Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

The Secret

  Son günlerin en çok konuşulan kitabı The Secret “Yaşamın Sır’ını” açıkladığını iddia ediyor. Da Vinci Şifresi ve Haryy Potter dizisinden sonra bütün kitapçıların “en çok satanlar” rafında.
  Son bir yıldır kuantum fiziğiyle ilgilenenlerin ilgi odağı bu tip kitap ve DVD lerden
“Ne Biliyoruz Ki?” nin  belgesel niteliğinde olmayan türünden. Neden en çok satan olduğunu anlamamak mümkün değil, size vaat ettiği sırrı elde ettiğiniz zaman zengin olma ve tüm istediklerinize şekilsiz şartsız sahip olma yetisine kavuşuyorsunuz (eğer inanırsanız tabii)
  Yaşamının çok kötü bir döneminde, kızının verdiği yüz yıllık bir kitap sayesinde binlerce yıldır bütün dâhi ve zenginlerin bildiği sırlara ulaşan Rhonda Byrne, sırrı anlatabilmek için öğretmenleri konuşturmayı denemiş. Kitap bu görüntülerden, konuşmaların deşifre edilmesinden ve birbirine eklenmesinden oluşmuş. Yaşamın sırrı deyince çok spiritüel ve derin felsefe  bekleyenler yanılır.Yazar kendi anlayışına göre
 'Çekim Yasası' nı anlatmış. “Yani iyiyi de kötüyü de sen çekersin.” Demiş!...

  Çekim Yasası
 
Bu kitapta anlatılan Çekim Yasası.
 
"Siz, evrendeki en güçlü mıknatıssınız. İçinde barındırdığınız manyetik güç, yeryüzündeki her şeyden daha güçlü. Bu akıl sır ermez çekim gücünü yayan ise, yine sizin düşünceleriniz." diyor. Gerçekten Çekim Yasası böyle mi çalışır önce bu soruyu irdelemek gerek.
  Ezoterik ve ruhsal konuları gerçekten araştırmış ve samimiyetle uygulamaya çalışmış olanlar çok iyi bilirler ki, bu yasanın insan ruhunda, insan düşüncelerinde tam anlamıyla tezahür edebilmesi için o kişinin doğuş planıyla, burada yapması-öğrenmesi gereken dersler arasında bir ahenk olması gerekir ki tezahür yani oluşum meydana gelsin.
  Her insan zengin olmak ve sürekli bitip tükenmeyen bir mutluluk yaşamaya gelmiyor ki bu dünyaya, baştan öncelikle bunu belirtip bir kenara ayırmakta yarar var çünkü böyle düşünmek çok tek düze bir evren anlayışı yaratmak olurdu. Herkes mutlu, herkes zengin…
  Yoksulluklar, acılar, terk edilişler, sakatlıklar, savaşlar da bizim derslerimiz, eğitim alanlarımız ve aydınlanma yolumuzda pozitif kadar da değerli oluşumlar değil mi ? Ancak her ikisini bir etmeyi, zıtların birliğine kavuşmayı öğrenen insanlar birlik bilincini yaşatmıyorlar mıydı?  Kuantum fiziğinin de anlatmaya çalıştığı Holistik Birlik Bilinci, Evrensel Birlik ve Bütünlük olgusu doğru ama uygulama, kendini tanıma ve nefis kontrolleri ile ulaşılan bir bilinç hali değil mi o?

  Elbette Olumlu düşünen insan olumlu olayları kendine çeker, her şey hakkında karamsar ve olumsuz düşünen insan ise olumsuzlara kapı açmış olur. Düşünceler çok önemlidir o yüzden ruhsal öğretilerde değil eylemlerinizden düşüncelerinizden bile sorumlusunuz denir ama bu tip derin bir metafizik felsefe içeren hatta uygulama gerektiren bilgilerin bir tür servet avcılığına dönüştürülmesi ve “iste-kazan” mantığının bu kadar yaygın oluşu nedeniyle bugün gezegenimiz bu durumda değil mi? Siz ne dersiniz?

  Olumlu ve iyi düşün demeyen hangi kadim bilgi var ki? Dinlerin tümü, Buda, Zen, Tao, Eski Mısır Bilgeliği, tüm Hermetik ve Ezoterik öğretiler, Mevlana, Yunus, Tasavvuf aynı şeyi söylemiyormu ki?
  Paulo Coelho, Simyacı adlı kitabında,
"Bir şey çok istersen bütün evren sana yardım eder" der. (Mecburi Dersler bittikten sonra demek sanırız daha doğru olacak.)
  Mevlana ise Mesnevi’de düşünce ve onun gücü ile ilgili olarak şunları söylüyor:
 “Her sanatın, her hünerin aslı, temeli, hayalden, arazdan, düşünceden başka nedir?
  Önceki düşünce, sonra işte belirir: dünyanın kuruluşunu ezelden beri böyle bil.
  Meyveler önce gönül düşüncesindedir, sonunda meydana çıkar. Görünür.
  Bir iş yaptın, ağaç diktin ya; sonunda ilk harfi okudun demektir.
  Dalı yaprağı, kökü evveldir ama bunları hepsi de meyve için gönderilmiştir.
  Demek ki görüyorsun;dünyada her hüner, her sanat bir düşünceyle durmada, olmada.
  Hele dur: bir gün o düşünce, o hayal, örtüsüz, perdesiz bir kol kanat açsın.
  O vakit görürsün ki dağlar pamuk gibi yumuşamıştır, şu soğuk-sıcak yeryüzü yol olup gitmiş.
  Bir tek diri ve güzel Tanrı’dan başka ne gök görürsün ne yıldız ne de bir varlık.”

  Kuantum Fiziği Ne Diyor?
  Doğu mistikleri her zihinsel eylemin, gizemli bir enerjinin dalgalarını üretmekte olduğunu ileri sürer. Yogilerin şuurlu olarak bu yeteneklerini geliştirdikleri ve imgeleme çalışmaları yaptıkları bilinir.
  Sufiler düşüncenin süptil yapısını iyi tanırlar. Ve düşünce gücü ve imgelemeyle kişilerin kaderlerini değiştirebileceklerini anlatırlar. Tabii ki olumlu ve olumsuz eylemlerin seçimi ile burada yaşarken de her an kaderimizi yeniden yapıladığımızı anlatırlar. Bu bilgi bize, kesin çizgilerle belirlenmiş bir alın yazısı olmadığını, (ama temel hatları hepimizin doğum haritalarında bellidir) yaptığımız her eylem, ürettiğimiz her düşünce nedeniyle işleyen sebep-sonuç yani deterministik yasaların geçerli olduğunu ve kaotik işleyiş nedeniyle her an her şeyin, bizim tahayyül edemeyebileceğimiz olasılıkların cereyan etmesine neden olduğunu gösterir. Hem bireysel olarak hem de dünya insanlığının tümünün kaderinin şekillenmesinde katılımcı olduğumuzu işaret eder. Yaşamlarımızın akışını her birimizin eylemleri ve karşılıklı etkileşimlerimiz belirlemekte, yönlendirmekte, yönünü tayin etmektedir. Ve tabii ki evrenin kendi içinde kurulu olan genel kontrol sistemi bizden büyüktür ve hepimizi kollayıp korumaktadır. Olasılıklar yaratma potansiyelimiz Evrensel Yasalar çerçevesi içinde belli bir potansiyele sahiptir, her olasılığı istesek de yaratamayız hatta diyebiliriz ki Doğum Haritalarının değişmez kabul edilen bazı temel faktörlerini değiştirmeye hiçbirimizin gücü yetmez.(Doğum tarihi, yeri, saati, anne-baba vs gibi.)

  Kaos ve Yin-Yang
  Hepimiz, tüm dünya insanları aslında bütünsel bir gelişmeye tabiyiz. Yarattığımız her sebep sonuç birey olarak bizi etkilediği gibi dünyamızı da etkilemektedir. Çünkü gerek atom altına, gerekse dünyanın işleyişinde, bilimin de kabul ettiği gibi, kaotik bir işleyiş vardır. Kaos “kargaşa” olarak anlaşılıyor ama bu yanlış anlayış eksik bilgilenmeden kaynaklanıyor. Kaos düzenin öteki yüzü, zıtların birliği prensibinin, Yin-Yang felsefesinin, hatta Tao’nun da özündeki ikiliğin birlikte bütünleşmesidir. Dinamik sistemlerin işleyiş biçimi olduğu idrak edildiğinde, Kaos’u engellemek, her şeyi düzene dönüştürmek gibi bir ikilemin aslında olmadığı daha net anlaşılıyor. Kaos ardından da düzen vardır. Kaos’un ve kendi kendisini oluşturan Düzen’in; canlı sistemlerin birbirlerini tamamlayan iki unsuru olduğu bilgisine “gözlemcinin kaotik işleyişe pozitif katılımı demek de mümkündür.”
Bu noktada sadece mutluluk felsefelerinin de yetersizliği açıkça ortaya çıkmaktadır çünkü ikisi de bir bütündür.

  Kendini Tanımak Farkındalığını Arttırmak Değil mi?
  İnsanoğlunun doymak bilmeyen hırsı, ihtirası ve sahip olma tutkusu günümüzde popülist akımlarla bir eşzamanlılık oluşturarak “iste senin de olsun”, “düşün yarat, sahip ol” tekniklerini, biraz da kuantum fiziği ile karıştırarak ve olur olmaz, bilir bilmez metotlar sunuyorlar ve zihinleri iyice bulandırmaya devam ediyorlar.
  Peki! Bizlerin hiç mi sorumluluğu yok var elbette! Bu tip yayınları ve filmleri elimizdeki, yüreğimizdeki, vicdanımızdaki hatta belleğimizdeki bilgileri yeniden sınamamız, panzehir niteliğindeki yayınlar ve araştırmalarla karışan zihinlerimizi toparlamamız için çok iyi bir fırsata dönüştürmemiz her zaman mümkün. İşte asıl o zaman araç amaca dönüşmüş olacak ve kendimizi yenilenmiş hissedeceğiz.
  Bilgi doğru değil mi? Doğru ama öyle sulandırılmış ki oradan bilgiyi çekip almak çok zor… Kendini tanımanın, nefis kontrolü yapmanın farkındalığı arttırmak için olmazsa olmaz bir uygulama olduğu bile göz ardı edilebiliyor günümüzde her şey öyle kolay ki!
  Evren bir satış kataloguna dönüşmüş, sayfaları çevirip sipariş veriyorsun. En büyük malikane hangisi ise onu isteyebiliyorsun.
  'Para kazanmak için çok çalışmak ve mücadele etmek yerine  hayali bir çek yazarak o 'on yüz bin milyar dolar'ın sahibiymiş gibi düşünerek, o frekansı evrene yaymak ısrarla tavsiye edilebiliyor, tüm kadim bilgelik okulları ile alay edercesine… Ya böyle bir frekansı yaymak o kişinin yaşamının alt-üst olmasına neden olursa, mütevazı bir iş sahibi, ev hanımı veya öğretmenken öğreneceği ya da öğreteceği derslere engel olursa ne olacak? O faturayı kim ödeyecek… Tabii ki bir önceki dönemde ülkemizde yaşadığımız bankerzedeler gibi yine saf saf bunlara kanan insanlar ödeyecek.
  TV de haberleri izlemek de önerilmiyor, savaş ve uyuşturucu karşıtı eylemlerin daha çok negatife neden olduğuna nasıl karar vermişler anlamak mümkün değil…

  Pozitif ve Negatif Dengeler
  Pozitif kadar negatifin de varolması ve zaman zaman bunlar arasındaki mücadelelerde yeniliğin ve birliğin ortaya çıkması hakikati tamamen göz ardı edilmiş ve ayakları yere basmayan pembe mutluluk tabloları, sahte servet edinme arzuları ile adeta yeni bir davranış biçimi  oluşturulmuş. Tevazunun, sadeliğin hiç önemli olmadığı bu yaşam biçimi bazı satırlarda insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyebiliyor.
  Bütün bunları düşünüp düşünüp, uğraşıp uğraşıp yapamayanların yani istedikleri serveti, malikaneyi, çok başarılı bir iş adamı olma özelliğini kader planlarındaki engellerden ötürü bir türlü elde edemeyenlerin içine düşecekleri bunalımı ve güçsüzlük ve aşağılık komplekslerini kimse düşünmüyor.
 
'The Secret'ın, tüm dünyada bu kadar ilgiye mazhar oluşu, sadece paraya, servete, sahte mutluluklara endekslenmiş bir manzara sunmasından kaynaklanıyor.
  Bu akıma göre herkes mutlu, başarılı, zengin ve eş ruhuna kavuşmuş olmalı; ya öyle olmayanlar? Onlar yeteneksiz ve zavallı mı? Düşünce üretmeyi bile bilmiyorlar ve istediklerini kendilerine çekemiyorlar. Yani sizce evrensel Çekim Yasasının bu kadar sınırlı anlaşılması mümkün mü? Peki Tanrı’nın Adaleti nerede? Milyarlarca insan kendini mi kandırıyor? Kadere ne oldu? Her şey rasgele ve insan isteklerine uygun olarak mı yürüyor?
  Bazı hastalıkların çekim yasası değil de evrensel şifa yasası ve insanın kendi kendini iyileştirme gücünün var oluşu nedeniyle plasebo etkisi yaratarak iyileşmesine olumlu karşılasak da yine bir yasa gereği işlerliğini sürdüren yaşlılığın ve yaşlılığa bağlı okuma gözlüklerini üç günde atılması hayli ilginç bir detay.

  Düşünce Gücü
  Peki! Siz de aynı şeyleri yazmıyor musunuz ki, düşünce gücü, inanç ve yaratıcı imgeleme ile bütün bunlar gerçek olmaz mı? Derseniz; eğer o kişinin yaşam planı yani doğarken birlikte getirdiği doğum haritası ile istekleri çatışmıyorsa olur deriz bizde.
  Eğer o hastalıktan ya da işsizlik sürecinden kendini daha iyi yapılamak konusunda alınacak derse engel olmuyorsa neden olmasın, her şey iyilik ve pozitif gücün artması için değil mi?
  Amma her şeyin bir ölçüsü, bir kararı, bir de İlahi Yönü var, Karar ve Yönetim Mekanizmaları var,  aradan hepsini çıkarırsanız kendinizi boşluğa düşmüş hissedersiniz ve muhakkak ki pek çok insan bu tip yayınları seyredip okuduktan sonra içlerinde bir boşluk hissediyorlardır.
  Duygu ve düşüncede yaratılacak yüksek farkındalık hali, yüksek ve dikey enerjilere çekilme arzusunun insana yeni yollar açmaması mümkün değil ama uygulama eşliğinde yapılırsa ki bu uygulamalarda hiç de sanıldığı gibi daha çok mal sahibi olmayı daha çok para sahibi olmayı gerektirmiyor aksine huzuru kendi ruhsal kaynağımızda bulmayı, kendi içimizde özümüzle, ruhsal yönümüzle dolayısıyla evrensel kaynakla olabildiğince bütünlenmeyi ve maddenin esiri olmamayı tavsiye ediyor.
  Bizce kitabı okuyan herkes kendi sorularını üretmeli ve o soruların gerçek yanıtlarını aramalı… Kitabın en olumlu yanı insana soru sordurması ve araştırma ihtiyacı doğurması. Kendi iç varlığının kaşifi olmayı sevenlerin beğenerek, zaman zaman gülerek, bazen kızarak bir yerlere gideceği açıkça ortada…
  Pek çok arkadaşımız ve site ziyaretçimiz okuma ve seyirlerinden sonra konuyu daha ciddi bir şekilde baştan araştırma kararı verdiklerini haber vererek bizleri de çok sevindirdiler.
  Yaşam başlı başına bir mucize değerli ziyaretçiler ve insan olmak her türlü zorluğuna rağmen çok güzel, bu güzel mavi gezegende yaşamak büyük bir imkan… Bizi yenileyecek, değiştirecek, yeni keşiflere doğru yolculuklara çıkartacak bilgiler de gerekli ama makul olmaktan vazgeçmeden!...

 

© Astroset 2004-2010