Hepimiz mutlu
olmak arzusu ile yanıp tutuşuyoruz. Ve hiç durmadan daha çok,
daha kolay ve daha hızlı mutlu olmanın çarelerini arıyoruz.
Ama en önemli şeyi yani mutluluğun bir nicelik yani çokluk
değil nitelik olduğunu unutuyoruz. Yani daha çok şeye sahip
olmakla mutluluk elde edileceği yanılgısını göz ardı ediyoruz.
Bu nedenle de, mutsuzluğu ve ona bağlı sağlık sorunlarını son
yıllarda daha çok yaşıyoruz. Bu rahatsızlıkların pek çoğu da
psikosomatik rahatsızlıklar yani ruhsal kökenli
rahatsızlıklar…
MUTLULUK BİR
YAŞAM BİÇİMDİR ve HOLİSTİK/BÜTÜNCÜL YAŞAMA YOLCULUKTUR
Böyle bir yaşam
var mı? Nerede gördünüz? Varsa eğer, mutluluk o yaşamın
ulaştığı son noktada mıdır? sorusu ile çok sık karşılaşırız,
siz de tanık oluyorsunuzdur bu sorulara ama yanıt sorunun
içinde gizlidir.
"Mutluluk varılması
hedeflenen bir durak değil, bir yolculuktur.."
Doyumlu ve bilgece bir yaşama yolculuk, sadece sağlığa veya
mutluluğa giden bir yol değildir. Zihinsel düzeyde yani mantal
düzeyde de yenilenmeyi ve yeni bir bakışla yaşamayı ve bu tip
bir yaşama ait uygulamalardan ne pahasına olursun olsun
vazgeçmemeyi gerektirir.
Mutluluğun tarifi var mı ?
Mutluluk ve mutlu olmaya ilişkin pek
çok bilgiye sahibiz ama hiçbiri yeterli değil. Mutlu olmak
üzerine yazılmış çok sayıda roman, şiir, makale, şarkı, türkü,
senfoni, film, tiyatro eseri yarattık. Mutluluğun moleküler
ve hücresel temellerinden bile haberdarız. Mutluluk
kimyasallarından (serotonin ve dopamin), hormonlarından (endorfinler)
faydalanmaya çalışıyoruz. Ama diğer taraftan mutluluğun neyi
ifade ettiğini, ne anlama geldiğini bile henüz yeteri kadar
bilmiyoruz. Yanıtlanması en zor sorular şunlardır;
Mutluluk,
mutsuzluğun karşıtı mıdır? Mutluluk bir ilaç, mutsuzluk bir
hastalık mıdır?
Mutluluk eylemde
bulunmakla elde edilir, düşünmekle değil !
Günlük yaşamımız bir yeniden yapılanma sürecidir. Yeniden
yapılanma doğumla başlamakta ölene kadar da sürmektedir.
Yeniden yapılanan şeyler sadece hücrelerimiz veya hücresel
organcıklarımız değildir. Düşüncelerimiz ve hislerimiz de
(sevgi, düşmanlık, kin, hüzün ve kederlerimiz) sürekli yeniden
yapılanma halindedir. Bu yeniden yapılanmadan mutluluk da
nasibini alır. Bizi mutlu eden şeyler veya bizi mutluluğa
götüren nedenler sürekli olarak yeniden yapılanır. Bu yaşam
serüveninde eğer yolculuğumuzu
"bilgece bir yaşama seyahat"
olarak planlamış ve sırlar dünyasına giden otobüsümüzde
korkudan, öfkeden, kinden mümkün olduğunca uzak bir koltuğa
oturmuşsak, bilgece yaşam yolculuğumuz daha o kadar rahat
geçecek ya da rahatsız edici öğeler bizi diğerlerinden daha az
yaralayacak demektir.
Yaşama küsmek mümkün mü ?
Yaşama
küsmek, onun dışındaymış gibi davranmak mümkün mü? Tabii ki
mümkün de, yararı nedir? Diye durup bir sormak gerekmez mi?
Çünkü bu yaşam bir tane ve sadece bizim. Öyleyse neden mutsuz
olmayı seçelim ki? Gezegenin içinde bulunduğu şartlar her
insanı bireysel olarak kendi yaşamı hakkında karar vermek
konusunda yeni atılımlara yönlendiriyor. Bu büyük gerçeği
görmezden gelmektense önümüze sunulan yeni imkanları neden
değerlendirmeyelim ki… Madem ki çağın en büyük sorunu
Mutsuzluk öyleyse
kendini mutsuz ve doyumsuz hisseden her bireyin yaşam
kalitesini yükseltmek için yeni arayışlara girmesinde ne gibi
bir sakınca olabilir. Bazıları çıkışı yoga da bulurken
bazıları içsel yolculuklarını meditasyon ve benzeri
yöntemlerde arayabilir bazıları ise daha gerçekçidir,
nedenleri nasılları, niçinleri, bazı şeyleri neden aşamadığını
ya da nasıl aşması gerektiğini düşünür ve ona da yanıt verecek
en iyi metot astrolojiden geçer. Kendi doğum haritasına sahip
çıkma cesareti oldukça ileri seviyeli bir cesarettir ve bireyi
aradığı temel soruların yanıtlarına götürür. Geriye ise sadece
yeni bir yaşam programı ile mutluluğa ve içsel huzura gidecek
yolu izlemek kalır.
Mutsuzluk
hastalıkları, günümüzün en önemli sağlık sorunlarını
oluşturuyor ve alternatif arayışlar artıyor. Bu alternatif
arayışlardan en aktif olanlarından biri de doğum haritası
aracılığıyla uygulama alanı bulan
Astro
Terapi.
Umut ve mutluluk, insanların en büyük özlemleri haline geldi.
Bunalmış, yıkılmış, yaşam otobüsünden inmeye karar vermiş,
küsmüş, darılmış insanların sayısı hızla artıyor. Bunların çok
azı yoksul ve eğitim düzeyi düşük insanlar. Mutsuzluk salgını,
sanıldığının tersine eğitimli ve varlıklı insanlar arasında
daha hızla yayılıyor. Daha hızlı kök salıp daha kolay boy
atıyor. Yani açıkçası belli bir maddi gelir düzeyinde ve
kültürde olmak da artık yeterli gelmiyor. Yaşama yeni bir
bakış açısının hızla yapılandırılmasında hepimiz için büyük
yararları olacak gibi gözüküyor.
Mutluluk
bilgece bir yaşama yolculuktur
Çare yeni bir
"mutluluk kültürü"
ve arayışını oluşturmak,
bilgeliğe giden yolculuğu yeniden planlamaktadır. Hayatı
basitleştirmek, ağırlıklarından uzaklaştırıp sadeleştirmek ve
hafifleştirmek bireyi çok rahatlatır. Sırtımızda bize ait
olmayan 40 kg bir çanta taşıdığınızı düşünün, onu ilgisiz ve
sevecen bir tavırla yere bırakmak ne güzel değil mi? Adeta
detokslanmış, toksinlerinden arındırılmış, sade, yalın bir
yaşam, düşünmesi bile insana sevinç veriyor işte gerçek çare
bu yöneliştedir.
"Sevinç, ruhun özüne
dönüşündedir"
der Doğu Bilgeleri… Sevinç ruhun yeniden dirilmesi,
pencerelerini açıp içine temiz ve taze havayı yeniden
çekmesidir. Hevesi, arzuyu yeniden ateşlemesidir. Mutlu olmak
için hevese, arzuya ve huzura daha çok ihtiyacımız var.
Unutmayın! Mutluluk, beden ruh ilişkisinin yeniden
örgütlenmesidir. Bedenin ruha, ruhun bedene güvenmesidir.
Kopukluk ve küskünlüklerin giderilmesi, beden ve ruhun
birbirine yeniden sarılıp sevgiyle bütünleşmesidir. Mutluluk
bilgece bir yaşama yolculuktur.
Mutsuzluk hastalıkları günümüzde yaygınlaşıyor EVET! İş
yaşamı, günlük kargaşalar hepimizi sanki mutsuzluğa mahkum
ediyor. Öncelikle bu gerçeği kabul edelim ve onunla
yüzleşmekten korkmayalım ki çare arama sevinci dolsun
yüreklere!...
Çünkü insanlar hayatlarına çok şey aldılar. Ve doldular.
Doldular. Sonunda da taştılar. Çok mobilya, çok ayakkabı, çok
kadın, çok erkek, çok telefon, çok yapacak şey, çok gidecek
yer, çok yemek, çok içmek, çok gürültü, çok saçmalık, çok
kalabalık. Çok, çok, çok... Ve her şey tüketim üzerine.
Haliyle an geliyor bu çokluk içinde yokluk yaşıyorsun, bu
kalabalıkta kendini kaybediyorsun ve yeniden bulmak
istiyorsun. Ve basitliği, sadeliği, yalınlığı arıyorsun.
Bunlar da fazlalıklardan arınarak oluyor, gereksiz şeylerden
kurtularak. İşte bu, detoks demek. Yani fiziksel değil önce
ruhsal detoks.
Sadece yemekle ilgili bir kavram değil. Ben "Beş kilo vermek
istiyorum, bana yardımcı olabilir misiniz?" diyenlere yanıt
aramıyoruz. Bu detoks programı öyle bir şey değil. Sonuçta o
kiloyu verir tabii ama amaç sadece kilo vermek değil, ona bir
yaşam biçimi kazandırmak gerekir ki mutlu olmayı, huzurlu
olmayı öğrensin. Artık herkes rejimlerin bir işe yaramadığını
biliyor. Evet, veriyorsun kiloyu ama geri alıyorsun. Demek ki
başka bir şey yapmak lazım. Hayat tarzını, beslenme biçimini,
kafanı yani bakışını değiştirmek çok daha önemli. Hayatımıza
farkındalık getirmemiz gerekiyor...
Bu da ancak yaşamına ve
öğreti olan yaşam programına sahip çıkmakla olur ki, kendi
DNA’larına kayıtlı yaşam programını bilmeyen insan ona
mutluluk getirecek öğeleri nereden bilsin. Günlük yaşam ne
derse onu yapıyor da yine mutsuz oluyor. Ne iş yetiyor, ne
mal, ne mülk, ne para, ne kariyer. Çünkü mutluluk içte ve çok
bireysel her insanın mutluluk bulacağı nokta farklı, hobileri
farklı, ihtiyaçları farklı. Birine kariyer derken ötekine eş ,
ötekine sanat görünüyor bireysel haritalarda. Doğum haritası
konusu bu yüzden çok önemli. İnsanı insana tanıtmanın en
direkt, sade ve kolay yolu. Elbette terapi ile de bir sonuca
gidilir ama uzun sürer bir de terapistin çok usta olması
gerekir. Derinlerde saklı olan ihtiyacı hissetmesi de gerekir
ki günümüz karmaşasında bu iş sanıldığı kadar kolay değildir.
Rast gelmesi lazım eskilerin deyimiyle… O nedenle pratik ve
günümüze uygun çözümler aramak hakkımızdır.
Mutluluğu ararken yapılacak en iyi egzersiz kendini
tanımaktır. Mutlu olmayı bekleyen herkes bunu kendisi
başarmalıdır. Çünkü dünyada kaç milyar insan varsa ve
mutluluğa giden o kadar milyar da yol vardır. Ben yolumu
kendim bulmakta ustayım diyenlere kimsenin sözü yok. Ama kafam
karışık, çıkış bulamıyorum diyenlere yanıt neden olmasın?
Mutlu insanlar var mı ? Neden
olmasın? Olmaması mümkün değil ki… Biz de dilersek, karmaşık
gibi gelen sorunların basit çözümleri olduğu gerçeği ile her
istediğim an karşılaşabiliriz. Yeter ki sahiden isteyelim.
Doğal yapısını bozup yeniden yarattığımız zor bir dünyada
yaşıyoruz. Dünyayı biraz sentetik, plastik, biraz hormonlu,
antibiyotikli ve genetiği ile oynanmış bir yer haline
getirdik. Bu yeni dünyanın başlıca sorunu
"mutsuzluk sorunu"
dur ve bu sorun sağlığımızı tehdit eden en önemli
etkenlerden biridir. Mutluluğumuza önem vermiyor, onu
korumuyor, büyütmüyor, fark etmiyoruz. Bunun bedelini ise yeni
ve kendi icadımız hastalıklarla ödüyoruz. Depresyon, panik
bozukluk, akut anksiyete, anoreksiya nervoza, reflü özafajit,
mutsuz bağırsak sendromu, nörodermitis, bu hastalıkların en
sık görülenleridir. Mutsuzluğun neden olduğu bu hastalıklar
bir salgın hızı ile batıdan doğuya doğru yayılıyor. "Majör
depresyon"un gelecek yılların en sık görülen hastalıklarından
biri, belki de birincisi olacağı belirtiliyor. Depresyon 21.
yüzyılın veba salgını olabilir diye korkanlar bile var.
Mutlu insanlar ise daha az hasta oluyor. Daha hızlı
iyileşiyor. Daha çok yaşıyor. Daha çok üretiyor Daha yaratıcı,
hoşgörülü, affedici, yardım sever, insan kıymeti bilen
bireyler oluyor. Sorunları daha az, problemlerini daha kolay
çözüyor, daha az sorun üretiyor. Yetenekleri ve olanaklarıyla
daha kolay yüzleşiyorlar. Bu doğallığı
kazanmaya giden yolda herkese başarılar diliyoruz çünkü
inanıyoruz ki herkesin çıkışı farklı noktadır yeter ki aramaya
başlasın ve yenilenmek, değişmek mutlu olmak istesin…
|