Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

HAYATA UYANIŞ

Alan COHEN
Çeviren: Işık UÇKUN

Kutsal Kitap'ta Adem’in derin uykuya daldığı yazıyor ama artık uyandığını hiçbir yerde yazmamışlar!

  Özünde Adem’in uykuya dalmasını izleyen tüm olaylar onun rüyasının bir parçasıdır. Metapsişik açıdan Adem hepimizi simgelemektedir. Bizler de derin bir uykudayız. Bireyler olarak, uluslar ve gezegen olarak geldiğimiz yeri unuttuk, kim olduğumuzu ve nereye gittiğimizi unuttuk.
  Kendimize yarattığımız sorunlara dürüstçe baktığımızda, bir zamanlar geleceğimizi oluşturan görüntüleri kaybettiğimizi görürüz. Mutlu bir rüya olarak başlayan şey sanki artık bir kabusa dönüşmüş gibi. Korkunun kemikli parmaklarında oynattığı karanlık gölgelerde debelenip duran bizlere, sorunlarımızın labirentinden kaçacak yer yok gibi görünüyor. Uykumuzun ağırlığı, altın kökenimizin üzerine karanlık perdelerini kapatmış. Ne var ki kabusların sonu hep uyanıştır… Kabus sadece siz içindeyken boğucu görünür, gözlerinizi açtığınız anda ise “
hiçbirşey”e dönüşür.

  Bazen uyanış yumuşaktır, hafif ve kolay olur. Ama genelde ürkütücüdür, sarsıcıdır. Eğer kendimizi güçsüz, küçük ve sevilmeyen biri gibi hissettiğimiz acı veren bir rüyalardan birindeysek uyanmak için silkelenmeye değmez mi?

  Korkunun Kalesi
 
Her misafir ruh, eski dünyasını koruyan duvarların çatırdamaya başladığı zamanı yaşamalıdır. Er ya da geç, hayatın denemeleri zırhımızı kaldırmayı başaracaktır ve bu gereksiz kabuklardan kurtulma hali gerçekten harikadır çünkü aslında olmadığımız bir şeyin ardına saklanmaktan, kapasitemizin çok daha altında bir hayat sürmekten daha büyük bir trajedi yoktur. Evren bize sürekli kim olduğumuzu ve asıl amacımızı hatırlatmaya çalışıyor. Eğer ruhumuzun çağrısına uygun olmayan bir hayat sürüyorsak, içsel rehberimiz gerçek yolumuza geri dönene kadar bizi rahat bırakmayacaktır. Sonunda öyle bir an gelecek ki, artık savunmalarımız sığınağımız olmaktan çıkacak. Dehşet içinde fark edeceğiz ki bizi karanlıkta bırakan savunmalarımızmış! Kendimizi korumak adına zorlayıp durmaktan sonunda yorulacak, kendimizle başkalarının yürekleri arasında yarattığımız duvarlarla bastırıldığımızı ve kısıtlandığımızı hissedeceğiz. Savunmalarımız, saklarken kaybettiğimiz sevginin yanında öyle değersizdir ki… Huzurumuza mal olacak olan “
korkudan kalemizi” korumaya devam edemeyiz. Acıyı yüreklerimizden uzak tutmak için gösterdiğimiz çabalarla sevinci de engelliyoruz aslında.
  Ve sonunda özgürlüğümüzü ilan etme, gerçek kimliğimiz için duruşumuzu ortaya koyma zamanımız gelir. İşte o zaman “şimdidir”. Artık küçüklüğümüzün göstergesi olan giysileri bir kenara fırlatma ve gerçek büyüklüğümüzün hakkını veren giysileri giyme zamanımız geldi. Bizleri kimliğimize uygun bir saygınlık içinde yaşatacak gücü kendimize çağırmalıyız.

  Uyanma aşamasına ilk kez geldiğim zaman sanki bütün dünyam yıkılıyormuş gibi hissettim. Zamanımı, dikkatimi ve enerjimi adadığım her şey birden anlamsızlaştı. O ana değin uğruna yaşadığınız değerlerin artık gerçek görünmediğini fark etmek çok ürkütücü ve sinir bozucu olabiliyor. Artık önceden vaktimi geçirdiğim arkadaşlarımla iletişim bana eskisi gibi keyif vermemeye başladı. Bu çalışmayı neden yaptığımı merak eder olmuştum.

  Bana eskiden keyif veren sosyal uğraşların artık bana verdiği hiçbirşey yoktu. Uğruna çaba gösterdiğim amaçlarımın çoğunun artık benim için değerli olmadığını hissediyordum. Tüm “amaç” kavramım tamamen değişmişti. Artık daha yoğun ve daha güzel bir şeyin tadını az da olsa almıştım ama bunu hayatımın sürekli bir unsuruna nasıl dönüştürürdüm, onu bilemiyordum. Bazen kendimi çıldıracak kadar kaybolmuş hissediyordum, bunlar ruhumun karanlık geceleriydi. Eğer siz de böyle bir geceden geçiyorsanız, bilin ki bu ıssızlık yolculuğunuzun çok önemli, yararlı ve gerekli bir parçası. Bir tarla ekilmeden önce toprak, yeni tohumlardan önce tersyüz edilmeli, işlenmeli ve düzeltilmelidir, aksi halde fideleri yabani otlar sarar. Tıpkı yeni ve gösterişli bir bina inşa edilmeden önce o parseldeki eski, köhnemiş ve gereksiz yapıların temizlenmesi gerektiği gibi.

  Yeni ve daha iyi olanın hayatımıza girmesi için boşluklar yaratmalıyız. Her ne kadar kontrol bizde değilmiş veya kendimizi aşan güçlere tabiymişiz gibi görünse de, unutmayalım ki üzerimize çektiğimiz olaylarda almamız gereken bir bilgi var. Olan her şey öğrenmek, büyümek ve iyileştirmek için. Tanrı’nın varlığı gerçek, yalnız olmadığımız da. İçinde bulunduğumuz zaman bizleri imana, her şeyin bir şekilde en iyi olana hizmet ettiğini bilmeye çağırıyor. Dağılıp giden dünyanız değil, yanılsamalarınız. Tanrı’nın dünyası asla yıkılamaz çünkü Tanrı’nın dünyası sevgide kurulmuştur, sevgi tüm evrende yıkılmaz tek enerjidir.
  Hayal kırıklığına uğramış gibi hissediyorsanız korkmayın; hayal-kırıklığı demek hayal dünyasının sona ermesi demektir.
Hayal dünyasının sona ermesi herkesin başına gelebilecek en iyi şeydir. Bu, yanlış olan bir şeyin çözülmüş ve onun ardındaki gerçeğin artık keşfedilebilir hale geldiği anlamına gelmektedir. Gerçek her zaman şifa vericidir. Acı verici olanlar yalnızca yanılsamalardır. Dolayısıyla mutlu olun, hatta gurur duyun, çünkü hayallerinizi yıkıp yerlerine gücü ve bilgeliği koyabilecek cesareti gösterdiniz. Acılarımız ve sıkıntılarımız Altın Buda’nın zırhını yontmak gibidir. Zırh düşecek, altın ortaya çıkacaktır. Değersiz imajlar dağılacak, hazine açığa çıkacaktır. Bu, örtmenin sonu, aydınlanmanınsa başlangıcıdır. Böyle bir doğumda sevinç duymaya hakkımız çoktur.

  Huzur
  Bir kez uyanmaya başladığınızda, bir daha asla yeniden uykuya dalamazsınız. Belki bir iki kısa şekerleme yapılabilir ama dağcı bir kez zirveyi gördükten sonra onu hiçbirşey doruğa ulaşmaktan alıkoyamaz. Artık geri dönmek için çok fazla ilerideyiz. Fantezilerimizin pekçoğunu ve gereksiz isteklerimizi sona erdirdik. Sığ rüyalarımız yüzünden takıldık, boş umutlara ve heyecanlara kapıldık, yoldan çıkarıldık ama bu koku artık eskisi gibi başımızı döndürmüyor. Artık ünlülerden bile daha çok huzura ihtiyacımız var.

  Kendiniz gibi olmaya çalışmak demek, zayıflık yerine güçlülük ruhu içinde yaşamak demektir, savunmaları sürdürmek için gürültü koparmak yerine huzuru sürdürmek, korkunun kabusu yerine sevgi gerçekliğini istemek demektir, ki bunları yapıyoruz. Artık bize ait olmayan hayaller için yaşamanın yükünden kurtulma zamanımız geldi. Zırh giymek korunmak içindir, genişlemek için değil.
  Dünya üzerinde, erkek ve kadınların özgürlük istemek için adım attıkları bir çağda yaşıyoruz. İnkar edilemeyecek, bastırılamayacak ya da tersine döndürülemeyecek büyük bir uyanış dalgası var. Genişlemeye yönelenler, kendilerinden çok daha büyük bir Güç tarafından yetkilendirilmiş ve yükseltilmişlerdir.
  Buna direnenler ya da ters çıkanlar ise daha derin bir savaşın içine yuvarlanmaktadırlar. Sevgi ve korku arasında seçim yapmamız ve birinin gerçeğini, diğerininse gereksizliğini farketmemiz gerekir.

Arayanlara huzur gelmelidir. İsteyenlere güç verilmelidir. Kollarını almak için açmış herkese sevgi şifa getirmelidir. Uyanma vakti gelmiştir.

Yayın Tarihi: 06.Aralık.2008

 
 

© Astroset 2004-2010