Mekanik Heykeller
Şimdi söz edeceğimiz heykeller daha çok
mekanik yapıdalar ve günümüzde bunlara ait kalıntılar
bulunmadığı için bugüne kadar aktarılanları biz de size
aktaracağız.
Çatladıkapı' da Güngörmez
Sarayı bitişiğinde üzerinde tunçtan dev bir heykel bulunan
dört köşe bir sütun varmış. Ne zaman Akdeniz yönünden düşman
gemileri gelecek olsa bu dev heykellerden bir ateş çıkar ve
gemileri yakıp batırırmış.
Kadırga limanındaki bakırdan yapılına geminin ise şöyle bir
işlevi varmış. Her yıl zemheri gecesi kentin büyük kadınları
bu bakırdan geminin içinde sabaha kadar dolaşır Akdeniz'i
korurlarmış. Rivayete göre İstanbul'un fethi sırasında bu gemi
ele geçirilmiş.
Ayrıca Tophane tarafında da ikinci bir gemi varmış. Gene her
yılın zemheri gecesinde içine binen kahinler bu kez Karadeniz
kıyılarında oraları korurlarmış. Bunu da Muaviyenin oğlu
Yezid'in Galata'yı ele geçirdiğinde parçalattığı söyleniyor.
Sarayburnu'ndaki tunçtan yapılma üç başlı ejderha da çıkardığı
ateşle Karadeniz ve Akdeniz' den gelen düşman gemilerini
yakarmış.
Bütün bu anlatılanlar, ileri bir teknolojinin uygulandığı,
savunma sistemlerini akla getiriyor.
Bakır gemiler, Alev püskürten silahlar gerçek miydi? Kimler
kurmuştu bu sistemi? Kullanılan aletler dünya dışı bir
teknolojinin eseri miydi? Yoksa anlatılanların hepsi rivayet
miydi?
İstanbul'un
Dikilitaşları ve Sütunları İleri bir Teknolojinin Ürünü mü?
Yine İstanbul'a ve sütunlara dönelim anlatıldığına göre
İstanbul'un büyüklerinin atları hiç kıpırdamaz ve başkalarının
binmesine de izin vermezmiş. Ayrıca seyise de ihtiyaçları
yokmuş. Bunu da yine bir at tasvirinin yapıldığı sütuna
bağlıyarak bu enerjetik alanın hayvanları sakinleştirdiğini
açıklayarak devam ediyoruz.
At
meydanında kurşun ve demirle güçlendirilmiş bir sütun varmış
ve rüzgar estiğinde ekseni etrafında her yönde sallanır ve
insanların altına koydukları çanak parçalarını ve deniz
kabuklarını öğütürmüş.
Ayrıca At meydanında bulunan bir adam heykeli varmış ve
tacirler bir malın fiyatında anlaşamazlarsa, adını Adil
koydukları bu heykelin yanına gelip parayı avverna sayarlar.
Heykel avucunu kapadığı zaman ödenmiş olan fiyatın adil
olduğunu her iki tarafta kabul edermiş.
Bugün İstanbul'da meydana gelen tahribatı ve tarihin, gerçek
tarih olarak bizlere yansımamasının getirdiği zorlukları
düşünürsek anlattığımız sütunların çoğu insanlara hayalmış
gibi gelmektedir.
Pek çok değişik kaynakta bu tip bilgileri kendi yorumlarına
göre bulabilirsiniz, değişik açılardan olayları ele alsalarda
mutlaka ortak bir noktaları oluşmakta ve birbirlerini
desteklemektedirler.
İstanbul'
daki sütunların ve diğer yapıların çoğu üzerindeki şekillerin
verdiği titreşimden ya da ses çıkarmak, çığlık atmak şeklinde
oluşturdukları etkilerle faaliyet göstermektedir. Bu da
gösteriyor ki, bu objeler yüklenmiş oldukları belirli bir
tesire programlandıkları zamanda, etkileyecekleri olgulara
ilişkin titreşimler halinde yaymakta ve bu titreşimlerde fizik
düzeyde ses etkilerine yol açmaktadır. Bu
tür vızıltı ve çınlama gibi ses etkileri ufolojik tezahürler
sırasında da oluşmaktadır.
Dikilitaşlar Enerji Yayıyorlar
Burada
küçük bir bölümü incelenen İstanbul'un dikilitaşlarının başlı
başına enerji merkezleri oldukları düşünülebilir. Bu taşlar
büyük olasılıkla kozmik yasalar uyarınca bir takım enerjileri
çok yönlü amaçlar doğrultusunda toplayıp dağıtıyorlardı. Belki
bugün de aynı işleri görüyor olabilirler. Hatta taşların
dikili oldukları yerlerin Türkiye'deki Ley hatlarıyla
bağlantıları ve bunların birleşim noktalarının incelenmesinin
ufolarla bağlantı konusunda yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı
meydandadır.
İskenderiye Fenerindeki Ayna İskenderiye
fenerine asılı bir aynanın öyküsü hayli ilginçtir. Bu aynanın
altında duran bir adam iki şehri ayıran denizin genişliğine
rağmen Konstantiniye'de olup bitenleri kolayca görebilirmiş.
Yine buna benzer bir anlatımda, o zamanın ifadesi şöyledir:
İstabrin pazarının yakınında beyaz mermerden yapılma,
temelinden tepesine kadar çok iyi işlenmiş kabartma şekillerin
süslendiği bir sütun ile yine yekpare tunçtan dökülme
korkuluklar vardır. Sütunun tepesine çıkan bir
kişi bütün şehri görebilir.
Ne
dersiniz. Sanki bir uydu sisteminden yapılan bir yayından
sözediliyor gibi. Bu sistemi kimler ne için kurmuş olabilir?
Kehanetler Kenti
İstanbul'a "Kehanetler Kenti"de dendi, daha İstanbul, Bizans
iken. Bu konuda haçlı Romert de Clery'ye kulak verelim:
"Şehrin bir başka yerinde pek şaşılacak bir şey daha vardır.
Her biri en azından kulacın üç katı ve en azından kulaç
yükseklikte iki sütundu bunlar. Ve münzevi kişiler bu
sütunların tepesindeki küçük barınaklarda yaşarlardı ve
sütunlarda, ınsanın yukarı çıkabileceği kapılar vardı. Bu
sütunların dışına, Konstantinopolis'te olmuş ya da olacak
bütün olaylar ve bütün fetihlere ilişkin kehanetlerin resmi
yapılmış ve yazılmıştı. Ama olay meydana gelene kadar kimse
bunun ne olduğunu anlayamıyordu ve meydana gelecek olan
şeyolup bittikten sonra farkına varabiliyorlardı" diyor.
Tavukpazarı (Tavrus formu)nda duran ve Antakya'dan getirilmiş
olan At heykelinin kaidesinde yer alan kabartmalarda da
Yabancıların İstanbul'u ele geçireceği canlandırılmıştı.
İstanbul kuşatma halindeyken Bizanslılarla ilgili kehanetler
doğru çıkmıştı. Son Bizans İmparatorunun ilk imparator gibi
Konstontin adını taşıyacağı söylenmişti. Ayrıca, gökyüzünde
dolunay bulunduğu sürece, İstanbul'un fethedilemeyeği
söyleniyordu. Oysa 24 Mayıs 1453 gecesi dolunay olması
gerekirken Ay tutulması meydana gelmişti.
Kehanetlerin
çıkıyor olmasından korkan halk Meryem ananın kutsal saydıkları
bir ikonunu kentte dolaştırmak istemişti. Çünkü Meryem Ana'nın
İstanbul'u koruması altına aldığı inanılır.
Ne varki tören anında iken yere düşmüş ve anormal bir şekilde
ağırlaşan ikonu yerden kaldırmak çok güç olmuştu. Töreni
yapmak için yeniden yola koyulduklarında bu seferde şiddetli
bir fırtına çıkmış, sonuç olarakta törenden vazgeçmek zorunda
kalmışlardı.
Yukarıda
anlatılanlar, İstanbul'un Bizans dönemine ait kehanetlerin
bazılarıdır. Ve sütunların üzerinde resimli veya yazılı olarak
kaydedilmişlerdir. Bu kehanetlerin çoğunun taşların üzerine
kabartmalar şeklinde işlenmiş olması, geleceğe ilişkin olarak
bilgi sahibi olanların net bir bilgiye ve gerçek bir vizyona
sahip olduklarını göstermektedir.
|