Küresel ilişkiler, Dünya Barışı ve Sevgi; gezegenimizin üç ana
ilacı… Nibiru-Marduk,
12 Gezegen, Nostradamus Kehanetleri, 2012-2029-2068 gibi
çeşitli tarihler, dünyaya çarpacak göktaşları, 3600 yılda bir
yaşanan Büyük Değişim, sırlarını şu üç sözcüğün satır
aralarına gizlemiş!...
Söze dökülünce kolay gibi,
uygulamaya gelince zorun zoru üç ana kavram.
Tüm bu
kargaşanın derin anlamı,
“Bizlerdeki samimiyet ruhunu yeniden yaratmaktır.”
Samimiyet, içtenlik ve
karşısındakini kendin gibi sevme-hissetme kavramları, artık
dürüst olmaya, çıkar için yalan söylememeye ve bizi ruh olarak
özgür olmaktan alıkoyan dış etkilere boyun eğmemeye karar
verdiğimiz anda en büyük kurtarıcı güçtür. Ünlü
filozof E. Kant’a
“Aydınlık Çağ” ın
tanımı sorulduğunda yanıtı şu olmuş:“ Bu, insanın mantığından yararlanabilecek cesaret sahip
olabileceği bir çağ olacaktır. İnsanın dramı, mantığa sahip
olacak kadar gelişmiş olması, fakat bu gelişmenin içgüdü ve
dürtülerinin iplerini, kendi elinde tutmaya yetecek derecede
olmamasıdır”
Mantık,
sadece daha iyiye veya daha kötüye yönlendirebileceğimiz bir
araçtır. Hayvandan insana müthiş bir sıçrama yaptık. Geriye,
insanın mantığını eğitmesi, tam kullanmasını öğrenmesi, ve
bilginin bilgeliğini bulması
için dev bir adım atması gerekiyor.
Samimiyet ve sevgi bizi özgürleştirir. Bu iki temel prensip,
kararlarımızın yükünü üstlenebilmemiz için mantığımızın
alabildiğince serbest bırakılmasını gerektirir...ki
nükleer
ya da doğal kıyamet geldiğinde artık bize arka çıkacak
bir yanımız olsun!... Bizim dramımız bizi çevreleyen
kötülerden ziyade sorumsuz, her şeyi sorgulamadan kabul eden
dar zihinli bireyler olmamız. “Neye
Yarar, Ben Değişsem Ne olur Ki? Şu Toplumun Haline Bak!”
deyip, topu yine başkalarına atıyoruz.
Her türlü modern görünüm altında
bizi çevrelemiş olan ruhsal-zihinsel bağnazlıkla nasıl baş
edeceğiz? Yoksa çılgınca tüketimlerimize devam edip, olup
biten her şeye,
“bana
dokunmayan yılan bin yaşasın”
mantığıyla göz mü
yumacağız?
Peki ne yapalım ?
Bir kez daha, gücü, çok şey
bildiklerini sananlara, oligarşilere, sahte hiyerarşilere,
güçlü ama kendine özgü amaçlı medyalara bırakalım. Gürültüden
ve kızgınlıktan uzak, içsel varlığımızın tatlı kozasına
çekilelim. Bu çekilişi kalabalık içinde de yapmak mümkün.
Her şey bilince bağlı. Bilincimizin
ve bilinçaltımızın gündemini değiştirmek, bizim gelişimimize
uygun konulara yönelmek hiç de zor değil. Hem de
pragmatik bir tavır yani faydacı
ve gerekli bir tavır.
Pascal
diyor ki:
“Getsemani Bahçesinden bu yana
özde hiçbir şey değişmedi. İsa, insanlardan arkadaşlık ve
teselli bekliyor fakat bunlardan hiçbirini bulamıyor, çünkü
şakirtleri uyuyorlar.”
Öyleyse asıl değişecek şey
insanlıkla yani insanın ruhsal yanıyla ilgili.
Arkadaşlık, kardeşlik, dostluk, güven, sevgi gibi!...
|