Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ ve KOLEKTİF ŞUUR

Çeviren: Işık UÇKUN

  Astroloji, önümüzdeki yıllar için değerli bazı prensipleri ortaya koyuyor; bizlerin kozmos tarafından yetiştirilmiş anlam tohumları olduğumuzu ve görevimizin çiçek açmak olduğunu bize anlatıyor.

  Eğer astroloji pek çok yönde daha ahenkli bir var oluşu izlemeye yardımcı oluyorsa gelecek yıllarda temel fonksiyonu bizleri hayatın derin anlamlarına bağlamak (ya da yeniden bağlamak) olabilecek ve bunu da kozmogoni, felsefe, ruhsal bakış açısı ve var oluşunun ima ettiği gerçeği aramak yollarıyla yapacaktır. Astroloji bizleri kozmosa bağlayan gözlemlenebilir ve anlamlı bir bağlantıdır; var oluşun gizemlerinin somut olarak algılanmasını sağlar. Astrolojinin yaklaşımı bize evrenle neredeyse tamamen kaybedilmiş bir yakınlığı yeniden sağlar. Evrenle yakınlığımızı kaybedişimizin nedeni korku, negatif koşullanmalar ve yanlış yönelimlerdir ve bu kayıp, uygarlığımızın mevcut halinden büyük oranda sorumludur.

  Materyalizmin ve kendini yok etmenin tam tersi olarak astroloji kişinin hayatın sonlanmasına ilişkin harikalara ve uyanışa yönelik ilham almasını sağlar. Bir arayışın doğumunu sağlar ki bu arayış kişinin kaderinin çiçeklenmesi olduğu gibi bir yenilenmiş kolektif şuur vasıtasıyla dünyayı değiştirmenin de bir yoludur.

  Eylemlerimizin yakın gelecekte insanlık ve yeryüzündeki tüm canlılar için çok önemli olduğunu kanıtlayacağını bilmek için bir fütürolog, bir sosyolog, bir astrolog veya uzman olmanıza gerek yok. Antroposen terimi içinde bulunduğumuz jeolojik dönemin adlandırılmasıdır ve insan aktivitesinin iklim ve çevre üzerinde baskın unsur oluğu bir periyodu tarif eder. Bizi de içine alan kendini yok etmek trendi, yumuşar gibi görünmüyor ve bizi bir katastrofun sınırına, dünya üzerindeki yaşamın altıncı kitle imhasına götürüyor görünüyor. İnanıyorum ki çoğu sorunumuzun büyük bir bölümü vicdanlarımızdan kaynağını alıyor; korkudan, açgözlülükten, vahşetten ve diğer tatsız özelliklerden meydana geliyor. Ancak hem bireysel hem de kolektif şuurda gerçekleşecek radikal bir değişimin bizi kurtarabileceği çok net anlaşılıyor. Zihinlerimiz kişisel suçlamalarla ve cahillikle yönlendirildiği sürece politik veya ekonomik ölçütler etkili olmayacaktır. Bir anlam çıkarmak için göksel geometriyi irdeleyen insanlar olarak astrolojinin dünyayı iyileştirmek ve daha iyi bir dünya yaratabilmek adına ne sunabileceğini sorguluyoruz. Astroloji radikal olarak felsefi bakış açımızı etkileyebilecek ve yaşam biçimimizi değiştirmemizi sağlayabilecek bir vasıtaya sahip midir? Bu söz bilimi ile ilgili bir soru değildir ve bizler şu anda ve burada pek çok yeni neslin gelebilmesi için insanlığın geleceğini belirliyoruz.

  Ancak hem kişisel hem de kolektif ölçekte bir değişimin bizleri kurtarabileceği belirgin bir şekilde ortadadır. Zihinlerimiz kişisel ilgiyle ve cehaletle yönetildiği sürece politik ve ekonomik ölçüler etkili olmayacaklardır. Göksel geometriyi anlam çıkarabilmek için dikkatle inceleyen insanlar olarak, astrolojinin dünyayı iyileştirmek ve daha iyi bir dünya yaratmaya yardımcı olmak için bize ne verebileceğini sorguluyoruz. Astroloji radikal bir şekilde bizim felsefi bakış açımızı etkilemek ve yaşam biçimimizi değiştirmek için gereken vasıtaya sahip midir? Bunlar süslü sözler etmiş olmak için söylenmiş cümleler değil, şu an burada uygulaması söz konusu olan bir durumdur çünkü sonraki nesiller için insanlığın geleceğini şu anda belirliyoruz.

Astroloji, Felsefe ve Yaşamın Anlamı

 Çağdaşlarımızın büyük bir çoğunluğu sadece yaşamını sürdürmeye, paraya ve güvenliğe adanmış fayda sağlamaya yönelmiş ve ilhamdan, yönlendirmeden ve anlamdan yoksun bir yaşam sürüyor görünmektedir. Bu, kendimizi bu durumda neden bulduğumuzu açıklamaya yönelik uzun bir yol alacaktır. Milenyumlar boyunca devam eden tarihin de gösterdiği gibi, beyinlerimiz ve kalplerimiz sorular sormaya ve yanıtlar aramak için yapılmıştır. Yiyecek, giysiler ve barınak sağladıktan sonra sevgi ve güzellik arayışına gireriz ve yaşamın anlamını merak etmeye başlarız. Bu bizim doğamızda vardır ve onu unutmak zihni karartır ve memnuniyetsizlik, kasvet ve nihayetinde de kendine zarar vermeye bizi yöneltir.

  Astroloji, anlam arayan bir zihin halinin arayışında olduğu için, belki de burada en hayati bir rol oynamaktadır. Astrolojinin çeşitli formları pek çok farklı toplum tarafından keşfedilmişti, zira astroloji tarih öncesi kadar eskiydi çünkü gökyüzünün ihtişamı dikkatimizi çekmişti. Üzerimizde, uzanamayacağımız kadar ötelerde her şey muhteşem, ölüm dokunmamış gibi ve kutsal olana daha yakın gibi görünüyor. Bizler onun parlak düzenine odaklandıkça huşu içinde hissedebiliriz, ancak genellikle kaotik yaşamlarımız ve karmakarışık düşüncelerimiz içerisinde buna uzak kalırız. Sadece böyle gözükmekle kalmaz, o aynı zamanda bizi hayrete düşürmek için bizler adına tasarlanmıştır ama onun matematiksel mükemmelliğinin bir şekilde bizimle bağlantılı olduğunu Platon Timaeus’ta ortaya koymuştur: “Tanrı görmeyi yaratmış ve bize vermiştir, dolayısıyla gökyüzündeki zeka devinimlerine konsantre olduğumuzda bunları kendi yeniliklerimize dahil edebiliriz; bizim hayatımızdaki yenilikler düzensiz olsalar da, gökyüzünün temkinli devinimleriyle bağlantılıdırlar”.

  Psişelerimizin ve kaderlerimizin göksel geometriyle bağlantılı olduğunun açığa çıkması önemli bir adımdı; doğa bizim için kilitlenmemiş bir kapı bırakmıştı ki onun saklı mekanizmalarını inceleyebilelim. Astroloji ve insanlık arasındaki bağ Elbette ki Grek filozofunun dünyasında doğa ve insanlık arasındaki bağ henüz güçlenmemişti; bizler doğanın bir parçasıydık ve doğal olarak rehberlik almak için onu inceliyorduk. Dahası, evren, yaşam ve şuur bir şeyleri bize işaret etmeliydi ve astroloji de o işaretleri anlayabilmek için bir anahtardı.

Astroloji’nin Altın Çağı 

  Astrolojinin şuurumuzun merkezindeki anlam arayışını yeniden konumlandırabileceği düşüncesi, geçmişte gömülü olan kadim değerlere bir dönüşü ima etmemektedir. Bunun aksine, yeni devrimsel ve hızlı değişen dünyamızda; yani Uranüs dünyasına astroloji mükemmel bir şekilde uyuyor. Uranüs 1781’de, Amerikan ve Fransız devrimleri ve özellikle de sanayi devrinin başlamasının dünyanın yüzünü değiştirmesiyle birlikte keşfedildi. Devrimle bağlantılı olarak, yaratıcı düşünce, psikoloji ve tüm yeni teknolojilerle bağlantılı olarak Uranüs astrologlar için birer anahtar olduğunu ispatladı; çünkü hepsinin doğum haritasında Uranüs bulunuyordu. Grek Ülkesi’ndeki kadim astrologlara matematikçiler deniyordu ve onların birer bilim insanı veya astronom olmaları gerekiyordu çünkü bir doğum haritası çıkarmak kolay bir iş değildi. O dönemin astrologlarının, bizim şimdiki büyüleyici yazılım programımıza giriş yapabilecek donanımları yoktu; bilgisayara birkaç tıklamayla binlerce yıl öncesinin gezegensel pozisyonlarını görüntüleyemiyorlardı. Günümüzde ise neredeyse sıkıcı bir kolaylıkla Buddha’nın, Lao Tzu’nun ve Pisagor’un gökyüzünü oluşturabiliyoruz ve hepsinin de MÖ. 578-575 arasında Uranüs, Neptün ve Plüton büyük kavuşumu etrafında doğduklarını görebiliyoruz. Bu da Eksensel Çağ ile son derece ilişkili gibi görünüyor. Aynı kolaylıkla, çok önemli tarihi olaylar üzerinde kontrolü olan göksel konfigürasyonları da araştırıyoruz ve böylelikle yarının olasılıkla nasıl olacağı çıkarımını yapabiliyoruz. Doğum bilgileri bilinen herkes; ister bir politikacı olsun ister bir film yıldızı, tarihi bir figür, komşu ya da bir aile üyesi olsun çalışmanın potansiyel bir öznesidir. Bu bilgisayar imkanı nihayetinde herkesin astrolojik haritasının çıkarılabilmesini sağlıyor; bu eskiden nadir elde edilebilen bir olanaktı ki astrolojinin sunduğu kimlik kavramını araştırdığımızda ne kadar vazgeçilmez olduğunu bize ispatlayacaktır.

  Teknolojiye ilave olarak, astroloji için olası bir gelecekteki Altın Çağ için bir diğer neden; bilginin daha önce hiç olmadığı gibi yayılıyor olmasıdır: Okullar kurumlar, uluslararası organizasyonlar bu konuda giderek verimli olmaya başlıyor; kadim metinlerin çevirileri için anlaşmalar imzalanıyor; bu metinler yakın zamanda kolaylıkla erişilebilir hale gelmeden önce nadir bulunan hazineler olarak kabul ediliyordu.

  Astroloji, önümüzdeki yıllar için değerli bazı prensipleri ortaya koyuyor; bizlerin kozmos tarafından yetiştirilmiş anlam tohumları olduğumuzu ve görevimizin çiçek açmak olduğunu bize anlatıyor.

Yeni Yaklaşım

  Astroloji her yerde filizlenen düşüncede devrimi beslemektedir. Uranüsle ilişkili doğası genellikle yeni yaklaşım olarak adlandırılan ve şuuru evreni ve hayatı yorumlayışımızın merkezine koyan modelle mükemmel bir şekilde birleşiyor. Bilim, felsefe ve psikoloji eşzamanlılıklar ile ilişkili ve bunlar ilişkilerimizde ve kaderimizde anlam ihlali olarak kabul ediliyor (3). Astrolojinin sağladığı yanıtların bazıları oldukça şaşırtıcıdır. Kuantum fiziği; uzay, zaman, madde ve enerjinin algılanmasının farklı elementlerin bağlantı halinde olduğu ve gözlemcinin gözlenenden ayrı olmadığı büyük titreşim ve bilgi ağları olarak kabul edilmesine doğru yöneliyor. Bu da yıldızlarla bizim aramızdaki fiziksel mesafenin onlarla olan psişik bağlantımız açısından arada engel olmadığı anlamına geliyor ve bizlerin titreşimsel, manyetik veya yerçekimsel etkiler hakkında artık hipotezler üretmek zorunda olmadığımız anlamına geliyor.

  Bilim insanlarının, evrenin %85’inin gizemli ve tespit edilemeyen bir karanlık maddeden oluştuğunu düşündüğü bir dünyada ve de kozmogonik kavramları bazen garip bir şekilde Brahmanizm’e (4) yakın olan bir dünyada insan şuurunun da benzer şekilde bir içsel güneş sistemi tarafından yapılandırıldığı bir hipotezi mükemmelen geçerlidir. Aynı zamanda makul olan bir diğer görüş de, eğer tüm psişe yıldızlardan etkileniyor olmasa bile, kendisini yaratan, kendisine yönelen ve onu anlam ve nihailikle aşılayan göksel geometrinin tezahürü veya ürünü en azından ondan kısmen etkileniyor olmalıydı.

  En yakın bilimsel trendlerin entelektüel, felsefi ve ruhsal açılardan yükselişi ise, astrolojiye şans vermektedir. Şuurumuzu ta köklerine kadar sarsacak yeni düşünce modellerine çok fazla ihtiyacımız var. Fikirler şiddetle yanmaya devam eden bir ateş gibi başlayabilir ve dünyayı bir parmak şıklatma süresinde sarabilir.

Eşsiz bir Yaklaşım Olarak Astroloji

  Hala büyük oranda açıklanamayan mekanizmaları her ne ise astrolojinin şuurun doğasına yaklaşımı ve evrenle olan kafa karıştırıcı ilişkisi eşsiz görünüyor. Neden? Her ne kadar var oluşun, psişenin ve kaderin anlamıyla ilgili olsa da, Astrolojinin temeli somut ve gözlemlenebilir kalmaya devam ediyor. Astroloji somut ve dikkate değer bir bağlantı üzerine temelleniyor ve o temel de anlamdan oluşuyor ve bizi evrene bağlıyor. Görünür olanla görünmeyen arasında bir köprü inşa eden bu bağlantı astrolojinin ana konusudur.

  Astrolojinin yaşamın gizemlerine olan yaklaşımı mitlere, tradisyonlara veya ifşaatlara değil, temel olarak göksel geometrinin aydınlatıcı, gerçek ve zekice gözlemlenmesini temel almaktadır. Gezegenlerin Güneş etrafında dönerken bulundukları yerleri, hareketlerini, hızlarını, yükseliş ve alçalışlarını, Ay ile karşılaşmalarını gözlemleyerek en sonunda bu göksel balenin bizi ilgilendirdiğini keşfettik. Onu daha da derinden deşifre edebilir ve anlayabilirdik ve bu bizim hakkımızda yazılmış bir kitabı okumak gibi olabilirdi. Birileri bunun, sadece gözlem yoluyla araştırma yapılması ve not alınması haricinde bir diğer inanç sistemi olduğunu ileri sürebilir, oysa astrologların Astroloji uygulaması yapmaya başlama nedenleri ona inanmaları değil, onu denemeleri ve çoğu vakada işe yaradığını görüp şaşırmalarıdır. Göksel geometrik eşzamanlılıklar adını verebileceğimiz fenomenler herkesin anlaması için oradadır ve astrologlar bunların binlerce örneğini ortaya koyabilirler.

  Bu bağlantının somutluğu astrolojinin kolektif şuuru etkilemesi adına kısmen nitelikli olmasını sağlar. Bilim bizi derinden değiştirmiştir, ve tıpkı havari Thomas gibi bizler de maddenin içindeyken gizemlere dokunmak istiyoruz. Astrolojinin istediği de tam olarak budur. Göksel mekanikler ve yaşamlarımız arasındaki anlamlı eşzamanlılıklar vasıtasıyla oluşan bu bağlantı dokunulabilir, hissedilebilir ve araştırılabilir.

Kimlik

  Bu bağlantı, var oluşuyla ürkütücü bir biçimde genişleyen evrenin, varlığımızı kabul ettiği, böylelikle de bize bir kimlik sunduğu temel düşüncesini iletiyor. Bu kavram tanımayı da beraberinde getiriyor: Doğum haritası vasıtasıyla evren bize cinsiyetimizden, kanımızdan, ismimizden, sosyal statümüzden, milliyetimizden, inancımızdan veya inanç eksikliğimizden daha temel bir kimlik sunuyor. Muhtemelen bize Kopernik dünyayı güneş sisteminin merkezinden çektiği zaman, ya da Darwin bize tıpkı diğer hayvanlar gibi olduğumuzu söylediğinde görünüşte kaybettiğimiz bir şeyi kısmen geri veriyor. Bu gerçekleri anlamanın önemi açıktı ne var ki binlerce yıllık değerler bu süreçlerle birlikte yok oldu. İnsan türü olarak hala pek çok durumda kendimizi kaybolmuş, önemsiz, kopuk ve anlamdan yoksun hissediyoruz. Bu hisler materyalist eğilimleri daha önce hiç olmadığı bir şekilde kuvvetlendirmiştir.

  Astroloji, her birimizi bir birey olarak kabul eden, bölünemeyen bir kozmik kimlik sunmaktadır. Bir birey organize bir birliktir, eşi olmayan ve tek parça biridir. Bunu fark etmek Uranüsçü davranışı teşvik eder; kişi bir takipçiler sürüsünün (her neyi takip ediyorlarsa) içinden kendini çekip çıkarır. Uranüs Çağı bizden yaşamla inanç temelli olmayışıyla ve evrenin bizimle özenle ilgilenişiyle yüzleşmemizi ister. Bizler belki mikroorganizmalar olabiliriz ama bize aynı zamanda önemli bir yaşam bahşedilmiştir.

Güneş Kahraman ve Arayış

  Ne var ki bu kimliğin bir bedeli vardır: Doğum haritamız bir kaderin tamamlanmasını bizden ister. Varış noktası kavramıyla ilişkili olan kader kavramı hem bir fonksiyonu hem de kişinin gittiği bir yeri akla getiriyor. Dolayısıyla da yeniden yaşamda anlam ihtiyacına dönüyoruz, eksikliği halinde her şeyin kötüye döndüğü bir durumu. Ve olasılıkla burada bir fonksiyondan ve izlenecek bir yoldan bahsettiğimizde astroloji şuura nüfuz etme bakımından en yüksek kapasiteye sahiptir. Arayış, yaşamın anlamına somut bir ifade sağlayarak zihni düzene sokar. Yön eksikliğinden kaynaklanan karışıklık yok olur. Bu özel çerçevede ünlü veya adı bilinmeyen herkes, eğitimli veya eğitimsiz, yardıma muhtaç ya da zengin, hepsi kendi doğasının gerçeğini izlerken karanlıkla ve korkuyla savaşan, korkudan, istekten veya ödül arayışından kaynaklanmayan bir itilimle bir güneş kahramanına dönüşür. Bir güneş kahramanı olmak kişinin kendi yüreğinde parlayan içsel güneşi izlemektir.

  Hem felsefi hem de ruhsal olarak, arayış evrensel zekânın hareketidir. O, gözlemlediğimiz her şeyin kaçınılmaz sonucudur. Evrenin idrakinden doğmuştur ve bize sunduğu kimlik, kişinin hayatında bir anlam olması gerekliliğindendir. Bu, belirgin bir şekilde doğum haritamızda yer alır, doğum haritamız olmadan hayatımızda anlamın gelişmesi zordur. Araştırma yoluyla dokunulmayan bir kader amacını yitirirken, onun açığa çıkması bir kendini bilme temelli ruhsallığı ortaya çıkarır. Kişi kendine ışık olur ve bunu kendi doğasını bilgece araştırarak yapar. Ve kişi yol boyunca korkularından arındıkça karanlığı dağıtır ve ana hatları doğum haritasında çizili olan yolunda giderek daha da özgürce ilerlemeyi sürdürür, kendi kaderinin tamamlar ve nihayet kendisini bekleyen içsel yeri bulur.

Kaderin Çiçeklenmesine Giden Yol

  Şimdi anlıyoruz ki gerçeğe, farkındalığa ya da ona her ne ad verdiyseniz ona giden yol, kaderin çiçeklenmesinin en temel unsurudur. Her ne kadar amaç aynı olsa da, yolculuk her bir haritada farklı bir yol izler, çünkü her biri eşsiz, biriciktir. Kişi onun dili üzerinde çalışmaya karar vermediği sürece bir astrologa danışmaya ihtiyacı vardır. Astrologun temel fonksiyonu, göksel yazgıyı deşifre etmek için içsel alanın coğrafyasını açığa çıkarmaktır. Yorumun taçlandırıcı amacı haritada görünür olan, kişinin kalbine götüren yolu ortaya çıkarmaktır. Ne var ki en iyi astrolog bile sizi oraya götüremez. Dokuzuncu evdeki (uzun seyahatler, ruhsallık) veya on ikinci evdeki yolculuk (içsel derinliklerin araştırılması) yalnız yapılması gereken yolculuklardır.

  Doğum haritası ve onun sunduğu her şey, bir koltuk değneği olmamakla birlikte yolculuğu aydınlatacaktır. Bu çizelge korkuların ve engellerin üstesinden gelmeye yardımcı olur ve bunu kişinin doğru yolu izleyip izlemediğinden emin olmasını sağlamakla yapar. Kişi kaybolabilir, doğru yoldan ayrılabilir, tereddüt edebilir kendine güvenini kaybedebilir ama izlediği kendi yıldızı her zaman yeniden parlayarak önüne çıkar, ta ki tekrar yoluna dönene kadar.

  Yalnız yolculuk yapmak izolasyon anlamına gelmez. Yolculuk; bizler ikinci el insanlara dönüşmediğimiz sürece bilgi, düşünce ve fikir alışverişine engel değildir. Haritanın biricikliği organize inançlar ve ideolojiler ile uyuşmaz. Astroloji, bireysel düşünce özgürlüğü için çabalar, kişinin kendine ışık olmasını öğretir ve bu ışık devamında yeni yaklaşımlara da uygun olacaktır.

Kolektif Şuur

  Astroloji gelecek yıllar için değerli yol göstericilik imkânları sunar. Bizlerin kozmos tarafından yetiştirilmiş anlam tohumları olduğumuzu ve işimizin çiçek açmak olduğunu söyler. Bunun zengin olmakla, güçlü veya şöhretli olmakla ya da toplumun bizim neye inanmamızı istediğiyle ilişkisi azdır. Eğer kişi bu yolda başarılı olursa, bunun hakkında kimsenin bilgi sahibi olmaması da muhtemeldir. Ama özgür bir birey olarak gelişmek kolektif şuuru önemli ölçüde etkileyecektir, çünkü dünyanın değişmesini istiyorsak, özgürlükle yürünen yolda temel objemiz bozulmadan kalır.

  Astrolojinin temel amacı (şaşırtıcı bir kesinlikle yapabildiği) psikolojik bir manzarayı tanımlamak değildir veya geleceğimizle ilgili iyi veya kötü hava durumlarını bize bildirmek de değildir; astrolojinin amacı bizlere içsel bir devrim yolunda rehberlik yapmaktır. Burada bir Uranüs devriminden bahsediyoruz, öyle bir devrim ki, etkilerini göstermek için nesiller boyu kadar bir zaman alan yavaş bir değişim değildir. Bunun için zamanımız yok. Satürn, zamanın gezegeni; sabırla, kararlılıkla ve sebatla gelişen yavaş bir değişimi ima eder. Bizlerin daha derin düşünebilmek, yapılandırabilmek ve sağlamlaşmak için belirgin bir şekilde Satürn’e ihtiyacımız vardır. Ama şu an çaresiz bir şekilde bir Uranüs zekâ pırıltısına ihtiyacımız var; bu hemen hemen ani bir anlama şeklidir ki astroloji pek çok şekilde bunu yapar.

  Bu sorunlu zamanlarda yaşamsal ihtiyaçlarımızı da düşünürsek astroloji bizi düşünce özgürlüğüne, kişisel gelişime ve kaderimizin çiçeklenmesine yönelten kolay anlaşılır bir felsefi sistem olarak ortaya çıkıyor. Son olarak, astroloji bir dinden ziyade, bir içsel arayıştır ve üçüncü milenyumun anahtarlarından biri olduğunu ispatlayabilecektir.

 

(1) Dieu a inventé et nous a donné la vue, afin qu’en contemplant les révolutions de l’intelligence dans le ciel, nous les appliquions aux révolutions de notre propre pensée, qui, bien que désordonnées, sont parentes des révolutions imperturbables du ciel. Emile Chambry, Timée de Platon, La bibliothèque élec-tronique du Québec, collection philosophie Volume 8: version 1.01, pp.105-6.”

(2) Filozof Karl Jaspers’a göre, Eksenel Çağ; Çin’de, İranda ve Greko-Romen dünyasında dinde ve felsefede yeni düşünme biçimlerinin yollarının ortaya çıkmasıyla karakterize edilebilir.

(3) L’astrologie et la mécanique de la pensée, Bernard Duchatelle, Amazon, 2015’de; örnekler eşzamanlılıklar ve yıldızların konumlanmaları arasında net bir ilişki olduğunu gösteriyor ve analiz ediliyor.

(4) David BohmWholeness and the Implicate Order, Routlege, Great Britain, 1980”

Cosmic*Intelligence*Agency. “ASTRO VISION 2020.” Apple Books

                           Yayın Tarihi: 17.08.2020

 

© Astroset 2003-2020