Dünyevi işleri bir yana
bırakıp kendilerini dine adayıp, inzivaya çekilen ilk
Hıristiyanlar Kapadokya’yı seçip, yüzlerce kaya parçasını
oyarak kilise ve manastırlarını yaratmışlar. Kapadokya
Hıristiyan dünyasında önemli yerleri olan
azizlere de ev sahipliği yapmış.
Bugün Ortodoks Hıristiyanlığında duaları hálá kullanılan Aziz
Basileos Kayseri’de doğmuş. İngiltere, Moskova ve İspanya’daki
Katalanya’nın azizi olan ve kiliselerde ejderhayla savaşırken
resmedilen George da (Aya Yorgi) Kapadokya’da. Kapadokya’daki
kiliseler ve manastırlar bugün olağanüstü freskleriyle
insanları büyülüyor. 1923’teki nüfus mübadelesine kadar
bölgede yaşayan Anadolu Hıristiyanlarının kiliseleri ise
bölgenin dört bir köşesine yayılmış durumda. Göreme Açık Hava
Müzesi’nde kilisesi bulunan Azize Barbara, Nikomedia yani
İzmit’te doğmuş bir azize. İzmit’te vali olan babası putperest
olduğu için kendi kızını ölüme mahkum edince, Barbara da azize
mertebesine yükselmiş.
EN
ÇOK ZİYARET EDİLEN İKİNCİ TARİHİ MEKAN: MEVLANA MÜZESİ
Anadolu’da
İslamiyet deyince yazacak çok şey var ama akla ilk gelen
isimlerden biri Mevlana. 1207’de Afganistan’da doğan Mevlana
batı dillerinde Rumi adıyla geçiyor. Konya’da ki Mevlana
Müzesi, Topkapı Sarayı’ndan sonra Türkiye’de en çok ziyaret
edilen ikinci tarihi mekán. İnanç turizmi açısından büyük önem
taşıyor. Müzeyi otobüsler dolusu turist geziyor. Sadece
dervişlere ait sandukalar değil, aynı zamanda XII. yüzyıldan
XIX. yüzyıla kadarki bir zaman dilimine yayılan Selçuklu ve
Osmanlı yazmaları muazzam incelikte. El yazması Kuran ve
Mesnevi’ler, ceylan derisine yazılmış IX. yüzyıl Kûfi Kuran ve
sureleri, altın varakla süslenmiş sayfalar da insanın aklını
başından alıyor. Türbede dervişlerin sandukalarının arasında,
özellikle Yeşil Kubbe’nin altındaki Mevlána ve oğlu Sultan
Veled’in sandukalarının önünde durup dua edenlere sıklıkla
rastlanıyor. Ayrıca müzede derviş hücreleri, Mevlevi
çalgıları, Mevlána’ya ait kişisel eşyalar, giysiler, seccadesi
ve Selçuklu halıları bulunuyor. Türkiye’nin,
Uygurlara kadar uzanan, Ergenekon destanı ile renklenen, Anadolu Medeniyetlerinin motifleri ile şekillenen kökenleri
ile geçmişini, ilk şaman atalarından getirdiği geleneklerini,
ruhsal değerlerini, daha iyi anlamak ve tanımak isteyeceğini
işaret eden gökyüzünün bu konumu, Türkiye’nin özünü ve ülke
olarak sahip olduğu potansiyel gücü, enerjiyi, doğasını
anlama zamanının geldiğini gösteriyor.
Tarihsel
süreç içinde Aztek İnka Maya, Sümer, Hitit gibi uygarlıklarda
sık sık rastladığımız Güneş Diskinin ezoterik anlamları da var
önemi de. Güneşin Doğduğu yer anlamına gelen Anadolu’ya
(Anatolia) ait değerlerin yeniden ele alınacağının işaretini
kendinde saklı tutmasında gizli. Bu topraklar üzerinde bin
yıllardır yaşayan medeniyetler, gelenekler ile ülke halkının
yeniden kendi değerlerine sahip çıkma isteği, toplumsal
anlamda gezegen açılarının uygun konumları ile ileriki
yıllarda Türkiye’yi etkileyecek ve bir tür öze dönüş özlemi
başlatacak. Önümüzdeki günlerde, Türklüğün ve Anadolu’nun
kökenleri ilgili araştırmaların, çalışmaların; filmlerin,
müziklerin ön plana çıktığını ve toplumsal bir ihtiyacın da
karşılığı olarak sahte değerlerden ve taklitçilikten kurtulup,
gerçek kimliğini arayış isteğinin yükseldiğini
gözlemleyebiliriz.
|