Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

Yalansız Yaşam Yolunda!

“Gurum dedi ki üç ay sakın yalan söyleme!”

  “Bir keresinde üstadımla seyahat ederken başımızdan geçen bir olayı hiç unutmadım. Yolumuzun üzerindeki bir kasabanın gar müdürü, bana gelerek bir ricada bulunmuştu; “Efendim, bana uygulamam için bir talimat veriniz. Buna sadakatle uyacağıma söz veriyorum.” Konuyu üstadıma açınca, O da, “Ona uygulayabileceği kesin bir talimat ver,” dedi. Buna razı olmadım. “Bir aptal neden bir diğer aptalı yanlış yola sevk etsin ki? Ona sizin talimat vermeniz daha yerinde olur.”
  Bunun üzerine, üstadım gar müdürüne şunu söyledi. “Bugünden itibaren yalan söyleme. Önümüzdeki üç ay süresince bu kuralı sadakatle uygula.” O yörede demiryollarında çalışan memurların çoğu dürüst kimseler değillerdi ve rüşvet alıyorlardı. Fakat bu şahıs artık rüşvet almamaya ve yalan söylememeye karar vermişti. Aynı hafta içinde, gar müdürü ile yardımcılarını denetlemek üzere genel müdürlükten bir müfettiş geldi.
 
Gar müdürü, müfettişin denetleyici nitelikteki sorularını dürüstçe yanıtladı. Bu soruşturma gar müdürünün emrindeki personelin başına büyük işler açtı. Kendisi de dahil olmak üzere rüşvet alan tüm memurlar hakkında dava açıldı. Gar müdürü, “Sadece 13 gün geçti ve bu zaman zarfında çektiğimi bir ben bilirim. Acaba üç ay içinde başıma daha neler gelecek,” diye düşünmeye başlamıştı. Nitekim, kısa bir süre sonra eşi ile çocukları kendisini terk etti. Bir ay içinde, hayatı, oyun kağıtlarından yapılan evler gibi, tek bir fiskeyle dağılıp gitmişti.

  Gar müdürünün büyük ıstıraplar içerisinde kıvrandığı bir sırada biz de, yaklaşık 500 km. ötede, Narbada adındaki bir nehrin kıyısında konaklıyorduk. Bir ağacın altında oturmakta olan üstadım, birden gülmeye başladı; “Neler oluyor biliyor musun? Yalan söylememesini tembih ettiğim kişi bugün hapse girdi.” Peki, o halde neden gülüyorsunuz? Ben ona değil de sersem dünyaya gülüyorum"
  Gar müdürünün bürosunda çalışan 12 kişi bir araya gelmiş, doğruyu söylemiş olmasına rağmen onu yalancı diye ihbar etmişlerdi. Rüşvetleri alan tek kişi olarak onu suçluyorlardı. Neticede onu hapse atmışlar, diğerlerini de serbest bırakmışlardı. Gar müdürü mahkemeye çıktığında, hakim kürsüden kendisine bakarak, “Senin avukatın nerede?” diye sormuştu. "Avukata ihtiyacım yok."  "Ama ben birinin sana yardım etmesini istiyorum." "Hayır. Avukata ihtiyacım yok. Ben doğruyu söylemek istiyorum. Beni ne kadar süreyle hapse atarsanız atın, yalan söylemeyeceğim. Ben de rüşvetlerden payımı alıyordum, ta ki ne olursa olsun hiç yalan söylemememi tembih eden bir ermişle karşılaşana kadar. Eşim ve çocuklarım beni terk ettiler, işimi kaybettim, ne param var ne de dostum ve hapse atıldım. Bütün bunlar bir ay içinde oldu. Başıma ne gelirse gelsin, iki ay daha hakikati incelemem gerekiyor. Efendim, beni hapse atın, hiç umurumda değil."
  Duruşmaya ara veren hakim, gar müdürünü gizlice odasına çağırtarak, “Sana yalan söylememen için talimat veren bu ermiş kim?” diye sordu. Adamcağız üstadımı tarif etti. Büyük bir şans eseri, hakim üstadımın müritlerinden biriydi. Gar müdürünü temize çıkardı ve kendisine şöyle nasihat etti: “Sen doğru yoldasın, sakın ayrılma. Keşke ben de aynen senin gibi hareket edebilseydim.”

  Üç ay sonra gar müdürü elindeki her şeyini yitirmişti. Tam üç aylık sürenin dolduğu gün, bir ağacın altında sessizce otururken, kendisine bir telgraf getirdiler. Telgrafta şunlar yazılıydı: “Yıllar önce hükümet babanızın sahip olduğu büyük bir araziye el koymuştu. Şimdi ise hükümet size tazminat ödemek istiyor.”
  Bir başka eyalette yer alan bu araziden haberi olmayan gar müdürü, “Bugün, yalan söylememem gereken üç aylık süreyi tamamladım ve büyük bir mükafata mazhar oldum,” diye düşündü. Bir milyon Rupi tutarındaki tazminatı tümüyle eşi ile çocuklarına verdiğinde, sevinç içinde, “Sana dönmek istiyoruz,” demişlerdi. Ancak o bunu kabul etmeyerek, onları şöyle yanıtladı;  “Hayır. Şimdiye kadar sadece, üç ay süreyle yalan söylemeyince neler olduğunu gördüm. Şimdi de hayatımın sonuna kadar yalan söylemezsem neler olacağını görmek istiyorum”

  Hakikat, beşer hayatının nihai hedefidir. Ve bu, hem düşüncelerde, hem sözlerde, hem de eylemlerde uygulandığında, hedefe erişilebilir. Yalan söylememek ve kişinin kendi vicdanına ters düşen eylemleri yapmamak suretiyle, hakikate varılabilir. Vicdan, rehberlerin en iyisidir...”  

Swami Rama

 

© Astroset 2004-2010