Ezoterizm ve Gizemcilik

WWW.ASTROSET.COM

MANDALA

Blanche C. Olschak

   

   Himalaya Dağları’nın arkasındaki gizli Bhutan Krallığı, eşsiz bir mistik Budist Geleneği dünyasıdır. Bu uzak ve özenle korunan bölgeye gitme şansını bulanların ziyaret merkezi mutlaka Batı’daki heybetli Paro Dzong Kalesi olacaktır. Tapınağın avlusundan insanın soluğunu kesen bir manzara görülür. Sağlam duvarlar boyunca uzanan çardaklar manzarayı daha da güzelleştirir ve freskleri gölgeler. Budist ikonografisiyle ilgilenen ziyaretçiler gözlerine inanamayacaklardır. Doğu kapısının solunda parlak kırmızı renkte, alevden bir halkayla çevrili dev bir mandala freski göze çarpar. Bu mandala’daki üçlü helezon, Evreni oluşturan “İlk Hareketi” simgelemektedir. Aslında bu tasvirde, geleneksel mandalalardaki özelliklerin çok azı bulunmaktadır. Bir galaksi tasvirini ya da bir atom modelini andırması nedeniyle, tuhaf bir model niteliği vardır.

 

  Tapınağın duvarlarındaki öbür dört mandala freski ise, Evrenin biçimlenirken geçirdiği evreleri yansıtmaktadır. Maddeleşmenin giderek artması, salt enerjinin maddeye dönüşmesi, birbirini izleyen fresklerde gittikçe sayıları artan kare biçimleriyle yansıtılmıştır. Bu mandalalar dizisinde yansıyan ve eski yazıtlarda değinilen Budistik kozmoloji, sonsuz bir uzayın içindeki milyonlarca dünyayı ve yıldız sistemleirni, sonsuz bir evrim, yokoluş ve yeniden doğuş süreci gösteren yüz milyonlarca yıllık çağları kapsar. Bu kozmolojiye göre, dünyamız sayısız yersel hayat biçimlerinin yalnızca küçük bir tezahürüdür. Nitekim Dünya Gezegeni “Ölümlülerin Dünyası” adıyla anılmakta ve bir sürü evrenden biri olan evrenimizi oluşturan binlerce dünyadan yalnızca bir tanesi olarak anlatılmaktadır. Bu bitmez tükenmez uzaydaki her bir evren, simgesel olarak “rüzgar” veya “mavi-yeşil hava” adı takılmış, çapraz şimşeklerle tasvir edilen, birbirine örülü kozmik enerjilerin oluşturduğu bir ağla dengelenmektedir. Eski yazılarda sürekli olarak “güç” ve “enerji” sözcüklerine rastlıyoruz. Geçen yüzyılın batılı bilim adamları bu evren görüşünü tuhaf, gerçek dışı ve yalnızca mitolojik bir fantezi olarak görüyorlardı. Oysa bugün bu görüşün şaşılacak derecede bir gerçeklik taşıdığını fark etmeye başladık.

  Mandala bir psikogramdır. Yansıttığı biçimler, ruhsal bir içeriğin izdüşümleridir ve bu içeriğin bir anahtarı vardır. Meditasyon yapan kişinin düşünceleri, bu ikonografik araçlar, yani görsel araçlar (yantralar) yardımıyla iç benliğe yönelir ve orada kişi gerçekleşme bulur.

  Paro Dzong’daki tapınağın avlusunda görülen kozmik mandalalardan biraz daha sonraki bir döneme ait olan geleneksel mandalalarda bir daireyle sınırlanan bölüm, meditasyon yapan Budistin ruhsal zenginliğe kavuştuğu; vecd haline vardığı [1] alandır. Mistik meditasyon bir coşku durumu yaratmamalı, kişinin “kendi dışına çıkmasına” (yani vecd haline) yol açmamalı, tersine ancak ilahi kıvılcımın belirdiği derin benlikte bulunabilecek bir bilinçlilik durumu yaratmalıdır. Mistik meditasyon yapan kişi, ilahi enerjiyi çağırarak, bu enerjinin iç benliğinde belirmesi sonucunda onunla özdeşleşir. Bu durumu gerçekleştirmede kullanılan yollardan biri, hatta kişiyi çevreden merkeze ulaştırdığı için belki de en eşsiz araç mandaladır.

  Nisbeten basit ve kolay kavranabilen, Mahayana ekolüne ait mandalalar bir kılavuz yahut bir “çözgü” ya da “izleme aracı” (tantra) olarak kullanılır; “görsel araç” (yantra) ile “düşünsel araç” (mantra), yani aydınlatıcı sözcük “tantra”yı tamamlar. Mantralar çok eski çağlardan süregelmeleri nedeniyle bugün derin anlamlarını yitirerek “kutsal formüller” haline gelmişlerdir.

  Mandalanın bugün Batı’da tanınan daha genel ve klaisk biçimi altındaki fonksiyonu, kozmik içeriğinin anlaşılmasını sağlar. Mandala zihinde dünyanın oluşumuyla ilgili görüntüler yaratarak, ilk insanın yeryüzünde belrimesinden önceki bir zamana geri dönüş sağlar; insanlar arasındaki kozmik bağı ve zamanın başlamasından önceki dönemi, yer ve yerüstü düzeylerinde olmakta olanların özünü yansıtarak “ilk harekete” ve bunu izleyen fiziksel biçimleşmeyi yaratan ilk yoğunlaşmaya götürür bizi. Bu resimler yalnızca mistik geleneğin “düşünce araçları” ya da “yol gösterici çözgüleri” olsalar bile, ruhsal zenginliği sürdürmek ve bize ileterek karanlıklara gömülmesini önlemek için bir çaba da sayılabilirler.

[1] Vecd hali: Özellikle mistik, ezoterik ve tasavvufi çalışmalarda deneyimlenen bir tür trans halidir.

Ruh ve Madde Dergisi, Cilt 10, Sayı 226, Kasım 1978

 

© Astroset 2004-2010