“ Birçok bilim insanı telepatiye
inanıyor ama sessiz kalmayı şimdilik yeğliyor…” diyen Prof.
Brian JOSEPHSON 22 yaşında Cambridge Üniversitesinde okurken
süper iletkenlik üzerindeki çalışmalarıyla Nobel Ödülüne layık
görülmüştü.
“New Scientist” Dergisinde çıkan söyleşide(Alison
George tarafından) belirtildiğine göre Prof. Josephson hala
Cambridge Üniversitesinde “Zihin Madde Birliği Projesi”
üzerinde çalışmaktadır. Prof. Josephson, söyleşideki
açıklamalarında; kendi alanıyla ilgili konular daha 1960’larda
kendisini tatmin edemez olmuş ve üzerinde çalışabileceği başka
alanlardaki problemlere yönelmek gereğini hissettiğini
belirtmiştir.
“Doğu felsefesiyle de ilgilendim ve fizikle
nasıl bağdaştırılabileceği üzerinde düşündüm. Firitjof
Capra’nın “Fiziğin
Taosu” adlı kitabını ilgiyle okumuştum bir zamanlar. O
kitapta, kuantum fiziği ile Doğu Mistitizmi arasında birçok
paralellikler görmüştüm.” Diyen Prof. Josephson şöyle devam
etmiştir: “Günümüz biliminin bize sunduğu realitenin ötesinde
de birçok şey var. Bu alan hemen hemen hiç keşfedilmemiş
olarak bizleri bekliyor. Örneğin, ‘değiştirilmiş şuur
halleri’… Toronto’da bir konferansta psikokinezi gösterisi
görmüştüm; yani, zihin gücünün madde üzerindeki etkisi. Bu
alanlara el attım ama ilgililerden gerekli mali/finansal
desteği alamadım.”
Prof. Josephson, maddeci
yaklaşımın katı tutumundan dolayı içine düştüğü birçok
yanlışlar olduğunu, bunun onlara anlatılması gerektiğini de
açıklamalarına eklemiştir. Bu yanlışların neler olduğu
kendisine sorulduğunda da, “Ben bunlara ‘patolojik
inançsızlık’ diyorum. Bu inançsızlıktan kurtulunmadıkça,
gerçek bilimsel yaklaşım sergilenemez. Bazı patolojik
inançsızların da şöyle bir takıntısı var: Bir olgu her
istedikleri zaman yinelenemiyorsa, o gerçek bir fenomen
değildir. Bu patolojik inançsızlık nedeniyle birçok gerçek
olay akademik dergilerde yayınlanamıyor. Bazı sözüm ona ‘bilim
insanları’ bu konuda çok katılaşmış durumda. Onlar bu katı
tutumlarıyla sadece kendilerinin değil, bilimin ilerlemesine
de engel oluşturuyor. Bu şekilde birçok paranormal gerçek
insanlardan gizli kalıyor. İnsanların haber alma özgürlüğü de
bu maddeci tutumla engellenmiş değilse de, kısıtlanmış oluyor.
Bu tutuculardan bazılarını ikna etmek gerçekten de zor. İşin
kötüsü, düşünce ve vicdan özgürlüğü gereği paranormal
gerçeğini kabul ettiğini söyleseniz, ününüz otomatik olarak
etkileniyor. Bereket versin ki, hepsi böyle değil;
paranormale, örneğin telepatiye inananlar da var ama
kürsü/etiket endişesi nedeniyle samimi itirafta bulunma
cesaretine sahip değiller.” demiştir.
|