Merhum Rahmi BALABAN anlatıyordu: On iki yaşında kadar köylü
bir kız çocuğu; hatırımda kaldığına göre, Alsancak’ta bir
tüccarın evine gönderilmişti. Bir gün odalardaki koltukların
yırtılarak samanlarının döküldüğü görüldü. Gün geçtikçe
olaylar daha garip, daha korkunç bir hal alıyordu. Sıra
salondaki halılara gelmiş olacak ki, bir boydan bir boya
halılar parçalanmağa başladı. İplere asılı çamaşırlar
kendiliğinden ikiye bölünüp yere düşmekteydi. Dolaplardaki
eşyalar parçalanıyor, eve gelen misafirlerin ayakkabıları
ortadan yok oluyordu.
Olmakta olanların neye yorulması gerektiğini konuşan ev
sahibi koca ile karısı bir odada otururlarken dolapların
üstündeki terlik ve benzeri eşyaların yerlere atıldıklarını
dehşetle seyrettiler. Köylü kızdan kuşkulanmışlardı.
Kızı tekrar köyüne gönderdiler. Bu garip olaylar kesilmişti.
Aynı kız bu kez Kemalpaşa’da bir ailenin yanına verilmişti.
Bir gün kızcağızın elbisesinin yırtılarak yere serildiğini
gördüler. Az sonra çamaşırları da aynı akıbete uğradı ve kız
bir anda çıplak kalıverdi. Kendisine yeniden elbise dikildi.
Ama yine yırtılıp dökülüvermişti.
Bir gün karşıki duvarın üstünden alınan taşlar evin avlusuna
atılmaya başlandı. Görünürlerde kimse yoktu. Durum çok ciddi
ve tehlikeliydi. Karakola haber verildi. Kız, komserin
huzurunda iken elbise ve çamaşırları yırtılıp bir anda çıplak
kalıverdi. Bir polis kaputu ile örtünerek eve gönderilirken
yolda kaputun arkası bir çember şeklinde koptu, düştü. Nihayet
kız, köyüne ikinci kez iade edildi. Böylece olaylar ancak
durdurulabilmişti. Otobüste giden kızın elbiseleri bir yandan
yırtılıyor, bir yandan da kadınlar tarafından dikiliyordu.
Fakat köye varıldığı zaman her şey sona erdi.
---ooo0ooo---
On sene kadar önce Ödemiş’in bir köyünde daha ilgi çekici bir
vaka’nın cereyan ettiğini haber almıştım. Bazı nedenlerden
dolayı oraya da gidemedim. Ancak olayı tanıklar, yer ve zaman
olarak kaydettim.
Köyde herkesin iyi tanıdığı bir ailenin tek kızı, develeriyle
birlikte nakliyecilik yapan bir gençle evleniyor. Kurulan
yuvanın huzuru pek uzun sürmüyor. Erkek, çok genç ve güzel
karısına karşı gittikçe daha soğuk davranmağa başlıyor.
Nihayet iş küfür ve dayak aşamalarına kadar dökülüyor. Erkek
her gün bir bahane ile karısını dayanılmaz bir cehennem azabı
içinde ezmeğe, haysiyet ve onuruyla da oynamağa başlıyor.
Bir gün yine on lirasını aşırdı iddiasıyla karısını iyice
dövüyor; sabahleyin develerini çekip işine giderken gözleri
yaşlı, yüzü morluklar içinde olan karısı tarafından son kez
uğurlanıyor. Evde çamaşır yıkandığı için, kaynanasına yardıma
gelen kadın birkaç saat sonra ortada görünmez oluyor. Sağda
solda arıyorlar. Nihayet çamaşır sermek için gittiği bahçede
bir ağacın dalında asılı olarak bulunuyor. Genç kadın intihar
etmiştir. Ertesi gün toprağa veriliyor. Akşamın
alacakaranlığında bahçeden müthiş bir çığlık, yüksek sesle
ağlama ve boğulma sesleri duyuluyor. Duman gibi bir hayalet
ağaçların arasında dehşetle çırpınmakta ve feryat etmektedir.
Manzaradan ürküp evlere kapanıyorlar. Köy kahvesine giden tek
yol buradan geçmektedir. Kahveye gidenler de bu korkunç sahne
karşısında paniğe tutuluyorlar. Üç beş gün bu olay aynı saatte
tekrarlandığı için bahçeye bitişik olan avludaki eşya
zamanından önce içeri alınıyor ve sokaktan da artık kimse
geçmek cesaretini gösteremiyor. Nihayet çığlıklar ve fantom
kayboluyor. Fakat bu olan hakkında hiç kimse bir uygun yorum
yolu bulamıyor ve konu da böylece unutuluyor.
---ooo0ooo---
İnsan
Başka bir Mekânda Görülebilir mi?
Dedubluman olayını daha belgesel isteyenler için aşağıya
alıntı yaparak aktardığımız olay yeterli belgelerle doludur.
Bu olay 42 kişilik bir pansiyon öğrenci topluluğunun tanıklığı
ve aralıksız gözetlemeleriyle değerlenmiş ve hatta pansiyonun
kapanmasına bile neden olmuştur.
Sir Robert Dale Owen, Amerika’nın Napoli elçisi idi. Olay, bu
diplomat tarafından bildirilmiştir:
1845’te Livonnie’de Riga’dan 12 fersah, Normar’dan da yarım
fersah uzaklıkta Neuwelke öğrenci pansiyonu vardı. 42
pansiyoneri bulunuyordu, bunların bir kısmı da asil aile
çocuklarıydı. Pansiyonun müdür yardımcıları arasında bir de
Emillie Sagee adlı bir Fransız kadın bulunuyordu ki bu, 32
yaşında, sağlam fakat asabi olmakla beraber, davranışları ve
tavırlarıyla her yönden övülmeğe değerdi. Pansiyona
gelmesinden birkaç hafta sonra öğrencilerinden biri onu bir
yerde gördüğü anda diğeri başka bir yerde gördüğünü iddia
etmeye başladı. Bir gün bütün genç kızlar, birbirine tamamıyla
benzeyen ve aynı jestleri yapan iki tane Emillie Sagee
gördüler. Yalnız bunlardan birinin elinde bir tebeşir vardı,
öbürününkinde bir şey yoktu. Bu hadiseden bir zaman sonra bir
gün Antoinette Wrangel tuvaletini yapıyordu. Emillie
elbisesini arkasından iğneledi. Fakat bu sırada genç kız bir
ayna vasıtasıyla arkasında elbisesini iğneleyen iki tane
Emillie’nin bulunduğunu gördü ve korkudan bağıldı.
Bazen müdür yardımcısının dublesi; yemek esnasında oturduğu
iskemlenin arkasında, ayakta, müdür yardımcısının yemek yerken
yaptığı hareketleri taklit eder durumda görünüyordu. Fakat
elinde ne bıçak, ne de çatal vardı. Ama duble asıl bedeni her
zaman taklit etmezdi. Bazen Emillie İskemlesinden kalkarken
dublesi oraya otururdu. Bir gün Emillie yatakta hasta
yatıyordu, bitkin durumdaydı. Matmazel Wrangel ona kitap
okuyordu. Müdür yardımcısı birden bire sertleşti, sarardı ve
bayılacak bir hale geldi. Genç öğrenci, daha mı fenalaştığını
ona sordu. Müdür yardımcısı ”Hayır ! “ yanıtını verdi. Sesi
zayıf çıkıyordu. Birkaç saniye sonra Wrangel, Emillie’nin
dublesinin apartmanın içinde oradan oraya dolaşmağa
başladığını gayet açık olarak gördü.
Müdür yardımcısında görülen en şaşılacak çift bedenleşme
şudur: Bir gün 42 pansiyoner zemin katında iş işliyorlardı. Bu
sırada kızlar, Emillie’nin bahçede çiçek topladığını
görmekteydiler. Fakat ansızın, salonda boş duran bir koltukta
Emillie’yi otururken gördüler. Hemen tekrar bahçeye baktıkları
zaman o gene orada idi. Yalnız bu kez hareketlerinde daha
ağırlık ve ıstırap seziliyordu. Bitkin ve yorgun bir haldeydi.
En cesurlarından iki kız dubleye yaklaştı. Ona dokunmayı
denedi. Hafif bir direnişle karşılaştılar. Kızlar bu direnişi
bir muslin ya da krepten yapılma bir şeye benzetiyorlardı.
Kızın biri, şeklin bir tarafından öbür tarafına geçti. Kız bu
işi yaptıktan sonra şekil bir süre aynı durumda kaldı ve yavaş
yavaş kayboldu.
Emillie burada kaldığı sürece bir yıl içinde bu olaylar
çeşitli şekillerde ortaya çıktı. Arada haftalarca süren
boşluklar da oluyordu. Bazen duble daha maddi, bazen de asıl
beden maddi görünüyordu. Bununla birlikte, duble ne kadar
maddileşirse; asıl beden o kadar bitkin ve sanki ıstırap çeker
bir hal alıyordu. Tersine, duble ne kadar zayıflarsa; beden o
kadar kuvvetli görünürdü. Emillie’nin olup bitenlerden haberi
olmazdı. O, kendisinin ikileştiğini başkalarından öğrenirdi.
Bu hadise, kızların velilerini telaşa düşürdü ve herkes kızını
pansiyondan aldı ve öğrenci yurdu da kapandı.
---ooo0ooo---
İlginç
Bir Dedubluman Daha
Kanada’nın Toronto şehrinde cereyan eden bu olay ruhçulukla
ilgili kayıtlara, şahitlerle, belgelere geçmiş ilginç bir
(dedubluman) örneğidir: Wilson, bir aralık yazıhanesinde
uyumuştur. Rüyada kendisini Hamilton’da görür. Bulunduğu
yerden kırk kilometre olan bu şehirde kendisine ait işlerle
meşguldür. Bu sırada Bayan D… adlı bir dostunun kapısını
çalar. Kapıyı bir hizmetçi açar ama hanımının dışarı çıktığını
söyler. Wilson içeri girer, bir bardak su içer ve hizmetçiye,
hanımına saygılarını bildirmesini tembih ederek ayrılır.
Wilson uyanınca 40 dakika uyumuş olduğunu anlar.
Birkaç gün sonra Toronto’da oturan Bayan G…’ye Hamiltondaki
Bayan D…’den bir mektup gelir. Bu mektupta Bayan D… Bay
Wilson’un Hamilton’da evine bir kez gelip su içtiği halde bir
daha uğramadığını, bundan canı sıkıldığını, çünkü Bay Wilson’u
görmek istediğini yazmaktadır. Bayan G… Wilson’a bunları
anlatır. Wilson, bunda bir yanlışlık olduğunu, bir aydan beri
Hamiltona gitmediğini söyler. Fakat hemen aklına gördüğü rüya
gelir. Bayan G…’den, Bayan D…’ye bu olaydan hizmetçilerine söz
etmemesini yazmasını rica eder. Bakalım hizmetçiler kendisini
tanıyabilecekler mi? Wilson, birkaç arkadaşı ile Hamiltona
gider. Hepsi birden Bayan D…’nin evine giderler. Hizmetçilerin
ikisi de arkadaşlarının arasında Wilson’u tanırlar ve kapıyı
çalan, bir bardak su isteyen ve nihayet selamı bırakan bayın
bu zat olduğunu söylerler (Ruh ve Kainat, Cilt 2, Dr.Bedri
RUHSELMAN).
Bu olayda Bay Wilson’un bilerek, isteyerek yaptığı bir taraf
yoktur. Şu halde beden uykuya varır varmaz ruhun daima emrinde
olan bir “iç gövde” harekete geçmektedir ve herkeste bunun
böyle olduğunu öğrenmekteyiz. Çok zaman farkına varmadan
uykularda, dalgınlık anlarında ruh bu eterik gömleği
aracılığıyla dünyada amaçlı amaçsız yolculuk etmektedir. |