Mutluluk kavramı hepimizi en çok ilgilendiren kavramların en
önemlilerinden biri… Kim mutlu olmayı istemez? Ayrıca niye
istemesin ki? Yaşamın bin türlü zorluğu ile mücadele ederken
azıcık da mutlu olsak ne olur deriz hepimiz ama mutluluğun
bireysel gelişimle ilgili bir kavram olduğunu ve insanın mutlu
olmayı öğrenmek için de kendini eğitmesi ve yeni bir bakış
açısı ile programlaması gerektiğini hep unuturuz.
‘Ben
mutlu olmayı aslında bilirim ama her şey ters gidiyor, bir
kabahatim yok ki’
diyerek, kendi mutluluğumuzu sürekli ertelediğimizin ve mutlu
olabilmemiz için mutlaka bazı koşulların olmasını şart
koştuğumuzun farkında mıyız acaba?
Koşullu Mutluluk arayışı çok dünyasal bir arayıştır ve bizim
gerçek mutsuzluklarımızın en büyük nedenidir. Koşullu Mutluluk
dediğimiz zaman ilk etapta anladığımız şey mutluluklarımızın
belirli koşullara dayandırılmış olmasıdır. Hissedebildiğimiz
güzelliklerin, hazların, tatmin duygularının, neşe, sevinç ve
heyecan duygularının çeşitli koşullara dayandırılmış
olmasından ötürü bloke olması ve bu duyguları hissedememek,
belki de gezegenimizin şu an en önemli sorunlarından bir
tanesi ama bu konuyu bireysel gelişime önem veren kişilerin
kendi aralarında konuyu enine boyuna tartışmalarının, çok daha
farklı yaptırımlara ve zihinsel olarak, çok daha olumlu
sonuçlara, gelinmesine neden olacağını düşünüyoruz. Yaşadığımız
bir takım hazları veya güzel duyguları koşullandırmamız
nedeniyle, o koşullar yerine gelmediğinde hazzın bulunamaması,
alınamaması, hazlarımızın, neşelerimizin, mutluluklarımızın,
sevinçlerimizin koşullandırılmasının günlük yaşamdaki
performansınızı nasıl da düşürdüğünü tam olarak bir fark
edebilsek, belki de bu ruh halini üretmemek için yeni yollar,
yeni yol haritaları aramaya başlayabiliriz.
Örneğin:
bir evim olursa mutlu olurum diye bir cümle kurarsak, bu
koşullu bir mutluluktur, çünkü ancak bir ev olması durumunda
mutlu olmaktan söz edilerek mutluluğun bir ev ön koşuluna
dayandırılması söz konusudur. Daha büyük ve daha küçük
örnekler de verilebilir. Çok daha küçük örneklere indirilen
durumlar da vardır. Gezegeninizde yaşarken bazen bir bardak su
ancak soğuk olursa mutlu olabileceğim dediğiniz ve soğuk
olmadığında o hazzı yakalayamadığınız durumlar vardır ve
böylece mutlulukların ve hazların koşullandırılmış olduğunu
görürüz.
Gerçek
mutluluğa ulaşabilmek için onun mutlaka koşulsuz olması
gerekmektedir yani yaşanan andan sadece o anın size verdiği
kadarını almaktır.
O an
size neyi getirmişse, size neyi sunuyorsa onun o kadarıyla
mutlu olabilmek, onu alabildiğiniz için mutlu olabilmek ama
bunu böyle alabildim, keşke şöylesi de olsaydı, keşke başka
türleri, renkleri, biçimleri de olsaydı o zaman daha mutlu
olurdum gibi bir anlayışa dayanan bakış açısı temelde sizleri
ve zihinlerinizi son derece yoran ve üzerinizdeki baskıları,
sıkıntıları arttıran bir durumdur.
An’ın
Getirdikleri
An’ın size
getirmekte oldukları zaten sizin gerçekte ihtiyacınız olan
şeylerdir. Bu ihtiyacınız olan şeyleri sevinçle karşılamalı ve
kabul etmelisiniz. Sonuç olarak o zaman mutluluğunuzu herhangi
bir koşula dayandırmamış olursunuz.
Sadece o anın size getirdiklerinden size sunduklarından bir
haz elde edersiniz ve onunla gerçek hazzı yakalamış olursunuz.
Çünkü sürekli daha fazlasını istemek, daha farklısını beklemek
gibi dürtülerin bir sonu olmadığından; bugün başka biçimini
isterken yarın başka biçimine sahip olduğunuzda, bu defada
başka rengini isteyeceksiniz. Başka rengini bulduğunuzda, daha
başka şeylerin eksik olduğunu düşüneceksiniz.
Mutlulukları koşullandırmalara dayandırmak alışkanlığı yani
ancak şu gün şurada, şöyle olursa mutlu olurum, ancak şurada,
şöyle yaparsam mutlu olabilirim gibi zihinsel alışkanlıklar
son derece yıpratıcı alışkanlıklardır. Örneğin bir piknik
yaparken bile piknik yaptığınız anın duygusunu yaşamak yerine,
bu piknik keşke göl kenarında olsaydı o zaman gerçek bir
piknik gibi olurdu veya şu yaptığım eylem şurada olsaydı o
zaman mutlu olurdun, şu gün yapsaydım daha iyi olurdu gibi
koşullandırmalara dayandırdığınız için yaşamlarınızı, anın
size getirdiklerini yakalamakta zorlanmakta, gerçek haz,
mutluluk ve sevinci yakalayamamaktasınız.
Zihnin gezegende
koşullandırılması ve kontrolü kaybetme
Zihninizin
koşullandırılmış olmasını anlamak çok mümkün çünkü içinde
bulunduğunuz toplumsal yapılar, gezegeninizin işleme biçimi,
dışarıdan empoze edilen düşünceler, çeşitli reklam türevi
çalışmalar ve sürekli getirilen ‘şunu, şurada şu zamanda, şu
şekilde yaparsanız en büyük mutluluğu böyle elde edersiniz’
gibi dayatmalar, basılı yayınlar; zihin ve belleklerin bir
süre sonra kontrolünün kişinin elinden
kaybolup gitmesine neden de olmaktadır.
Mutluluklarınızı
koşullandırmaktan kurtarmanız gerekmektedir. Zihinlerinizi
serbest ve özgür bırakmalısınız. Yaşadığınız anın size
getirdiklerini almanız ve onu yaşamanız gerekmektedir. Size
bir üzüntü de getirmiş olabilir o zaman onu yaşarsınız ama bir
sevinçte getirmiş de olabilir o zaman onu da hakkıyla
yaşamalısınız.
Üzüntüleri nasıl hakkıyla, içine girerek ve sonuna kadar
didikleyerek yaşıyorsanız ve o sıkıntılı, üzüntülü anı dolu
dolu geçiriyorsanız, sevinçleri de bu şekilde yaşamalı,
zihinlerinizi koşullandırmalara dayandırmamalısınız. Çünkü
aksi takdirde asla ve asla gerçek bir mutluluk, bir doygunluk,
bir tatmin duygusunu yakalayamazsınız. Hep bir şey eksik
kalır.
Bir gün mavi
araba alırsınız ama keşke daha büyüğü olsaydı dersiniz, daha
büyüğünü aldığınızda, bu seferde şöyle şöyle özellikleri
olsaydı dersiniz yani burada önemli olansa aldığınız arabanın
sizin ihtiyacınızı ne denli karşıladığı ve ne denli
karşılamadığıdır. Eğer sizin
ihtiyacınız, içinde bulunduğunuz koşullarda sizi bir yerden
bir yere taşıması için araç elde etmekse o zaman bunun ne
şekilde ve nasıl olduğuyla değil o aracı elde etme durumu ile
ilgilenmeniz gerekir ve onu elde ettiğinizde içinizde o an bir
mutluluk olmalıdır. Bunun keşke şurası da böyle olsa, orası da
şöyle olsa dileklerinin hiçbir zaman ve hiçbir yerde sınırı
yoktur. Mutlaka her zaman bir yenisi, bir daha iyisi vardır.
İstemek duygusu giderek daha arzulu bir hale gelebilir, daha
kontrolden çıkabilir ve böylece bu istemek duygusu daha
arzulu bir hale geldikçe sizin doyumsuzluk ve mutsuzluk
duygunuz giderek artacaktır. Ve mutluluğa yaklaşma ihtimaliniz
de buna paralel olarak giderek giderek sizden uzaklaşacaktır. Çünkü
aslında mutluluk dediğiniz şey, birçok yazarların bahsettiği
gibi uzaklarda bir yerlerde gizli saklı değil, tamamen kendi
avuçlarınızın içinde, kendinizin hemen yanı başınızda, içinizde
bulunmaktadır.
Mutluluk
sadece yaşama nasıl baktığınızla ilgilidir
Gerçekten
mutlu olmak dediğiniz şey yaşamı nasıl gördüğünüzle ilgilidir.
Önünüzde yarım su dolu bir bardak olduğunda öyle gözler var
ki, yarım bardağın dolu olduğunu görür ama öyle gözler var ki,
yarım bardağın boş olduğunu görür. Bu neyi nereden görmek
istediğinizle ilgilidir. Ve mutluluk dediğiniz kavramın ne
kadar koşullandırılmış olduğunu anlatan güzel bir örnektir.
Eğer mutluluğu elde etmek için kafanızda bir sürü şey
sayıyorsanız yani şu olursa, bir de şu olursa, hah bir de şu
olursa gibi birkaç madde sıralıyorsanız, işte o zaman
gerçekten mutlu olurdum diyorsanız: inanın bütün bunları elde
ettiğinizde mutluluğun bile ne demek olduğunu bilemez noktada
yeni şeyler ister olurdunuz. Çünkü bu üç tane saydığımız
maddeyi elde edene kadar ve elde etme işleminiz
tamamlandığında ve nihayet mutlu olacağınız o ana geldiğinizde
çoktan kendinize yeni bir liste hazırlamış olurdunuz. Evet
şunları şunları elde ettim ama burasını burasını elde
edemedim, bir de onları ilave edersem işte o zaman tam olacak
gibi bir düşünce yapısı size hakim olmuş olacağı için sözünü
ettiğiniz noktayı hiçbir zaman yakalayamazsınız ve mutluluk
dediğiniz şey her zaman sizden birkaç adım önde kaçarcasına
ama sizin yaşamınızı da tüketircesine bir kovalamacaya döner.
Oysa ki,
mutluluk dediğimiz şey şu an içinde bulunduğumuz andadır. Onu
bu an içinde, şu anda yakalayabilirsiniz.
Eğer ki, zihninizi alışkanlıklarından kurtarabilirseniz,
zihninizi esaretinden kurtarabilirsiniz ve şunlar şunlar
olursa mutlu olurum dediğiniz o koşulları değiştirip, başka
bir kenara koyabilirseniz, aslında şu anda da gerçek
mutluluğun ne olduğunu tadabilirsiniz.
Mutlu
olabilmek için sayabileceğiniz hiçbir koşula ihtiyacınız yok.
Zaten içinde bulunduğunuz an size yeterince güzel şeyler
getirmekte. En azından dünyanızın kuralları içinde bulunan
kaza-bela tarzında birçok oluşum sizden uzakta durmakta, bu
aslında yeterince büyük bir mutluluk ve sevinç kaynağı.
Onların sizden uzakta duruyor olması bile yeterince büyük bir
şölen aslında ama bardağın yarısını dolu değil de boş
görürseniz, zihninizi koşullanmalardan kurtaramazsanız o zaman
mutsuz olmaya devam edeceksiniz demektir. Oysa
elinizdeki artıların listesini yaparsanız gerçek anlamda
nelere sahip olduğunuzu fark edeceksiniz ve bu yeterince
mutluluk noktası olacaktır. Mutluluğu gelecekte bir yerde
aramayınız.
Mutluluk dediğiniz şeyin peşinden koşup durmayınız. Mutluluk
dediğiniz şeyi, şu an içinde bulunduğunuz anda
yakalayabilirsiniz. Ona şu an zaten sahip olabilirsiniz.
Mutluluk denen o harika şeyi, o gelinebilecek en üst noktadaki
tatmin duygusunu şu an yaşamlarınızın içinde elde
edebilirsiniz, sadece siz bunu seçmiyorsunuz, tercih
etmiyorsunuz ve zihninizi koşullandırmaya devam ediyorsunuz.
Gerçek ihtiyaçlar-Suni ihtiyaçlar
Yaşadığınız
anın size getirdiklerini o an bütün coşkusu ve tatmini ile
yaşamak yerine sürekli eksiklerin listesini yapıyorsunuz ve bu
eksiklerin gerçekten eksik olup olmadığını da bilmiyorsunuz.
Şimdi geldik gerçek ihtiyaçlar, suni ihtiyaçlar meselesine.
Acaba sahip olduğunuz o eksiklikler ve uğruna bu denli mutsuz
olduğunuz, bu denli kendinizi üzebildiğiniz ve sıkabildiğiniz
şeyler; bir de üstüne üstlük ya sizin ihtiyacınız değilse; ya
onları gerçekten dış şartlar altında yapılandırılmış bir
zihnin otomatik ürettiği bir liste olarak görürsek ya aslında
bunlara gerçekten ihtiyacımız yoksa ve var zannetmekteyseniz
ve bir de üstüne sahip olamadığınız için bir takım üzüntüler
silsilesi içinde kendinizi buluyorsanız, işte o zaman
gerçekten çok büyük bir zaman kaybı içindesiniz demektir.
Gerçek
ihtiyaçlarınızı tespit etmek onların gerçekten neler olduğunu
şuur hali içinde bilmek ve suni ihtiyaçlarınızdan arınmak bir
program ve bireysel gelişim metodu uygulamaktır.
Suni
ihtiyaçlardan arınmak çok önemlidir. Üzerinizden adeta
sırtınızda üç tane sırt çantasıyla tırmanırken, bir anda o
çantaları bırakıp, yokuşu bir anda ve tek nefeste çıkmak
gibidir, sahte ihtiyaçların baskısından kurtulmak. Bu noktada
şunu görüyoruz ki, sırtınızda fazlasıyla istek taşımaktasınız
ve maalesef bu isteklerin yarısından fazlası da sizin gerçek
olmayan suni ihtiyaçlarınıza ait beklentiler, istekler,
arzulardır ve bunların elde edilmesi koşuluyla mutluluğa
varılacağına dair koşullandırılmış zihin ise bunların her elde
edilemediği gün daha fazla mutsuzluk, üzüntü, baskı veya stres
içine girmektedir. Ve içinde bulunduğunuz kısık döngüye
bakarsanız, aslında durum oldukça yorucu, yıpratıcı ve zordur. Hiç tatmin
olmayan istekleriniz var, onların peşinden koşuyorsunuz ve
ancak onların tatmin olmasıyla mutlu olacağınıza
koşullandırılmış zihniniz, onların elde edilmemesiyle daha
büyük baskılar ve stresler yaşıyor ve tekrar yeni suni
ihtiyaçlar yaratıyorsunuz. Bari onu elde edemedim, şunu elde
edeyim diye ve yeni ihtiyaçlar tekrar yeni beklentiler
yaratıyor ve tekrar elde edilemeyen ihtiyaçlar tekrar yeni
mutsuzluklar oluşturuyor. Bu noktada
gerçekten suni ihtiyaçların ve gerçek ihtiyaçların birbirinden
ayrılması gerektiğini ve suni ihtiyaçlara duyulan ihtiyacın
koşullandırılmış bir zihnin ürünü olduğunu görmeniz çok
önemlidir.
Mutluluk
kavramı
Ve
mutluluk dediğiniz kavramı bütün bu koşullardan arındırırsanız
onun ne kadar güzel bir duygu olduğunu görebilmeniz çok
önemlidir gerçekten çünkü mutluluk dediğiniz şey; hiçbir zaman
insanoğlunun listelemiş olduğu şeylerde bulunamadı ve bugüne
kadar istediği kadar zenginlikler elde edenler oldu,
istedikleri kadar hükümdarlıklar elde edenler oldu, gezegen
açısından çok yüksek mertebelerde olanlar oldu ama hiçbiri
gerçek mutluluk duygusuna tam anlamıyla yaklaşamadılar,
ellerindeki listeler yaşamlarının sonuna dek bir kez bile
azalmayı başaramadı. Listedekiler çıktıkça yerine yenileri
geldi ve mutlaka korkunç bir doyumsuzluk, tırmanış ve giderek
daha fazlasını istemek suretiyle hırsın kendi kendini
tüketmesiyle sonlanan durumlar oldu. Bu yüzden mutluluğun bu
şekilde yakalanması oldukça imkansız. Suni ihtiyaçlar var
oldukça mutluluğun olması ve zihin suni ihtiyaçlara
koşullandırıldığı ölçüde imkansızlaşan bir durum var ortada. O yüzden
ihtiyaçlarınızı kendi temel ihtiyaçlarınız ve suni ihtiyaçlar
diye ikiye ayırırsanız, kendi temel ihtiyaçlarınız hakkında
fikir alışverişinde bulunabilirsiniz.
Mutluluğunuzun ne denli koşullandırılmış olduğunu her isteyen
kişi kendisi için analiz edebilir. Ama burada önemli olan
objektif analizlerdir. Sizi bir yere götürecek olan şey
gerçekten dışarıdan yapılabilecek objektif analizlerdir. Kendi
içinizde hiçbir zaman ‘ama canım biraz şöyle de aslında biraz
da böyle’ gibi çeşitli yumuşatmalar, bahanelerle bir adım bile
ileriye gitmeniz mümkün değil.
Aslında bu
konuda kendinize ne kadar acımasız, ne kadar eleştirel, ne
kadar objektif olursanız; o kadar çabuk sürede gerçek
ihtiyaçlarınızın tespitine ulaşabilirsiniz ve suni
ihtiyaçlarınızdan kendinizi arındırmanızla beraber mutluluk
dediğiniz duyguyu. Şu an ve her anda üstüne üstlük hiçbir
koşula bağlı olmadan yaşarsınız.
Bunun
nasıl bir duygu olduğunu belki bir kez tatsanız, belki bir kez
yaşasanız; onu hiçbir zaman bırakmak istemeyeceksiniz. Adeta
gezegeninizin en harika meyvelerinden oluşturulmuş, bir meyve
suyu kokteyli gibi tadı damaktan hiç gitmeyen bir tat gibi
onu yaşamak isteyeceksiniz çünkü belki de her an kendinizi
mutlu, tam ve bütün hissedeceksiniz. Yaşadığınız olayların
eskisi gibi sizin üzerinizde etkiler yaratmadığını ve mutluluk
dediğimiz şeyi yakaladığınızı ve bunun kolay kolay bozulamaz
olduğunu göreceksiniz çünkü koşullarınız yok.
Eğer
koşullarınız olmazsa, mutluluğa şu anda sahip olursunuz, bugün
mutluluğa sahip değilseniz bu koşullarınız olduğu içindir ve
koşullarınızdan zihinlerinizi sıyırabilirsiniz o zaman zaten
mutlu olmak için ne çok şeye sahip olduğunuzu biraz daha iyi
göreceksiniz.
|