Anadolu halkı olarak aşağı yukarı 2500 yıldan beri birliği ve
kaynaşmayı uygulamakta olan bir toprak üzerinde yaşıyoruz.
Sadece Anadolu birliğiyle veya Türklerin buraya gelişiyle
değil, ondan çok önceki uygarlıkları da göz önüne almamız
gerekir. 2500 ile 2800 yıllık kesin, uzun ve yorucu
çalışmalarıyla, Anadolu halkı bu birlikte varolmayı çok
çeşitli yönleriyle gerçekleştirmiştir. Anadolu halkı olarak
biz bu modeli çoktan yaratmış, bir topluluğuz daha doğrusu,
Anadoluluyuz.
Ortak Yaşam
Anadolu halkı birlikte yaşamanın her türlü modelini binlerce
yıldır başaran bir topluluktur. Hatta ulaştığı her yerde bu
birlikte çalışmayı mükemmel bir şekilde aşılamıştır.
Anadolu’dan Trakya’ya ve Rumeli’ye geçişlerde, güneye
inişlerde gittiği her yerde bu birlik şuurunu, bir arada
yaşabilmek şuurunu en güzel şekilde yaşamış bir milletiz.
Anadolu insanı hiç kimseyi asimile etmemiş, kendine benzetmeye
çalışmamış, zorla inancını bile kabul ettirmemiş. Bu tutumla,
ulaşılan yerlerde o kadar büyük dersler verilmiş, o kadar
büyük nimetler elde edilmiştir ki, basit sözcüklerle
anlatılamaz…İnsanlar vicdanlarıyla baş başa bırakılmış, gerçek
laiklik uygulanmış, demokrasinin gerçek uygulaması
yapılmıştır.
Bütün işgaller, Anadolu halkının büyük birleştirici
zekasına, esnekliğine, bütün insanlığa karşı ferden ve toplum
olarak saygısının birer uygulaması olmuştur. Oralara daima bu
ortak insanlık davasıyla gidilmiştir. Ve hatta biliyoruz ki,
bir yer fethedilmeden önce içeriden manen fethedilirdi. Bunu
da sufiler yaparlardı. Özellikle Rumeli’de en çok bu konuyla
ilgili olanlar sufilerdi. Sufilerin bu konuda çok büyük
çalışmaları vardır. Giderler, yıllarca oralarda otururlardı.
30 yıl sonra o kasaba, o şehir tamamen gelecek olan bilgiye ve
kişilere hazır hale getirilirdi. Yeni topraklara gelindiği
zaman sadece hoş geldiniz denecek sıcaklık, dostluk yaşanırdı.
Eğer Osmanlı bir yere gitmişse, önce ortak alan kurarak,
mümkün olduğunca pozitif yolla kendi birliğine insan ve Tanrı
sevgisine, iyilikle, yumuşaklıkla, Anadoluluya yakışan
dervişane ruhla, Mevlana ve Yunus’ u anımsatan sarıp sarmalama
duygusuyla diğer insanları da katardı.
Anadolu Birliği
Anadolu halkı değişen dünyamızda
sağlanmaya çalışılan birliği, ta o zamanlarda başarmıştı. O
nedenle bu ülke, bin yıllardır izlediği birleştirici tavrının
sonucuyla doğal olarak karşılaşacak, Batı ile Doğu’yu
sentezleyen gerçek bir köprü vazifesi görecektir. Bu
vazifesine zaten çoktan başladı da, bu dönemler semere alma
dönemleri ve hepimiz de bu birleştirici vasfın nimetlerinden
yararlanma olanağı bulacağız. Bugünkü kaotik ve karmaşık
olaylar zaten bütün dünyanın geçirmekte olduğu kaotik ve
düzensiz durumların bir kopyasıdır. Yani kültür veya fikir
çatışmalarımız olur, bazı noktalarda adaletsizlikler
görülebilir. Bunlar dünyanın her tarafında olan dejeneratif
sonuçlar ve işlerdir, biz de kendimize göre bu payı yaşıyoruz.
Bu doğrudan doğruya Anadolu halkının kusurundan ileri gelen
bir Karmik sonuç değildir. Dünyada olan bizde de oluyor, gayet
normaldir. Çünkü bizler de, Bir Dünyanın üyeleri olarak tüm bu
gerilim ve dejenerasyondan ülkemize ve şahsımıza düşen payı
alıyoruz. Ne oluyorsa, değişimin bir an önce gerçekleşmesi, aynı
dünyanın bireyleri olduğumuzu ve özde bir kardeşliği
paylaştığımızı anlamak için oluyor.
|