Sebep Olduğumuz Zarar
Kızgınlık esnasında bir arkadaşınızı bıçakladığınızı düşünün.
Bıçağın keskin yüzü göğsüne battıkça, arkadaşınız şaşkınlıkla ve
zorlukla nefes almaya çalışır. Sersemlemiş bir şekilde ve dayanılmaz
acıyla yüzünü buruşturur. Kan kaybederken uğradığı şoka yenilir ve
yere yığılır. Neyse ki birisi ambulans çağırmıştır ve ambulans kısa
sürede gelir, arkadaşınızı hastaneye yetiştirir. İyileşse de,
göğsünde yaşamı boyuca taşıyacağı çirkin bir yara izi kalmıştır.
Bunu
yaptığınızı tahayyül etmek zor değil mi? Ve eğer yaptıysanız, eminim
verdiğiniz zararı anladıktan sonra, böyle bir şeyi bir daha asla
yapmazdınız. Yine de, büyük çoğunluğumuz sevdiğimiz insanları
neredeyse her gün incitiriz ve bunu yapmak için kan akıtmayan,
görünmez bıçaklar kullanırız. Seçtiğimiz silah
ELEŞTİRİ’dir.
Neden olduğumuz hasar gerçek bir bıçak tarafından verilebilecek
kadar kötüdür.
Eleştirilerimiz başkalarının kendine saygısını zedeler.
Sevilmediklerini hissederler ve kendilerinden şüphe duymaya
başlarlar. Henüz yaraları iyileşmeye zaman bile bulamadan, onları
aynı yerden tekrar tekrar bıçaklarız. Acaba nasıl oluyor da bu kadar
zalim olabiliyoruz? Belki de silahlarımız ve kurbanlarımızın
yaraları görünmediği için aldanıyoruz. Neden bu kadar kötüyüz? Kendi
güvensizliklerimiz yüzünden. Peki nasıl düzelebiliriz?
Bir
dahaki sefere iğneleyici sözlerle birini yaralamak istediğinizde,
bir an durun ve zihninizde, tutmakta olduğunuz bıçağı görünür olarak
canlandırın. Vermek üzere olduğunuz zararın farkına vardığınızda,
eminim ki duracaksınız.
Bazen neden olduğumuz hasar öyle incedir ki farkına varamayız. Buna
bir örnek, yapmakta olduğumuz övgüyü “ama”
sözcüğü ile birlikte kullanmaktır. Örneğin, Johnny şöyle diyor,
“Bak, Anne, karnemde bir “A” var.” Anne cevaplıyor, “Bu harika,
Johnny, AMA
matematikten “C” almışsın. “Ama” sözcüğünün kullanılması, bundan
önce gelen övgüyü ortadan kaldırmaktadır. Buna göre yukarıdaki
konuşmayı “çevirelim” ve nereye varacağımızı görelim. Johnny: “Bak,
anne, okulda gayet başarılıyım.” Anne: “Hayır, değilsin!”
Johhny
ile annesi arasında geçen konuşmanın olası sonuçlarını
karşılaştıralım. Eğer annesi “Bu harika Johhny. Babana ne kadar zeki
olduğunu anlatacağım. Böyle devam et.” deseydi ne olurdu? Bu
Johnny’yi matematik dersine daha fazla çalışmaya ve gelecekte daha
fazla övgü almaya teşvik etmez miydi? Oysa, Johnny annesinin “… AMA
matematikten “C” almışsın” sözünden, sıkı çalışmasının takdir
edilmediği hissine kapılıyor. Johhny’yi daha sıkı çalışması için
teşvik edici pek fazla bir şey yok, öyle değil mi?
Eleştirildiğinizde Ne Yapmalı
Peki
eleştirinin kurbanı olduğunuzda neler yapmalısınız? İşte bazı
tavsiyeler.
1.
Eleştiriyi bir öğrenme tecrübesi olarak kullanın. Şöyle ki,
hissettiğiniz ACIYI HATIRLAYIN ve aynı şeyi
başkalarına yapmamak
için yemin edin.
2.
UNUTMAYIN Kİ GÖRÜNMEZ SİLAHLAR KULLANIYORLAR, bu nedenle sebep
oldukları acının farkında değiller. Onları bağışlayın.
3.
ONLARIN ACILARINI HATIRLAYIN. Bununla ne demek istiyorum? İşte
eleştiri almaya alışık olan biri olan Boy George tarafından yapılmış
bir açıklama şöyle, “İnsanlar acımasızsa, bu kişisel olarak sizden
nefret ettikleri için değildir. Büyük ihtimalle kendi içlerindeki
bir şey ile ilgili ıstırap çekiyorlardır. Unutmamalısınız ki çoğu
zaman, size bağırdıklarında ya da arkanızdan söylendiklerinde,
bağırdıkları siz deği, sizin hiç duymadığınız, kendi içlerindeki bir
şeydir; örneğin başka birinin onlara kötü davranması, ya da
gerçekleşmesini bekledikleri bir şeyin gerçekleşmemesi, ya da
düşündüklerinde bile utandıkları bir şey yapmaları bunun nedeni
olabilir. Bu düşünceleri akıllarından uzak tutmak için size
kızarlar.”
4.
HERKESİN EŞİT ÖLÇÜDE AYDINLANMIŞ OLMADIĞINI HATIRLAYIN, ya da
John Wanamaker’ın dediği gibi, “30 yıl önce öğrendim ki, insanları
azarlamak akılsızca. Kendi sınırlarımı aşmada zaten yeterince
problemim varken bir de Tanrının, zeka armağanını eşit dağıtmayı
uygun görmediği gerçeği ile uğraşamam.”
5.
Eleştirildikten sonra, TAVSİYELERİ İÇİN ONLARA TEŞEKKÜR EDİN ve bu
tavsiyelerini göz önüne alacağınıza söz verin. Teşekkür ederek,
onların muhalefet eden tavırlarını yatıştırmış ve konuşmayı kavgasız
bir şekilde sona erdirmiş olursunuz.
6.
KAYNAĞI GÖZ ÖNÜNE ALIN. Sizi eleştiren insan yetersiz, haset ya da
kıskanç olabilir. Eğer öyleyse, tavsiyeleri için teşekkür ettikten
sonra onları gönderin.
7.
ELEŞTİRİLERİ DEĞERLENDİRİN. Her ne kadar şikayet büyük olasılıkla
tarafsız olmasa da, yine de söylediklerinde gerçeklik payı olabilir.
Bunu gelişmek için bir fırsat olarak kullanmayı deneyin. Unutmayın
ki kusursuz değilsiniz ve başkaları sizin kusurlarınızı daha net
görebilir. Yapabildiğiniz sürece onlardan birşeyler öğrenin, ancak
bu iyilikleri başkalarını eleştirerek iade etmeyin.
Son
Düşünceler
İşte
Yargıç Harold Medina
(*Harold Medina, 1888-1990 yılları arasında
yaşamış, ihanet ve komplo ile ilgili önemli davalarla bilinen bir
avukat, öğretmen ve yargıçtır)
tarafından vurgulanmış önemli bir nokta,
“Başkalarını eleştirmek tehlikeli bir şeydir, bu onlar hakkında hata
yapabileceğinizden değil, kendiniz hakkındaki gerçekleri açığa
vuruyor olabileceğinizden dolayıdır. ”
Ayrıca,
Samuel Johnson şöyle demiştir,
“Tanrı bile, bayım, insanları yaşamı sona
ermeden önce yargılamaz. Neden bizler böyle yapalım ki?”
Son olarak, başkalarının kusurları konusunda sabırlı ol;
onlar da seninkiler konusunda sabırlı olmak zorundadırlar.
|