Astrolog Gözüyle

WWW.ASTROSET.COM

İÇSEL GÜCÜN YOL HARİTASI

Zihin Berraklığı

GÜRGÜN'ün 20.Ekim.2012 tarihli konferansından

  İnsan için esas ihtiyaç huzur ve esenliktir. Hepimiz bu doğal ihtiyacın arayışındayız. İçinde yaşadığımız dünya her yönden hiç durmadan değişik tesirler vermekte ve bizlerde bu dünya kuşağı altında kah kendimizi ortaya koymaya çalışırken kah dış etkilere göre kendi konumumuzu yeniden belirlemeye çalışmaktayız.

  Yol haritası önceden belirlenmiş bir yolun haritası olarak düşünüldüğünde yaşamımızın hangi yönde giderse daha verimli ve buna bağlı olarak da daha doyumlu olacağını göstermesi açısından önem taşır. Kişilik yani yaradılış özellikleri hepimiz açısından farklı oluşmuştur. Kimimiz sosyal, dışa dönük bir yapı sergilerken, kimimiz de iç dünyasına yönelen kendi çevresi ve aile ortamında bu huzuru ve doyumu aramaktadır. Büyük çoğunluk ise biraz dışa dönük biraz içe dönük özelliklerle donatılmış olarak hayatlarını sürdürmektedir. İnsan aynı hammaddeden oluşmuş ama kişilik özellikleri ve ruhsal varoluş açısından farklı yapılanma içindedir. Bu yapıya yön veren bizlerin farkındalık olarak adlandırdığı, ben, şuur yada irade özellikleri gösteren varlıksal yapımızdır.

  Bu yapının önemli bir fonksiyonu olan Akıl ise dünyayı anlamlandıran, anlayışı getiren, bilgi donanımı sayesinde varlığımıza danışmanlık görevini yürütmekten sorumlu birimimizdir. Düşüncelerimiz sayesinde kendimizi sürekli ve yeniden yapılandırır ve ifade ederiz. Bu nedenle dış tesirler, olaylar ne olursa olsun düşüncelerimize sahip çıkmak ve varlıksal yapımızı geliştirecek türde düşüncelere sahip olmak çok önemlidir. Bir başka açıdan bakacak olursak düşüncenin insana emanet edildiğini söylemek mümkündür.

  Bilinçli düşünce söz konusu olduğunda insan seçim ve yargılarında nelere dikkat edeceği, ruhsal enerjisini nereye yönlendireceğini biliyor demiş olmaktayız. Bir düşüncenin arkasından duygularımız ve eylemlerimiz bu düşünceyi izlemeye başlar. Örneğin bir aile yemeğinden zevk alabilmek için bu yemek öncesi zevk alacağımızı düşünmek gerekmektedir. Yoksa güzel bir yemeği çeşitli tartışmalarla çok sıkıntılı bir hale getirmek bizim elimizdedir.

  Bu açıdan kendimizi daha sağlıklı ve gelişmeye açık birisi yapmak için işe önce düşüncelerimizden başlamalıyız. Çatışma ve olumsuzluk yerine sağlıklı gelişime uygun düşüncelerle zihnimizi doldurmaya çalışmalıyız. Düşüncelerin duygular ve eylemlerle desteklenmesi için önce basit olandan başlamak gerekir. Basit olan bir şeyin ayrıntılarını gördükçe kendimize güvenimizin arttığını da gözlemleyebileceğiz.  

  Gelişim için ilk adım kendi üzerimizde göstereceğimiz çabayla başlar. Bu kendimize ne kadar değer verdiğimizi görmek açısından büyük bir fırsattır. Yaşadığımız olaylarda kendimizi suçlamadan yada yüceltmeden basit bir anlayışla göstereceğimiz ciddi bir çabanın neleri değiştirebileceğini tahmin bile edemezsiniz.

  Ancak bu noktada çok önemli bir hususu belirtmekte fayda var. Burada kast edilen bir çabanın sen bunları yaparsan şunları elde edersin türünde bir beklentinin ürünü olmadığını bilmek lazım. Bizim için en iyisini zihnimiz dış tesirlerin etkisi altındayken bilemeyiz. Bu nedenle ilk etapta beklediğimiz şeyin sadece huzur ve esenlik olduğunu bilmemiz yeterli. Özellikle günümüz toplumlarında mutluluk ve başarı ölçütleri daha çok maddi karşılıklarla belirleniyor.İnsanın kendi üzerinde yapacağı çaba ile elde edeceği soğukkanlılık, anlayış ve sağduyu gibi temel özellikler görmezden geliniyor. Bu bakış açısına geçmeden önce beklentilerimiz konusunda netleşmememiz çok önemli. Çünkü huzura ve anlayışa ulaşmayı başaran bir insanın daha zeki yada daha zengin yada daha tanınmış olması gibi kriterleri arıyorsanız bu konuda zaman harcamamanızı öneririm. Çünkü bu süreç insana bunları getirmeyebilir.

  Günümüzde birçok bilgili insanın varlıksal açıdan yetersizliklerle dolu olduğuna şahit olmaktasınız. Bilgili bir insanın münakaşacı, egoist, kıskanç, gururlu, kibirli, alıngan olabileceği adeta anlaşılır bir durumdur. Öyle ya insan kusurlarla doludur ve bu ön şart olarak kabul görmektedir. Oysa samimi, faal, cesur, kendisini kontrol etmesini bilen, titiz, sevgi dolu, şefkatli, fedakar bir insanın gerçek insani değerleri taşıdığını hepimiz bilmekteyiz. O halde kişinin bilgisinin yanı sıra onun varlıksal değerlerini de göz önünde bulundurmamız gereken bir anlayışı kazanmayı istemeliyiz. Ve insani kusur olarak kabul ettiğimiz kavramları kabul edilemez bir durum olarak cesurca ortaya koymalıyız.

  Zihnin huzura kavuşması insanın öz benliğinin zihin üzerindeki hakimiyeti ile mümkün olabilir. Bunun için öz benliğimizin sesini duyuyor olmamız gereklidir. Öz benlik dış tesirlerden, akımlardan, modalardan yani dışa bağlı özelliklerden bağımsız sadece bize ait bir tekliğin gerçek yansımasıdır. Dış tesirlerle yaşayan bir insanda beden bu dış tesirlere göre yön bulur ve gelişir. Duygular, arzular hep dış seslerin yönetmesi ile hareket eder Ve en sonunda bu dış tesirlerin oluşturduğu bir çok ben oluşur insanın içinde. Kimi durumlarda böyle davranan, kim durumlarda şöyle davranan yani duruma göre şekil alan birçok ben'ler çıkar ortaya. Oysa öz benliğimiz bir tanedir. O Tanrısal bir tekliğin, eşsizliğin bizlerdeki karşılığıdır. İçinde bulunduğu duruma göre şekil almaz. O neyse her koşulda O’dur. Bu öz varlığın sesini duyabilmek için öncelikle onun sesini duymadığımızı fark etmemiz çok önemlidir.

  Yani zihnimiz sürekli meşguldür. Olaylar, durumlar, konular arasında sürekli gidip gelen bir hareket içindedir. Zihinsel bir ağırlık, sersemlik yada sıkıntı hep vardır. Birde zihni dağıtan etkenleri de ekleyince; tartışmalar, tahrikler vs. zihnin öz varlığını fark etmesi neredeyse mümkün değildir. Kimi olaylar olur ve insan bir süreliğine sarsılır, kendisine sorular sorar. Ne yapıyorsun? Yaşamın ne yöne gidiyor? Sen kimsin ? İşte bu kısa anlar kişinin öz varlığı ile belli belirsiz temas içinde olduğu anlardır. Ancak bu kısa anlar sona erdiğinde kişi kendisini yeniden eski zihinsel meşguliyetinin içinde bulur. Her şey eskiden olduğu gibi devam eder. Değişen bir şey olmamıştır.
  Ama bu farkındalığı sürdürmeyi başarırsa insan, gündelik zihninin tuzaklarına rağmen kendi üzerinde çalışmayı sürdürürse bir süre sonra özüyle bağlantı hattının kısa sürelerle de olsa açıldığını fark etmeye başlayacaktır. İşte bu nokta daha da hassas bir yerdir. Şüpheler daha fazla ortaya çıkmaya başlar insanın zihninde. Zamanını boşa harcıyorsun, nereye ulaşacaksın ki? türünden birçok şüphe oku zihnin her yerine saplanmaya başlar.

  İşte bu anda disiplin ve çalışma daha da önem kazanmaktadır. Aksi takdirde insanın bu şüpheler karşısında yenilmesi işten bile değildir. Ama kişi çalışmalarını sürdürürse, inandığı gibi yaşamaya disiplin içinde devam ederse bir süre sonra öz benliğin sesi daha belirgin bir şekilde duyulmaya başlayacaktır. İşte o zaman geldiğinde insan kendi öz benliğinin gerçek gereksinimlerini duyuyor olacaktır. Şüpheler ve olayların getirdiği zorlayıcı düşünceler artık son bulacaktır. Bu nokta zihnin yatıştığı noktadır. Zihnin aydınlandığı, insanın huzur ve barış duygularını deneyimlediği andır. Bu noktadan itibaren artık insanın zihni dış tesirlerin yönettiği bir zihin olmaktan çıkacak ve özünün gereksinimlerini fark ederek ona göre konuşan, anlayan bir zihne dönüşecektir.

 

© Astroset 2003-2016