Neoplatonizm
veya Yeni Eflatunculuk MS 3.yy.da Platon’dan aşağı yukarı 500
yıl sonra İskenderiye'de Plotinus
önderliğinde başlamış bir felsefi akımdır. Platon gibi mistik
ve metafizik noktalardan yola çıkıyor olsa da, Platon gibi,
düşünme yöntemi olarak idealizmini kullanıyor olsa da, yolun
sonunda, Platoncu düşünceye
kıyasla, çok daha derin bir idrak, bütünsellik ve birlik
noktasına varmıştır. Yeni Platoncuları en fazla
etkileyen öğe, Aristo’nun
öğretisindeki gökyüzündeki olaylarla insan yaşamı arasında bir
ilginin olduğuna dair astrolojik hipotezlerdir.
“Evren en yetkin şekil olan küre
biçimindedir. Hareketlerin en yetkini de, başladığı yere
yeniden dönen daire hareketidir. Esirin hareketi, böyle bir
daire hareketidir. Esir, kendisinden
yıldızlar ile saydam kürelerin meydana geldiği gök
öğesidir. "
Yıldızlar bu saydam
kürelerde öncesiz/bitimsiz olarak değişmeyen düzenli
hareketlerle hareket ederler. Evrenin en dışında, mutlak
değişmezliği ile Tanrısal varlığa en çok yaklaşan, duran
yıldızlar göğü vardır; bunun altında da gezegenler, güneş ve
ay yer alır. Bu sonuncuların daire hareketinden görünürdeki
ayrılmaları, pek karmaşık bir teori ile iç içe girmiş
kürelerle açıklanır. Yıldızların kendileri,
Aristo için, insanüstü bir zeka
taşıyan varlıklardır, evrenin tanrılarıdır bunlar çünkü
tanrılığa en çok yaklaşan salt formlardır, daha aşağı olan
yeryüzündeki yaşam üzerinde de, bunu belli ereklere göre
yönelten, etkileri vardır. Aristoteles’in bu düşüncesi, Yeni
Platonculuğun ve Klasik
Astrolojinin de kuruluş kökenidir.
Plotinos’un öğretisinde Aristo’nun ve Stoa’nın etkileri
çoktur ki, Stoa felsefesinin kadim astroloji ile çok yakın
bağları vardır.
Plotinos’a
göre çokluk mutlak Bir’in dolgunluğundan öylece ve
emanasyon yoluyla belirir. Tanrı,
tüm yaratıkların başlangıcı ve hepsinden önce olan saf
yetkinliktir. Mutlak, dolgunluğundan sudur/emanasyon
yoluyla belirir. Sudur yani emanasyon
prensibi aynı zamanda insanın ulühiyete
çekilişinin yani İlahi Cezbenin de bir açıklamasıdır ki, bu
cezbeye çekiliş maddi evrende yıldızların güneşe
çekilimine benzer ve bu etkileşimi
en iyi anlatan ilim de kadim astrolojidir.
Işık güneşten, sıcaklık
ateşten, sonuç aksiyondan çıktığı gibi, evren de Mutlak’tan
gelir. Tanrı saf iyiliktir, her şeyin tek sahibidir. Fakat
ondan çıkan her şeyde, yeniden ona dönmek için belirsiz veya
şuurlu bir arzu vardır. Her şey onun etrafında döner ve ona
yaklaşmak ister. Ferdiyet son ve kati varlık değildir; bu,
sonsuz dynamis olan Tanrı’dan,
mutlak energesis olan Tanrı’ya
geçiş hizmetini görür. Eğer alem
ahenkli bir sistemse, bu her şeyin aynı Mutlak’a doğru gitmesi
sayesindedir.
"Varlığın
tanrılık kaynağına bu dönüşü düşüncedir, temaşadır, ruha
istediği en yüksek mutluluğu veren yalnız seziştir.(Theoris)
İdrak etmek, temaşa etmek, her işin, her eğilimin, her
hareketin gayesidir.”
Neo
Platonculuğun
(Yeni Platonculuk) Platoncu
yaklaşımdan ayrılan yönü Birliğin, Tekliğin ve sudur/emanasyon
ilkesinin köklü olarak farkına varmış olmasıdır. Plotinus’a
göre bireysel ruhlardan başka bir de genel bir ruh, bir evren
ruhu vardır. Bu basamağın da üzerinde, en yukarda
“Bir olan,
Var olan” Ulu Yaradan’ın olduğu düşünülür. Bu kavram,
kendinden her şeyin çıktığı “kaynak”tır. O varlığın
kendisidir, kendi kendine var olandır. Tüm
dualitelerin Bir’likte eridiği
Hermetik öğretinin özünde
düalite değil teklik
öğesi egemendir. Hermetik
ve Pisagorcu felsefelerin, aklı
sezgiyi ve tüm dualiteleri bir
bütün olarak ele alan, ikilikleri Bir’de bütünleştiren yani
ikiyi bir eden ezoterik boyutlarını
iyi incelemek gerekir.
Bütün bu anlatılanların
ve özellikle de Yeni Platonculuğun
bu farklı hedefinin esin kaynağı,
Plotinusun İskenderiye’de bulunduğu dönemde onun
düşüncesine şekil veren Hermetik
Felsefedir.
"Üçlü birlik",
"Gizli Tanrı",
harekete geçiren "Logos",
"Sekiz Gök Küresi"
ve iyi eğitilmiş gizemcinin bu kürelerin ötesine geçebilmesi
gibi Kabalacı kavramlara da temel olan
ezoterik bilgilerin tümü Hermetik
kökenlidir.
|