Önceki bölümlerde
yaptığımız açıklamalardan ortaya çıkan ince tertipteki
metafizik ve ezoterik şekillendirmeler, bu bölümde aktarılacak
olan yaradılışın dört evresi olgusunu rahat kavramayı
sağlayacaktır. Evrendeki Bir’lik ve Bütün’lük ilkesine göre
şekillenen bizim eski dediğimiz ama aslında eski değil de
kadim sayılan bilgelik okulları ve
ezoterik çalışmalar; görünmeyen etkileşimlerin işleyiş
etkileri, insanların ve cisimlerin enerji dengeleri, enerji
hatları ve bu etkileşimlerin, enerjilerin nasıl kullanılacağı
hakkında bir hayli geniş bilgilere sahipti.
Günümüzde ise her öğreti gibi maalesef Kabala öğretisi de
çeşitli modern ve dejenere edilmiş Kabala tarikatlarının
etkisi ile giderek yozlaşmakta ve bu kadim bilgiler, hak
etmedikleri bir kolaylıkla elde edilir ve hemen kullanılabilir
gibi pazarlamacı bir mantıkla insanlara sunulmaktadır. Oysa
tüm ezoterik öğretilerin tek bir simyası vardır bu da bilginin
insanı değiştirmesi simyasıdır. Gerçek simyacı madeni altına
dönüştüren değil kendi iç varlığına ulaşan ve benliğindeki
evrensel değerleri dünyada yaşarken açığa çıkarandır. Eğer
aldığınız bilgi sizde bir değişime neden olmuyorsa, o bilgi
bir süre sonra sizi dejenere bile edebilir. Eskiler
biriktirilecek çok bilgi yerine sadelikle
uygulanacak az bilgiyi
tercih ederlerdi. Eğer
karşılaştırmalı bir bakış açısı ile ele alacak olursak,
Kabala’daki Sefirotun astrolojide karşılığı vardır. Kabalistik
astrolojide ele alınan değişken Sefirot takım yıldızlarının
çalışma şekli birçok bölümlerden oluşmuştur ve ezoterik
astroloji hakkında bilgi sahibi olmak, konuyu daha da derinden
araştırmak isteyenlerin, astroloji ile Kabala arasında da bir
bağ kurmasında bilgide derinleşme adına yararlar vardır.
Kabala’
da bilginin 10 katmanda açılışına Sefirot adı verilir. Her
sefirahtaki anlık dinamizm, minyatür ağacın damarlarındaki
özsu akışına benzetilebilir. Bu dinamizmi ve bilgi açılımının
astrolojideki karşılığı ise Feleklerdir. Kutsal metinlerde de
bilgi 10 emirle açılım gösterir. Ay, Merkür, Venüs, Güneş,
Mars, Jüpiter, Satürn Feleğinin üstündeki sekizinci Felek
Burçlar Feleği yani Zodyaktır, onun üstünde Atlas Feleği
vardır. En tepede ise İslam Kozmolojisinde büyük bir önem
taşıyan Arş-ı Azam yani Her Şeyi Kuşatan vardır.
FELEKLER |
|
10 |
ARŞ |
9 |
ATLAS FELEĞİ |
8 |
SABİT YILDIZLAR(ZODYAK)
|
7 |
SATÜRN FELEĞİ |
6 |
JÜPİTER FELEĞİ |
5 |
MARS FELEĞİ |
4 |
GÜNEŞ FELEĞİ |
3 |
VENÜS FELEĞİ |
2 |
MERKÜR FELEĞİ |
1 |
AY FELEĞİ |
Hermes’e göre “Yukarıdaki aşağıdaki gibidir ve aşağıdaki
yukarıdaki gibidir.”
Astrolojideki Felekler sistemi, makrodan mikroya inişin bir
simgesi gibidir. Yukarıdaki aşağıdakine benzer ilkesine uygun
olarak incelenen bu açılışların ve yayılımların astrolojideki
karşılığı bireysel doğum haritalarındaki işaretleri doğru
değerlendirip, haritaların evrensel akışa göre
yönlendirilmelerine destek vermektir.
Astroloji evrensel enerji
akışının, gezegenlere ve bireylere inişinin yönünü ve
görünenin ardındaki görünmeyendeki etkilerini araştırırken;
gök cisimlerinin pozisyonlarını, yaydıkları titreşimlerin
insan yaşamı üzerindeki etkilerini de açığa çıkarır ve aslında
ruhsal bir araştırma alanıdır ve özellikle gidilecek yolu
işaret etmeye çalışır. Günümüze ulaşan ve halen yozlaşmamış
haliyle korunan sağlam temelli astroloji bilgileri, kadim
astrolojinin temel ve ezoterik
bilgileridir.
Titreşimlerden ve
enerjilerden ibaret bir evren anlayışına sahip olan eski
astrologlar, astrolojiyi çevrelerine şirin göstermek ya da
onların tepkilerinden çekinerek, astrolojinin bu kadim
özelliklerinden taviz vermek yerine, gerçeğe her zaman
korkusuzca yaklaşmışlar ve özellikle geleceğe yönelik
öngörülerinde, sadece yıldız haritalarının yorumlarıyla
yetinmeyip, sezgilerini ve tüm psişik yeteneklerini de
çekinmeden kullanmışlar ve bilgilerini insanlardan saklamak
gereğini duymamışlardır. Aksine asli görevleri olan işaretleri
doğru değerlendirme vazifelerini yerine getirmeye
çalışmışlardır.
Kadim Astrolojiye göre, güç
alanlarının karşılıklı dinamik etkileşimlerinden ortaya çıkan
yani olasılık ve bilgi açısından zengin bir evren anlayışında,
her şey canlıdır ve cansız şeylerle değil, canlı varlıklarla
her düzeyden karşılıklı etkileşim içinde olduğumuz bir evrende
yaşarız. Birçok ruhsal öğreti de doğal olarak astroloji gibi
her şeyin meydana geldiği asli bir teklikten ya da ruhtan söz
eder. Bu kadim öğretiler, günümüz çağdaş fiziği ile de büyük
paralellikler göstermektedir. Fizikçiler artık her şeyin iç
içe olduğu temel bir durumun varlığını tartışıyor. Bu düzen,
evrenin kendisini dolaylı olarak ifade ettiği bütünselliktir;
sırayla, evrendeki her madde ve nesne bu bütünselliği, saklı
düzeni içerir. Kozmosun tamamı her birimizin içinde de
saklıdır. Bu iç içe geçmiş saklı düzende, bizim bildiğimiz
zaman ve mekan yoktur, kuantum fiziği de parçacık fiziğinin
derinlerine indikçe mistiklerin bu tanımları ile
karşılaşmaktadır. Modern fizikte de kadim kozmolojik evren
tanımlarında da, evren maddenin de oluştuğu enerji ve
alanlardan meydana gelmiştir. Enerji her şekli alabilirken,
alanlar da enerjiyi şekillere dönüştüren modelleri oluşturur.
Hem enerji hem de alanların tek bir bütünden meydana geldiği
yönünde öne sürülen bu hipotez evrensel enerji akışının
yönlendirilmesi konusunda da bir ipucu niteliğindedir. Bir bir
bütündür ve her şey onda saklıdır.
Kabala’
da ise, Hayat
ağacı belirmenin yani oluşumun kutsal dünyasını teşkil eder
ve varoluş ilk önce buradan başlar. Bu dünya
Azilut'tur. (İbranice 'de yakınlık demektir) Azilut dünyasının doğasında,
varolan bütün dinamikler ve kurallar tam olarak mevcuttur,
çünkü orası saf iradenin (isteğin) olduğu yerdir. Kutsal
varoluş, büyük kozmik çemberlerin dizilişi boyunca yaratılış,
en yüksek gök kubbeden en küçük parçaya kadar uzayda halka
halka yayılacaktır. Sonsuzluktan şu ana, çağlardan haftalara
ve oradan da günlerin sonuna vardığı zaman her şey tam olur.
Saah’da
ise
“ Herkes benim adımla
çağrılana dek ki ben onu zarafetim için yarattım, ona
şekil verdim
yani onu yaptım” diye anılır. Çağrılmak, yaratılmak, şekil vermek ve yapmanın
dört evresi, kutsal kitapların ve Kabalanın içinde sık sık
yinelenir, bunlar en eski hayat ağacında (Azilut'ta)
bulunurlar ve sembolik olarak ağacın kök, gövde, dal ve
meyveleri ile ifade edilirler.
" Bu dört
evre
Tetragrammaton
(dört kutsal harf) veya Tanrının en özel ismi
YHVH
'nin dört
harfiyle de açıklanabilir."
|