Yeni Dünya anlayışının
hızla yayılmasını sağlayan bir akım var adı:
Post
Modernizm
Günümüzde,
alıntı yapma, taklit etme, yoğunlaştırma ve birleştirme
eğiliminin var olduğu zihin haline post
modernizm adı veriliyor. Dünya üzerindeki bütün uluslar
bir ortak alan yaratacak şekilde birbirlerinin bilgilerinden,
örf adetlerinden, sanatından, inancından alıntılar yapmak
suretiyle bir alan yaratıyorlar. Yani kültürlerin bir
karışması, harmanlanması, entelektüel ve ruhsal dünyaların
çoğalması veya birbirlerine zıt değil de paralel hale
gelmeleri ile bu sağlanıyor. Bu kültür harmanlamasıyla,
inançlı bir insanın aynı zamanda post
modernizme göre tamamen materyalist bir toplum örfüne
ait herhangi bir şeyi yaşayabilmesi de mümkündür. Bu onun
inançlı olmasına engel değildir. Bir yerde laiklik ilkesi bu
post modernizmi hazırlayan
ilkelerden biri gibi gözüküyor. Yani laiklik çok büyük bir
ortak alan yaratılmasına yardım eden bir unsur olarak ortaya
çıkıyor. İnsanlık büyük ortak alan sayesinde, kültür
harmanlanması ile globalleşmeyi hızlandırıyor.
Kültür harmanlanması
“
İnsanın, ilk kez, dünya’yı
kendi gözleriyle uzaydan gökyüzündeki başka bir yıldız gibi
görmesini sağlayan bu bilimdir.” V.Havel
Post modernizmi anlamak istiyorsak
teknoloji ve medyayı bir arada düşünmekte yarar var. Teknoloji
ve medya aracılığıyla günümüzde her şey bir arada yaşanıyor.
Anında tüm dünya ile bağlantı kurabiliyor, olup bitenleri
öğrenme şansı elde edebiliyoruz.
Post
modernizmi gayet güzel tanımlayan
V.Havel diyor ki,
“Batı’nın ticari
yayılmasının yabancı kültürleri yok ettiğini söyleyip
entelektüel gözyaşları dökmüyorum. Ben bunu daha çok kültürlü
çağın tipik bir ifadesi, yer almakta olan kültürler alaşımının
bir işareti olarak görüyorum."
Değişen dünyanın
yeni bir ortak anlayış üretmeye başladığının ilk görüntülerini
ise şu sözleri ile ifade etmiş:
“Bunu, bir şeylerin olduğunun, bir şeyin doğduğunun, bir çağın
diğerinin yerini aldığı, her şeyin mümkün olduğu bir safhada
olduğumuzun kanıtı olarak görüyorum. Evet, her şey mümkündür
çünkü uygarlığımız kendi birleşik stiline, kendi ruhuna, kendi
estetiğine sahip değildir.”
Bu
‘değildir’ sözcüğünün nedeni modern dünya kavramının temeli
olan bilimin bunalımı veya dönüşümü ile ilgili bir durumdur.
Bilimin tek yönlü bakış açısı, dünyamıza bir gölge gibi de
düşebiliyor. Globalleşme her konuda ve her kültürde tüm dünyayı
etkisi altına alırken, bilimin tek yanlı ve katı tavrından
vazgeçmesi, yeni olasılıklar içeren alanları da kapsamaya
çalışması ya da en azından
yadsımayıp, araştırma gayretinde bulunması gerekmez mi ?
Nesnel
gerçeklik ve bilim
Nesnel gerçekliğe olan koşulsuz inanç ile bilimin baş
döndürücü gelişimi, bilimin genel ve akıl yürütmeyle
bilinebilen kanunlara tamamen bağımlı olması, modern
teknolojik uygarlığın doğumuna yol açtı.
Havel ’e göre
“Bu, insan ırkının tarihinde bütün küreyi çevreleyen ve bütün
insan toplumlarını,hepsini müşterek bir küresel kadere
bağlayan ilk uygarlıktır. İnsanın, ilk kez, dünya’yı kendi
gözleriyle uzaydan gökyüzündeki başka bir yıldız gibi
görmesini sağlayan bu bilimdir.”
Demek ki,
modern bilimin insanlık için getirmiş olduğu en önemli konu,
hepsinin ortak bir küresel kadere boyun eğmelerine aracı
olmasıdır. Bilimin toparladığı bilgiler ve onun
uygulaması, yani teknoloji. Bugün yaşamımızın hangi noktasına
bakarsak bakalım ya doğrudan
doğruya teknolojiyle ilgili ya da
dolayısıyla teknolojinin yardımından yararlanır durumdayız. Her şeyde teknolojinin dolaylı veya dolaysız bir katkısı
var. Açıkçası bilimin getirdiği verilerin uygulamasını
yapıyoruz. Yani bilimin ve teknolojinin bizi yürüttüğü bir yön
ve amaç var. Öyleyse bilim ve teknoloji yadsınamaz. Aslında
çağın gerektirdiği hiçbir modern anlayış da tam anlamıyla
yadsınamaz.
Dünya
hızla globalleşiyor ve yenileniyor, öyleyse ne yapmalı ?
Bilimi,
teknolojiyi, kadim bilgeliği, ruhsal öğretileri, ulusların her
türlü örf ve adetlerini bir arada gözlemlemeli. Bu uğraş
hepimiz için çağa uygun bir bakış sağlayabilir. Yaşamakta
olduğumuz modern çağın olumlu ve olumsuz yönlerine rasyonel ve
sağduyulu bakabilmeli. Globalleştiren, zihni açan, insanı çağa
ayak uyduran yönleri yaşamanın sevincini duyarken, dejenere
eden yönlerine de uyanık davranmalı…
Hızla globalleşen bir dünyada her insan kendi üzerine düşeni
doğrulukla yaparsa, yeni bir uygarlığın, Yeni bir Dünya’nın
temellerini atma şansımız da o kadar yüksek olur… |