Bu yüz
ileriye doğru atılıyordu. Yazgısında ne olursa olsun, başına
ne gelirse gelsin, ileri doğru baktığı belli oluyordu.
“Sen, gezegenlerin yazgısını değiştirebilirsin… Senin gücün
yeter…Ben öyle görüyorum seni… Bir insanın varlığında bütün
insanlığın sınırsız güçlerini görmek mümkündür. ”
Evrenin
Türküsü’nden G.Altov-V.Juravleva
Bir an için
gözlerinizi kapatıp, içinize yönelin ve şu soruya yanıt arayın
lütfen. ‘Ben kendimin ve diğerlerinin insan olarak gücüne
inanıyor muyum? Mayası yıldızlardan olan insanoğlu kendi
yazgısını bilinçlenerek değiştirebilir mi? Yazgısını
değiştirirken yani bilinçlenirken bir yandan da yaşamla akmayı
öğrenebilir mi?’
Verdiğiniz
yanıtlar, ‘evet, tabii ki, neden olmasın, insanın gücü her
şeye yeter’ şeklinde ise sizi yürekten kutluyorum. Yaşamla akmak konusunda ilk adımlar çoktan atılmış da anayol
yolculuğu başlamış bile… Yaşamla
birlikte akmak kavramı, ruhsal öğretilerde çok sık kullanılan
bir kavram olmasına karşın, günlük yaşam pratikleri arasında
bizler uygulama yaparken yanlış anlamalara da neden oluyor…
Yaşamla akmak
ne demektir?
Yaşamla
akmak ne demektir? Uygulaması nasıl yapılmalıdır? Akışla
akmak, rasgele bir şekilde yaşamın tüm getirdiklerini hiç
irdelemeden olduğu gibi kabul etmek ya da gelene kayıtsız
kalmak, olayların bizi rüzgarda savrulan yapraklar gibi
istediği yere götürmesine izin vermek midir? Ters giden
olaylara karşı, aktif bir şekilde ve sürefor sarf ederek,
onların yönünü değiştirmek için çaba harcamamak mıdır?
Tabii ki, hiç
biri değil! Yaşamı, kendisini, çevresini ve karşısına çıkan
olayları uyanık bir zihinle, atlamadan bir tür ‘ruhsal
farkındalıkla’
gözleyen kişi yaşamla akmayı biliyor demektir. Onun bu
dikkatli gözleminde gereken yerde, gereken eylemi, doğru zaman
ve mekan içinde yapmak arzusu ve ihtiyacı vardır ki, bu da
ruhsal yasaları günlük yaşamda kullanmak yani insana yakışır
şekilde yaşamla akmak anlamına gelir. Böyle bir
insan yaşama karşı durmayan, onunla akandır. Aktiftir, sabırlı
olmaya çalışır, hoşgörünün önemini bilir ve karşısındakiyle
empati kurmaya, onu anlamaya çalışır. Dirençlerini ve savunma
mekanizmalarını minimuma indirmenin hiç olmazsa bilgisine
sahiptir, uygulamayı bazen iyi yapar bazen de sahiden
çuvallar. Terslik olduğu zaman hep karşısındakini suçlamak ve
olaya direnmek yerine tıkanıklığın kendisinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığını cesaretle araştırır. Kendisinden değilse;
karşı tarafın tıkanıklığını birlikte nasıl aşarız? Onu
incitmeden neler yapabiliriz diye derin düşünceye dalandır.
Amaç aşarak
akmak Eğer
her şeye rağmen başarılı olamıyorsa asla umudunu yitirmez, o
zamanda olması gerekene saygı duyar, yaratıcı yönünü harekete
geçirir ve olmayan şeydeki eksikliğini bulmaya çalışmaktan
vazgeçmez. Amacı aşmaktır, akmaktır, takılıp kalmak değil, hep
şikayet edip başını duvarlara vurmaksa hiç değil!.. Farkındalığını
yükseltemeye çalışır, sorar, araştırır, destek alır, hiç
durmaz; içsel aktivitesi hep yüksektir ve hep çalışkandır,
şartlara teslim olmaktansa daha iyisini nasıl yaparım diye
didinir, durur… Yanlış anlamalar varsa düzeltir, aklını
kullanır, soruna açık seçik net bakar, kendisi bakamıyorsa
sorunlara net bakan güvenilir birini veya birilerini bulur,
danışmanlık alır. Her sorunun yanıtının içinde saklı olduğu
bilgisini bir gün bir yerlerden duymuş da anlamış biri gibi
davranır, anlamasa bile vazgeçmez ve nihayet sonunda yaşamla
rahat akmanın mutlaka ama mutlaka bir yolunu bulur… Ve o
dileğini gerçek kılar… Yaşamla akmak,
günlük yaşamımızda hiç terslik olmayacak ya da terslikler ve
zorluklar karşısında ilgisiz kalınacak anlamına gelmiyor.
Keşişvari bir tarzda, “ne olursa olsun hiç önemli değil, nasıl
olsa hiçbir şeyi değiştiremem, yaşamla akıyorum ya işte, ne
oluyorsa gerektiği için oluyordur” diyene kadar test edilecek
o kadar çok soru, bulunacak o kadar çok yanıt vardır ki, bu
çabalama sırasında da bir bakarsınız olay zaten çoktan
değişmiş… Neden olmasın? Hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor,
hepsi bir süreç ve sürece tabi; süreç bitince olayın yarattığı
baskı da bitiyor. Bir bakıyorsunuz sahil değişmiş, başka bir
sahile çıkıvermişsiniz dur boğulmayayım, kıyıya çıkayım
derken, eski tanıdık sahil gitmiş yerine yenisi gelmiş!
Hoppala! Bu da nereden çıktı demeyin! Bu da yaşamın komik
yanı… Uğraş, didin, tam yaptım derken, bir de bak gör ki sahne çoooktan değişmiş, hadi baştan!…
Bilgin-filozof Çaba
ve sürefor'la insan isterse, yaşam nehrinde tersine doğru
akmaya başlayan salını, dalgalardan ve akıntılardan
kurtararak, istediği yöne çevirebilir. Bu güç onda potansiyel
olarak doğuştan saklı olarak vardır, hem de bu evrensel temel
bilgi doğum haritasına bakmayı bile gerektirmez. Ama ben yine
de siz işinizi sağlam kazığa bağlayın, önce bir yol haritası
bulun, sonra açık denize açılın ya da yolculuğa çıkın derim… Yarının insanı
filozof ve bilgin olacak ve bilgeliğe yürüyecek yüreğindeki
bilgin- filozofla adım adım ve iç içe … Bilecek ki, ancak
bilgeler özgürlüğe hak kazanır ve bu dünyadan özgürleşerek
sessizce çıkıp gitmek de olasıdır. Yaşam boyu bilgelik,
yaşamla akmak adı altında her gün yeniden ele geçirilebilir ve
yürek, bilgiyle kol kola girerek evrene minik bir pencere
açılabilir. Evrene açılmak sadece teknolojik bir yaklaşımla
anlaşılacak bir kavram değil ki!...
Dünyaya
egemen olan kötülüğü, aldatmacayı; önce kendi benliğimizde,
kendi nefsimizde bir kere ve tam olarak yenip yok etmedikçe,
düşünebilen ve hep sözü edilen diğerleriyle ilişki kurmak,
onların uygarlıklarını anlamak ve tanımak olanaksız ya da
anlamsız gibi gözükmüyor mu size de?
|