GEZEGENLERİN KARŞILIKLI ETKİLEŞİMLERİ
Astronomi
araştırma alanının bir gereği olarak yalnızca dışsal gökyüzü ile
ilgilenir, göksel anatomiyi araştırır. Astrologlar ise, her gezegenin
meta, öte ve gizemli yaşantısını, insan üzerindeki ruhsal ve fiziksel
yani görünen ve görünmeyen etkilerini tanımlar. Astrologlar, Zodyak’ın
her bir burcunun karakterini tanımlar ve gezegenlerle olan
bağlantılarını da özel biçimde ortaya koyar. Antik dönemlerde kraliyet
ailesinden bir çocuk doğduğu zaman saraya bağlı astrologlar, belirli
doğum anında her Zodyak burcunda bulunan her gezegenin konumunu özenle
kaydederlerdi. Her bir gezegenin güç ve zayıflıklarını; bu gezegenler
üzerinde burçların ve bazı takımyıldızların tepkilerini hesaplayarak,
geleceğin kralının yıldız haritasının anlamını ortaya koyardı. Ezoterik astrolojiyi anlatmaya
çalışmaktaki amacımız, astrolojiye gerçekten ilgi duyanları hem kadim
hem de modern astrologları anlayabilecek duruma getirmektir.
Şimdi şöyle bir soru akla gelebilir. Astrolojiyi anlamak için kaç
gezegeni anlamak gerekir ? Astrolojinin kadim üstatları, yalnızca yedi
gezegenden yararlanırlardı:
Satürn, Jüpiter, Mars, Güneş, Venüs, Merkür ve Ay.
Modern astroloji de
ise Uranüs Neptün ve Pluto da eklendi. Ama bu ekleme kadim
astrolojinin temeli olan 7 ana tesir kuşağı bilgisini asla değiştirmedi.
Eğer göklerdeki her hareketle cismin etkisini astroloji adına
hesaplamaya kalksaydık, bu hesaba Mars’la Jüpiter arasından seyreden
asteroitleri de eklemek gerekmez miydi? Ve
bir süre sonra Astroloji o denli karmaşık hale gelebilirdi ki, eksiksiz
yıldız haritaları çıkarmak imkansızlaşırdı.
Eskiler gökyüzünü yedi tesir kuşağına bölmüşlerdi ve bunu yedi felek
olarak ifade ederlerdi. Her kuşakta bir ya da birden fazla yıldız
bulunması kuşak sayısını değiştirmiyordu. Ptoleme'nin sistemi
ezoterik astrologlar için hala gündemini yitirmemiştir. Astrolojik
olarak düşünüldüğünde her gezegen bir karakterdir ve göklerde en çok
benimsendiği bir yer ya da eve sahiptir. Çok sayıda karmaşık hesaplar
yapılması şarttır. Kapsamlı bir astroloji çalışması oluşturmanın
zorluklarının olması da bu yüzdendir. Antik dönem tapınaklarında tüm bu
çalışmalar büyük bir çabuklukla gerçekleştirilirdi.
Gezegenlerin
Evleri Her gezegenin iki evi ya da
yöneticilik işlevi bulunur: Gündüz/Diürnal
evi ile Gece/Noktürnal evi. Güneş ile Ay ise
istisnai olarak sadece birer eve sahiptir.
|
Satürn, Kova’nın gündüz yöneticisi, onbirinci burç; Oğlak’ın ise gece
yöneticisidir ve Zodyak’ın onuncu burcudur. |
|
Jüpiter, gündüz, Zodyak’ın on ikinci burcu; Balık’ın
yöneticisidir.Gece ise Yay’ ı Zodyak’ın dokuzuncu burcunu yönetir. |
|
Mars, Koç’un gündüz yöneticisi ve Zodyak’ın ilk burcudur; Akrep’in
ise gece yöneticisi ve sekizinci burçtur. |
|
Güneş’in tek yönettiği Aslan’dır ve beşinci burçtur. |
|
Venüs, gündüzleri Boğa’yı yönetir ikinci burçtur; gece ise
Terazi’dedir ve yedinci burçtur. |
|
Merkür,
İkizlerin gündüz yöneticisidir ve üçüncü
burçtur; Başak'ın ise gece yöneticisidir, altıncı burçtur. |
|
Ay sadece Yengeç’in yöneticisidir ve dördüncü burçtur. |
Gezegenlerin
Karşılıklı İlişkileri
Gezegenler gökyüzünde sürekli
olarak dolaşırlar. Birbirleriyle karşılaşır, kesişir ve aralarındaki
ilişkiye bağlı olarak çeşitli etkileri değiş tokuş ederler.
Gezegenlerin birbirleriyle karşılıklı pozisyonlarını inceleyen çalışmaya
gezegensel bakışımlar, ‘planetary
aspects’ adı verilir. Bu karşılıklı ilişkiler,
astrologlar tarafından olduğu kadar astronomlar tarafından da incelenir.
Astronomlar haklı olarak bu karşılaşmaları sadece fiziksel yönden ele
alırken, ‘her görünenin
ardında bir görünmeyen vardır’ prensibine uygun olarak astrologlar gezegenlerin görünmeyendeki tesir kuşaklarına matematik
hesaplamalarla nüfuz ederek, çeşitli pozisyonlarının insanlar ve
siyasal, toplumsal olaylar üzerindeki etkileri araştırırlar. Gezegensel karşılıklı
ilişkileri anlamak için, gökyüzünü, astronomlar gibi derecelere bölmek
yeterlidir. Her evin 30°lik
bir alanı olduğu bilinerek, açılarla astrolojik evler arasında bir
bağlantı kurmak mümkün olur. Gezegenlerin gökyüzündeki konumlarının
birbirleri ile mukayeselerine
"Bakışım"
denir. İki gezegen gökyüzünde
belirgin bir biçimde bir araya geldiklerinde, oluşan açı sıfır derecedir
ve bu duruma kavuşum / conjunction adı
verilir.
Başlıca bakışımlar, şu şekildedir;
Semi-sextile 30° Bir
ev |
Semi-kare
45° Bir
ev ile bir yarım ev |
Sextile 60° İki
ev |
Kare
90° Üç
ev |
Trine(Üçgen) 120°
Dört ev |
Seskikadrat 135°
Dört ev ile bir yarım ev |
Kenkünks
150° Beş ev |
Karşıtlık
180° Altı
ev |
Trine120°
ve sekstile
60°
elverişli
karşılaşmalardır. Karşıtlık ve
kare, elverişsiz karşılaşmadır. Kavuşumlar Venüs ya da Jüpiter ile
elverişli, Mars ya da
Satürn ile elverişsiz olarak
değerlendirilir.
Jüpiter ve Venüs, kavuşum,
Trine ya da Sekstile’de çok
olumludurlar. Güneş, Ay, Merkür, karşıtlık ve kare konumlarında kuşkulu;
trine ve sekstile'de
olumludurlar. Yıldızlar ve gezegenler
bitkiler, hayvanlar ve bizler gibi canlıdırlar. Yıldızların olumlu ve
olumsuz gibi nitelediğimiz karşılıklı etkileşimleri vardır tıpkı
insanlar gibi. Ve ezoterik açıdan aralarında dolaşan akışkan
aracılığıyla da birbirlerini sürekli tesir açısından da etkilerler. Bu
akışkanın tüm kadim öğretilerde adı geçer ve ona
eter denir. İnsanlarında
eterik bedenleri vardır ve bu
eterik beden gezegensel etkilere açıktır,
yani bizim bir yanımız eterik açıdan
gezegenlerde bir yanımız da burada maddi dünyadadır. Eskiler bu ezoterik
yasayı, başı göklerde ayakları yerde adam figürü ile açıklamışlardır.
" Kadim astrologların gökleri,
canlı varlıklar ve zeki kuvvetlerle doludur; gökyüzü atıl kütlelerin ve
bilinçsiz gök cisimlerinin oradan oraya savrulduğu bir alan değildir. " Gelmiş geçmiş tüm büyük
inisiyeler ve kadim gerçek astrologlar bu
okült yasaları ve onların işleyişini çok iyi
bilirlerdi ve evrensel yasalara saygılıydılar. Gezegensel etkileri
dörtlü bir bakış açısından değerlendirip ele alırlardı. Kabalistik
açıdan, astrolojik açıdan, entelektüel ve fiziksel açılardan da
gökyüzünü incelemeyi adet haline getirmişlerdi. Ve böylelikle derinlikli
bakış açıları oluşturarak, haritalara da böyle bir gözlükten ve oldukça
derin bakmaya çalışırlardı.
|