MİKRO VE MAKRODA ASTROLOJİ
Güneş sistemi içinde güneş, ay ve
gezegenlerin insanoğlunu ruhsal ve fiziksel açıdan etkilemeleri bilim
tarafından inkar edilemeyecek bir gerçektir.
Kadim astrolojinin ele aldığı güneş sistemi ve ötesindeki sabit
yıldızların; doğum haritamıza göre bizim kişiliğimiz, psikolojik yapımız
ve kaderimizle ilintili olduğu görüşünün pozitif bilim anlayışı içinde
yeri yoktur. Ancak daha eski çağlarda, her şeyin birbiri
ile bağlantılı olduğu, bir bütünün
parçası sayıldığı kadim yani eski/klasik bilim anlayışına uygundur.
Astroloji binlerce yıldır çeşitli topluluklarda elde edilen gözetim ve
deneyimlerle geliştirilmiş doğrulanmış çalışan bir sistem olarak
milyonlarca kişi tarafından her çağda kabul görmüştür. Astrolojide
şüphesiz tüm ezoterik araştırmalar gibi istismara
ve ticari sömürüye açık bir alandır. Bir ticari sömürü aracı olarak ele
alındığında gerek bilimsel açıdan, gerekse de insan psikolojisi
açısından sakıncaları hepimiz tarafından bilinmektedir. Gerçek astroloji
evren (makro kozmos) ve insan (mikro
kozmos) arasındaki etkileşimin önemli bir göstergesidir. Bir
kılavuz veya yol gösterici rehberdir. Gerçeği işaret eder.
Astrolojinin
derinlerindeki ezoterik/
okült güç ve kanunları mümkün olabildiğince anlamaya çalışmak
bizim ne işimize yarar diye düşünebilirsiniz ama
makrodaki her şey mikroyu ilgilendirir. Yani bir deyişle,
“Yukarısı Aşağıya benzer.”
Bu temel
unsurları bildikten sonra, gerek astrolojide gerek diğer
okült bilimlerde bulunan en karmaşık sırları
bile aynı temel bilgileri ve sembolleri kullanarak rahatlıkla
çözebilirsiniz. Çünkü astroloji bütün ezoterik
konularla iç içedir ve temeli oluşturur. Binanın temel direkleri gibi
düşünebilirsiniz. Astrolojide kullanılan unsurlar birçok
okült bilimde de mevcuttur ve önemli
anahtarlarıdır. Temel yasalar görünenin ardındaki görünmeyene bakan
gözler için her yerde aynıdır.
Yıldız Yolu
Geceleyin bakışımızı gökyüzüne çevirdiğimizde, sayılamayacak kadar çok
görünen yıldızlar, enginlik ve sonsuzluk duygusu uyandırır. Kimileri
çok, kimileri az parlak bu yıldızların görünümleri öyle göz alıcıdır ki,
başlangıçta onları birbirinden ayırmak pek mümkün olmaz. Ama bakmakta
ısrarlı olursanız bazılarının farklı olduğunu hatta yıldız kümeleri
haline bulunduğunu görürsünüz. Gökyüzünde var olan sabit yıldızların yanında, takımyıldızlar boyunca
seyreden hareketli cisimler de vardır. Bu yıldızların başında Güneş
gelir; sonra da Ay. Diğerlerinden, yani gezegenlerden söz ederken, belli
hareketlerin birçoğunun aslında yeryüzünün
hareketine dayandığını görürüz. Astrolojinin
babası sayılan Ptolemaios sistemini bu
bilgiye dayandırmıştır. Güneş’in yol güzergahı
üzerinde hep aynı takım yıldızlar geçer. Ay da aynı yolu izler. Üstelik
diğer gezgin yıldızlar ya da gezegenler de aynı yoldan gitmektedirler.
Gökyüzünde göksel gezegenlerin izlediği bu yola, yıldız yolu ya da
Zodyak adı verilir. Bu Zodyak, on iki takımyıldızdan oluşur ve bunların
incelenmesi, astrologlar için olduğu kadar astronomlar için de büyük
önem taşır.
Güneş Sistemi
Eski çağlarda
gökyüzünü inceleyenler güneş ve ay dışında, gözle görülen ve sabit
yıldızlara göre hareket halinde 5 cisim fark ettiler, bunlara seyahat
ettikleri için seyyare denildi, seyyarenin yeni tanımı ile gezegen adı
verildi, sanırız gezgin oldukları için... Güneş ve ayla birlikte
sayıları yediydi. Güneş, Samanyolu
galaksisinde (yıldız kümesi) milyonlarca yıldız arasında basit bir
yıldızdır. Uydu olarak etrafında dokuz gezegen sabit yörüngelerle
dönmektedir, bunlar, güneşe yakınlık sırasıyla: 1)
Merkür, 2) Venüs, 3) Dünya, 4) Mars, 5) Jüpiter, 6) Satürn, 7) Uranüs,
8) Neptün, 9) Pluto dur. Ay dünyanın
uydusudur. Aynı şekilde bir çok diğer
gezegenin de ayları vardır. Bu gezegenlerin aralarında
harmonik ilişkiler olduğu binlerce yıldır
spekülasyon konusu olmuştur.
Modern Astroloji’de kadim öğretilerin
yedi “kutsal” gezegeni olarak adlandırılan Ay,
Merkür, Venüs, Güneş, Mars,
Jüpiter, Satürn
haricinde bir de yakın zamanlarda keşfedilen Pluto
(1930), Neptün (1846), ve Uranüs (1871) dahil
edilmektedir. Bilindiği gibi güneş ve ay gezegen değildir. Ancak
sembolik olarak bu tanımı korumaktadırlar, çünkü onlar da izafi olarak
gök yüzünde gezgindirler. Modern astrolojide
Uranüs Okült bilgeliği temsil eder ve
Merkür’ün daha yüksek bir oktavını içerir. Neptün ise mistiktir ve
Venüs’ün daha yüksek bir oktavını içerir. Pluto
ise majisyenlerin gezegenidir ve Mars’ın
daha yüksek bir oktavını içerir. |