Geliş
amaçlarının çeşitliliği
Geliş amacımızı hatırlamak herkesin ortak dileği değil mi?!!!
Bir sabah uyandığımızda neler yapmamız gerektiğini bir anda
hatırlayabilseydik ne güzel olurdu!... Ama olmuyor işte,
burası Dünya adı verilen bir gezegen ve buranın kendine has
şartları var, isteyince değiştiremiyoruz ama bu kendimize bir
yol haritası, bir ayak izi bulamayız anlamına da asla gelmiyor
doğrusu! Her soru yanıtı ile iç içe olduğundan, soruya sormaya
başladığımızda yanıtın ayak izleri de
‘beni izle doğru yoldasın’
demeye başlıyor. Çok
değişik amaçlar söz konusu olduğu için ancak bir doğum
haritası çok net incelendiğinde bir tahmin ileri sürmek
mümkünse de öncelikle belirtmek gerekir ki, hepimizin Dünya’ya
geliş amacı birbirinden çok farklıdır, tıpkı birey olarak
farklı olmamız gibi bedenlerimiz, genlerimiz, ailelerimiz ve
kaderlerimiz de birbirinden çok farklı. Özde teklik ifade
etsek de, burada çoğuluz ve farklılıkların ahenginden bütüne
gitmeye çalışıyoruz… Geliş amaçlarımız bir tane değildir
dersek ve bu desteyi bir bütünlük olarak görürsek daha doğru
olur. Buraya bedenlenme amacı; gezegene doğarak gelmiş olan
her varlık için değişkenlik gösterebilir ama temelde
gelişmek ve geliştirmek
anayasasını uygulamak da ortak
kaderimiz…
Geliştirmek
ve geliştirmek ana hedeflerden biri yani kendinizi ve aynı
zamanda da bulunduğunuz alanı, çevrenizi geliştirmek dileği
herkesin ruhunun derinlerdeki saklı temel bir gerçek. Yani her
varlığın kendini geliştirmesi gereken noktalar elbetteki
değişiklik gösterecek, her varlık için bir farklılık
oluşacaktır. Deneyimlere, uygulamalara aynı zamanda varlığın
kapasitesine bağlı değişimler olabilir. Bir varlık aynı
deneyimi birkaç yıl içinde alabilirken, bir başka varlık aynı
deneyimi ancak birkaç hayat içerisinde aşabilecektir. Bu o
varlığın kendi kapasitesiyle de bağlantılı bir durumdur. Tabii
ki daha önce o işi tamamlayabilen, daha hızlı gelişme fırsatı
bulacaktır ve diğeri daha arkadan gelecektir. Taa ki hızlı bir
atak yapana kadar… Bu yüzden
geliş amaçlarımız, her varlığa ve deneyimine göre, öz
kapasitesine ve kendi donanımına göre değişiklik gösterir.
Gelişim hızları ve miktarları değişik olur. Biri daha hızlı,
daha yavaş, şu veya bu oranda, biri diğerini kapsayacak
şekilde olabilir.
Hatırlamak Geliş
amaçlarını hatırlamaksa yine tamamen varlığın kendi
kapasitesiyle ilgili bir durumdur. Hatırlama varlığın kendi
hızı, kapasitesi, yaşadıklarını değerlendirmesi, karşısına
çıkan olayların dilini çözebilmesi, bir olayı neden
yaşadığını, niye yaşamakta olduğunu çözümleyebilmesi ve
karşısına gelen şeyleri dünya gözü değil de, iç görü dediğimiz,
iç gözü ile değerlendirebilmesi ile bağlantılıdır…
Bütün
varlıkların dünyaya gelirken bir geliş amaçları vardır. Bu
yaşamın içine vurulduğunda yani diyelim bir yaşam kesiti içinde,
sıfırdan elliye kadar elli yıl yaşayacaksa, bu yaşamı bir
banka hırsızı olarak da geçirebilir, bir katil olarak da,
ihtiyaçları ile ilgili olarak bir aile babası olarak da,
hastalıklarla mücadele ederek veya bir organ eksikliği ile de
geçirebilir. Yani yaşam çok fazla çeşitlilik getirmektedir.
Siz çevrenizde bunları zaten görmektesiniz. İhtiyaca göre
amaçlarının toplamının karşılayan bir planla doğar insan, onun
da adı ‘Yaşam Planı’dır.
İhtiyaç
dediğimiz şey amaçlarının toplamının karşılayan bir yaşam
programı ile doğmaktır, önceden belirlenmiştir, kendisine
sunulmuştur ve bir anlaşma sağlandıktan sonra varlık bu
programı uygulamak üzere doğar. Ancak iş o
ki, buraya geldikten sonra bazı pürüzler başlar çünkü
gezegeninizde unutmak yoluyla doğulur. Enkarnasyonlarınız
(doğuşlarınız) unutmak yoluyla olmaktadır ve önceki yaşamlar
dahil olmak üzere bu yaşam planınızda bilinç üzerinde
unutulmaktadır. Ancak bilinçaltınızda, ruhunuzun
derinliklerinde, ruhunuzun bildiği bir şekilde saklıdır fakat
onu her an bulup çıkaramamaktasınız, bulup çıkaramadığınızda
işte bazı pürüzler o varlığın kapasitesi ile de orantılı
olarak başlayabilir.
Zor Yaşam
Varlıklar
genellikle ve özelliklede ihtiyaçlarının ve amaçlarını
doğrultusunda zor bir yaşam programı seçmişlerse, buraya
geldikten sonra bu yaşam planını inkar etmeye ve reddetmeye
başlarlar ve sanki bu program onlara ait değilmiş sanki
başlarına bir felaket gelmiş, aslında bu hayatı hak
etmemişlerde çok farklı bir hayat yaşabilirlermiş ama
Tanrı’ları onlara bu hayatı vermemiş gibi bir inkar ve
reddetme safhasına geçerler ki bu aslında oluşabilecek en zor
ve en tehlikeli safhalardan
biridir.
Çünkü inkar bütün işleri
zorlaştıracak bir şeydir, her şeyi kolaylaştırabilecek ve bir
an önce programı tamamlamanızı sağlayacak olan şey ise onu
kabullenmek yani yaşadığınız şeyi kabullenmek ve şu an ne
yaşamakta iseniz, buna ihtiyacınız olduğunu bir an önce
görmektir.
Amaçları
hatırlayabilmek için neler yapmalı? Amaçlarınızı
daha hızlı hatırlayabilmeniz için neler yapmanız gerektiğinin
ilk adımı, karşımıza çıkmış, çıkmakta olan veya çıkacak olan
olayları değerlendirmeden geçmektedir.
Zihin yapınızı bir
şekilde ayarlayıp kurgulayarak karşınıza çıkan olayları ve
yaşadıklarınızı ne kadar inkar ederseniz ve sanki siz aslında
bunlara layık değilmişsiniz, daha iyilerine veya daha
farklılarına layıkmışsınız, hak edermişsiniz ama bir şekilde
sistem, Dünya, Tanrı’nız her kimse size bunu vermemiş gibi
algılarsanız, hiçbir şekilde buraya geliş amaçlarınızı
hatırlama fırsatınız kalmaz. O yüzden yapılması gereken en
doğru ve hatırlamayı hızlandıracak şey, amaçlarınızı daha
hızlı hatırlayabilmeniz için ilk yapmanız gereken, karşınıza
çıkmakta olan olayları daha objektif bir gözle
değerlendirmeniz olacaktır.
‘Ben bu olayı neden
yaşamaktayım ve neden karşılaşmaktayım’ sorusunu her şeye sormalısınız.
Sanki bir yanlışlık sonucunda karşılaşmışsınız gibi düşünmek
yerine aslında bu değil ama şöyle olmalıydı, ben şunları
yaşamalıydım, aslında şimdi şunlara sahip olmalıydım, aslında
şöyle bir noktada olmalıydım vs. gibi şeyleri durmadan
zihninizden geçirmek yerine şu anda içinde bulunduğunuz
gerçekliği fark etmelisiniz ve
‘ben bugün şu anda şöyle bir
noktadayım acaba neden bu olaylarla karşılaşmaktayım, neden bu
şekilde bu olaylar cereyan etmekte, vuku bulmakta ?’
Bu sorular sizi amaçlarınıza
götürür. Bu soruların yanıtlarına yaklaştığınız zaman
çözümlemeye ve hatırlamaya yani neler yapmanız gerektiğini
anlamaya başlarsınız. Çözüm anahtarı size kendini belli etmeye
başlar.
Örneğin diyelim ki, son yaşadığınız bir olayı,
düşündünüz, taşındınız ve çözümlemeye başladın ve ‘yahu
benimde şu yanım çok tembel, şu şu şu yanımı harekete
geçiremiyorum, oysa ki şu olay benim şu şu şu yanlarımı
otomatikman harekete geçiriyor, otomatikman beni hızlandırıyor
ve ben o işi yapmak zorunda kalıyorum’ diye bir çözüme
ulaştınız. İşte o zaman buraya geliş amaçlarınızdan bir tanesi
sizin tembel yanınızı eğitmeniz olabilir, dikkatli gözlem ve
iç sorgulama ile amaçlardan birini yakaladınız demektir.
İnsanın doğasında öyle güzel bir yön var ki, bir gerçeği bir
kere idrak ettikten sonra o bilgi sonsuza kadar ona ait
oluyor. İç görü ile izleyerek, onlara sorular sorarak,
soruların yanıtlarını arayarak bakarsanız; her bulduğunuz ayrı
yanıtın toplamının sizin amaçlarınızı oluşturduğunu
göreceksiniz ki zaten en temeldeki amacın gelişmek ve
geliştirmek olduğunu biliyorsunuz…
Siz
kendini fark etmenin kıyısında sevinçle yeni karşı sahili
izlemekte iken, karşılaştığınız bu gerçeklerle gelişmek ve
geliştirmek kavramının da içini açmış olacaksınız yani hangi
yanlarınızı geliştirmekte ve başkalarının özellikle en
yakınlarınızın, hangi yanlarını geliştirmeleri için katkıda
bulunmaktasınız gibi tüm bu soruların çözümlemelerine
ulaşacaksınız. Bulduklarınız tabii ki en temelde varlıkların
kendilerini gelişme ve geliştirmeleri ile ilgili çözümlemeler
olacaktır. Bunu da ilk etapta olayları doğru değerlendirmek ve
her ne yaşamaktaysanız onu zaten yaşamak üzere program yapmış
olduğunuzu, imza atmış olduğunuzu bir an önce görmek,
kabullenmek ve programınıza sadık kalarak, onu inkar etmeden,
o programın sizin programınız olduğunu ve buna gerçekten
ihtiyacınız olduğunu ve o yüzden bunları yaşamakta olduğunuzu
bir an önce fark etmek, amaçlar topluluğuna daha kolay
ulaşmanızı sağlar.
Vazife Tabii
ki bu noktada tam yolu ve hedefleri belirlerken, amaçlar
topluluğunun içine vazifeyi de yerleştirebiliriz. Vazife
dediğimiz zaman aslında yaptığımız her şeyi bir vazife olarak
kabul ederek, ona hak ettiği değeri vermekten söz ediyoruz.
Yaptığımız her şey hem kendimize hem başkalarına faydalıdır
ama bir de bizim gezegenimizde
ışık işçileri
diye adlandırdığımız büyük bir
gruptan da söz edecek olursak tabii ki onların, bazı
vazifelerinde biraz daha farklılıkları olduğunu kabul etmemiz
gerekir… Sadece kendinin
ve çevreninin gelişiminden sorumlu olmak da doğrudur, hem
kendinin, hem çevresinin hem de hiç tanımadıklarının
gelişiminden sorumlu olmakta… Ve hatta gezegenin kalkınma
projesine katkıda bulunmak gibi bir doğruda vardır ve hepsi o
kişilere ait yaşam planlarının ürünüdür…
Yeter ki, bu
planı doğru okumak için çaba harcayalım. Doğuş planlarımızın
içinde gerçek kapasitemizle ilgili tüm veriler kayıtlı, sezgi,
ilham, içgörü ve aynı zamanda da akıl ve mantık yoluyla
dışlaştırılmayı bekliyor. |