Sembolik yanıyla Merkür gezegeni
en çok “Tanrıların habercisi”
olarak tanınır. Ayağına hızlı Merkür’le ilgili
binlerce mitolojik öykü yaratılmıştır.
Eski Yunan’ın zengin imgeselliğinde, Merkür’ün ruhu, güçlerini
göstermeye her zaman hazır biçimde sergilenir.
Hatta şakacı Hermes olarak da anılır. Hermes ezoterik astrolojide
astrolojinin babası sayılan "Hermes Trismegistus" un da sembolüdür.
Hermetizm’in kökeninde var olan ve bu öğretinin yaratıcısı Hermes’i
ezoterik olarak kısaca açıklayacak olursak;
Hermetizm
kavramı, Eski Mısır inancındaki tanrılardan biri olan
Thoth'un Yunanca'daki karşılığı olan Hermes
kelimesinden gelir. Bir başka deyişle Hermetizm,
Eski Mısır
felsefesinin Eski Yunan'daki karşılığıdır. Eski
Mısır'daki Hermes
Öğretisi tamamen ezoterik
ve inisiyatik bir öğretiydi. Yine eski Mısır'dan kökünü alan İskenderiye Okulu ve eski
Yunan'dan çıkan Yeni Platonculuk
gibi felsefi öğreti ve düşün sistemlerinin kuruluş biçimi, öğretiyi
sunuş şekilleri ve düşünce yanları için de hermetiktir
diyebiliriz. Hermetik
öğretinin kökenleri Mu
ve Atlantis inisiyelerine
kadar uzanır. İlk Mu
kökenli ezoterik ve tradisyonel bilgiler zamanlar içinde, özünü
bozmadan, belli bir koruma altında yani hermetik/ezoterik
etkisini kaybetmeden Eski Mısır’a kadar gelmiştir.
Kuzey Mısır, Hermes döneminden, Firavun
Menes dönemine kadar (MÖ.5.000)
Hermetik rahipler tarafından yönetildi. Daha
sonraları İdris Peygamber olarak tek tanrılı dinlerin efsanelerine giren
Hermes'e Yunanlılar, aynı zamanda hem kral,
hem büyük rahip, hem de din kurucu olması nedeniyle, üç defa büyük
anlamına gelen
"trismegistus"
sıfatını layık gördüler.
Yine Merkür’e dönecek olursak, Merkür’ün eylemleri bazen yaramazca da
olsa, genelde yararlı şeylerdir. Eskilerin
Merkür’ün zihin yorulmak bilmek etkinliklerini ortaya koymak ya da onu
dışsal anlamda ifade etmek için başına ve ayaklarına kanatlar
yerleştirildiği söylenir.
Kabalistik olarak, Merkür gezegeni algıyı sembolize eder. Bu nedenle,
göksel adamın yani Adam Kadmon’un büyük bedeninde görme gücünü temsil
etmektedir. Bu, insanlığın derinliklerinde saklı olan,
“kendi şuurunda olma gücü ve görme, algılama ve akıl yürütme
yeteneğidir.”
Ezoterik planisferde, Merkür’ün, bilgelik ve sanat dehasının, melek
Rafael’e dönüştüğünü görmekteyiz. Bu nedenle bu yine ezoterik bir
yorumla kürenin ezoterik kuvvetlerinin de, beşeriyeti hayvansal
düzlemlerden insani düzlemlere yükseltme eğiliminde olduğunu anlıyoruz.
Astrolojik olarak ele alındığında, Merkür’ün akışı mantal ve dur durak
dinlemeyen bir karakter gösterir. Salt insan icadı olan hiçbir sistem,
birincil gezegenlerin en küçük ve en önemsizi gibi gözüken ve neredeyse
seçilmeyen bir yıldıza, insanın entelektüel doğasının yönetimini
veremezdi. Fantezilerden kaynaklanan bir sistemin bu denli önemli bir
zihinsel nitelik grubunu Güneş’e ya da tanrısal Jüpiter’e atfetmesi
gerekirdi. Oysa eskilerin deneyimi, onlara ne Güneş ne de Jüpiter’in
böyle bir etkiye sahip olmadığını göstermişti ve astrolojinin doğruları,
yüzyıllara yayılmış bu deneyim üzerine kurulmuş, uygulanmaları için
kurallar bu şekilde tanzim edilmişti.
Merkür’ün nitelikleri bir deyiş ile
“ayağa kalk ve yap”
la çok iyi ifade edilmiş olur. Çünkü enerji, entelekt, temkinsiz ve
katışıksız Merkür kişisinin başlıca karakteristiklerini oluşturur. Onun
ışıltılı zeka ve becerisi için çok sıcak da çok ağır da yoktur. Onun
bereketli beyni için, başarılması çok zor diye bir şey de bulunmaz.
Entelektüel düzlemde ise, Merkür gezegeni aslında bilgelik perisidir ve
algıyı yöneten mantal niteliklerin bütününü idare eder. Hitabet
güçlerini idare eden de yine bu gezegendir. Akışının yönettiği kişiler
parlak zekalı, mucit, esprili, alaycı, bilimsel düşünceli kişiler
olurlar. Kayda değer bir nüfuz etme gücüne de sahiptirler. Ticaretin
tesisine yardımcı bilimlerin tümünde de derin araştırmacılardır.
Fiziksel düzlemde, Merkür beyin ve dili yönetir. Doğum sırasında güçlü
konumdaysa, kişinin canlı bir imgelemesi ve her şeyi kapan, hızlı
öğrenen bir belleği olur. Zihinsel kapasitesi ile ikna edici gücü de
dikkat çekicidir.
|