Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

 

MESAJINIZ VAR

  Hepimiz her sabah yatağımızdan kalkıp gece tekrar yatana kadar türlü olayların içine giriyor, bir karmaşadan diğerine sürükleniyor ve yaşadığımız iniş çıkışlı olaylarda enerjimizi korumakta da doğal olarak zorlanıyoruz. Üstelik bu iniş çıkışların olması için çok büyük, dramatik olayların olması da gerekmiyor. Sadece içine girdiğimiz bir trafik sıkışıklığı bile bütün enerjimizi bir anda değiştirebilme potansiyeline sahiptir aslında.

  Hal bir trafik için bile böyleyken, gün boyu yaşadığımız onca hadisenin bizleri ne kadar çok etkilediğini bir düşünün! İlişkilerimizde yaşadığımız türlü etkileşimler, belki bir şeyi başaramamaktan ötürü kendimize yönelttiğimiz haksız suçlamalar, belki iletişim kurarken kendimizi yanlış ifade etmekten ötürü dışarıdan gelen tepkilerin yarattığı incinmeler bunlardan sadece birkaçı olabilir. 
  Gün içindeki bu farklı olayları deneyimlerken olup bitene genelde tek yönden, sadece kendi penceremizden bakma eğilimindeyizdir, oysa etkilendiğimiz olayın bütününün bize anlatmak istediği bir şey var ki genelde gözden kaçırdığımız asıl püf noktası da orada saklı…

  Yaşam bize sessiz ve huzurlu bir ortam sağladığında bir şeylerin doğrusunu düşünebilmek genelde kolaydır ama hepimizin bildiği gibi bunları yaşama geçirebilmek hiç de öyle kolay olmaz. İşte bu en çok canımızı sıkan olaylar (kabul etmesi zor da olsa) yaşamın bize sunduğu en önemli fırsatlardır aslında. Yani parkta dolaşırken kendi kendimize “sabırlı olmak iyidir” demek kolaydır ama parktan çıkıp kalabalık caddeye adım attığımızda sonu gelmeyen gürültülü araçların yol vermesini beklerken sabır göstermek çok daha zordur. Ama kabul etmeliyiz ki asıl iş tam burada başlıyor, yani beklemek zorunda kaldığımız, sinirlerimizi zorlayan o anda…  Peki ne yapabiliriz? Parktayken üzerimizde biriken o güzel enerjileri kaybetmemek için nasıl bir yol izleyebiliriz?

   Örneğin işe, tepki vermeden önce derin bir nefes almakla başlayabiliriz. Hemen ardından da “sonu gelmeyen bu trafik bana ne söylemek istiyor?” diye sorabiliriz. “Komik bu!” diyebilirsiniz belki ama asıl böyle zorlandığımız anlarda evrenden bize gelmiş bir mesaj vardır; örneğin “sabır yeteneğinin gelişmeye ihtiyacı var” gibi.
   Bu sıkıcı durumlarda eğer o an içindeyken böyle bakabiliyor, içeriğini çözsek de çözmesek de en azından bir
“mesaj olduğunu” fark edebiliyorsak zaten işin en önemli kısmını halletmiş sayılırız. Çünkü üzerimize gelen her türden baskılı, incitici, zorlayıcı olaylara karşı böyle bir farkındalık hali geliştirmek olaya karşı tutumumuzu da etkileyecek ve bu da bizde bambaşka, çok daha yüksek bir anlayışın gelişmesine kapıyı açarken; bizi zorlayan olayın gidişatını olumlu yönde değiştirme imkanını da beraberinde getirecektir. İşte bu şekilde kendimizi, olayları ve enerjileri pozitife dönüştürme eylemini gerçekleştirmiş oluruz.

   Sadece içine girdiğimiz bir trafik sıkışıklığı bile tüm zihin halimizi, enerjimizi değiştirebiliyor ve kişinin kendi kendine yaşadığı farklı bir etkileşim içeriyor. Oysa bizler baskılı, zorlayıcı olayları daha çok karşılıklı ilişkilerimizde yaşıyoruz. Örneğin işyerinde her gün uyum içinde çalıştığınız arkadaşınız aniden size tepki dolu ve incitici tavırlar göstermeye başlamışsa bilin ki mesajınız var.
   Bu durumda tutum olarak hemen tepki vermeye başlamak yerine örneğin, yine önce derin bir nefes alarak ve ardından da karşımızda sürekli olarak size oklar yağdıran kişinin akışının yönünü değiştirebilecek bir şey yapmayı tercih edebiliriz. Örneğin tam bu sırada edeceğimiz ani bir iltifat, hiç beklenmedik bir şekilde birdenbire atacağınız kahkaha karşınızdaki kişinin bütün bakış açısını bir anda bambaşka, çok daha “yukarıda” bir noktaya yükseltebilir. Ama unutmayın ki burada asıl durması gereken kişi o değil, bizizdir. Neden? Çünkü mesaj kutusunu açabilen biziz, karşımızdaki değil. Böyle bir durumda mesaj belki dikkatsizce konuşup “kelimelerin etkisini” göz ardı ettiğimiz, ya da kendimize gösterdiğimiz duyarlılığı başkalarına göstermediğimiz veya bambaşka bir şey de olabilir.

  Söz konusu farkındalıkla hareket etmekle olayı çok daha olumlu bir noktaya sürüklerken kendimizle birlikte karşımızdaki insana da (ve buna şahit olan diğerlerine, hatta kelebek etkisini düşünecek olursak belki de dünyanın öbür ucundaki birilerine de) farklı bir anlayışın anahtarını sunmuş oluruz.

  İşte nasıl daha fazla ışık getirebilirim? diye soruyorsanız, olaylara bu şekilde bir üzerine çıkma çabası içinde yaklaşmak yerinde bir yanıt olacaktır.

   Her gün pek çok sıkıntıyı bize getiren hayat aslında hep daha yükseğe tırmanabilmek adına bize fırsatlar sunan bir laboratuvar ortamıdır. Onunla aramızdaki bu iletişimi fark edip görünmeyen posta kutumuzu sık sık kontrol etmek, özlemini duyduğumuz çok daha uzak sahillere bizi götürecek araca ilk adımı atmak olabilir.

Yayın Tarihi: 20.Haziran.2008

 
 

© Astroset 2004-2010