Kehanet olgusuna en ilkel kabile kültürlerinden en gelişmiş
diyebileceğimiz uygarlıklara kadar tarihin her devrinde, her
toplumda rastlamak mümkündür. Bu olgu insan şuuruna özgü bir
yeteneğin eseridir ve bazı insanlarda doğuştan mevcut olmakla
birlikte aslında hepimizin içinde saklıdır.
Kehanet Nedir?
Kehaneti en yalın anlamıyla, duyular dışı bir sezgi yoluyla,
doğrudan doğruya geleceğin algılanması olarak
tanımlayabiliriz.
Nitekim hemen hepimiz yaşamlarımızda en azından birkaç kez
geleceğe ait ani sezgiler ya da
rüyalarımızın gerçekleşmesi gibi gerek kendimizde, gerekse
çevremizde çeşitli olaylara rastlamışızdır. Ancak genellikle
bu tip olaylara ya önem vermez
ya da rastlantı der geçiştiririz.
Oysa bu olaylar bize şuurumuzun derinliklerinden göz kırpan
muazzam yeteneklerin minik belirtileridir. Varlığımızda ve
evrende işlemekte olan, duyularımızla algılayabildiğimiz
şeylerin çok daha ötesinde, son derece derin ve şimdiki halde
saklı bir düzenin küçük pırıltılarıdır. Kehanetlerin
oluşumunu, zaman ve insan şuuruyla olan bağlantılarını
incelemek gerekir.
Çağlar boyunca
kehanete duyulan ilgi
Kehanete duyulan ilginin temelinde, insanın geleceğe karşı
kendini zayıf hissetmesi, yaşama karşı daha bilgili direnme
arzusu, kendini emniyete alma ihtiyacı ve bazı hedeflerinin
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğrenme isteği vardır.
Hedeflerin gerçekleşmeme durumunda hayal kırıklıkları
yaşamamak ve kaderinin genel hatlarını bilmek isteği; dünya
kuruldu kurulalı insanoğlunun ilgisini çekmiştir.
Hepimizde saklı olarak var olan, doğuştan sahip olduğumuz
geleceği görme yetilerimizi şuur dışının gerilerine sürgün
etmiş olduğumuzun diğer kanıtlarını ise, geleceği sezme
olaylarıyla rüyalarımız arasındaki yakın ilişkide bulabiliriz.
Araştırmalar geleceği sezme olaylarının yüzde 70’ inin rüya
görme sırasında gerçekleşmekte olduğunu ortaya koymaktadır.
Geleceği görme yetimizi şuurlu zihnimizden kovmuş olabiliriz,
ancak o psişemizin derin
katmanlarında hala çok aktif durumdadır. Kabile
kültürleri bu olgunun çok iyi farkındadır ve dünyanın hemen
her yerindeki şamanik gelenekler
geleceği sezme açısından rüyaların ne denli önem taşıdığı
üzerinde özenle durmaktadır. Dahası, en eski metinlerimizde
bile rüyaların geleceği sezebilme gücüne saygıyla
değinilmiştir.
Şuur dışı zihnimizin saklı düzenin zamansızlık alanıyla
yakından ilişkili oluşu da bu konuda önemli bir rol oynar.
Rüya gören ya da
duru görüyle geleceği algılayan
yani kehanet gözlemleyen benliğimiz,
psişenin derinliklerine şuurlu benliğimizden daha çok
girmiş durumdadır. Bu yüzden de
geçmiş, şimdi ve geleceğin bir
olduğu o ilksel okyanusa
daha yakındır. Böylece
gelecekten bilgi almak çok daha kolay olmaktadır.
Gelecekten bilgi almak mümkündür. Zaten günlük yaşamda bile o
geleceğin içindeyiz. Algı gücümüz sonsuz ve sınırsız bir
potansiyele sahip. Duyular dışı algılarımız hepimize zaman
zaman pek çok olasılığı haber
vermektedir. |