“Gizli Bilgi’nin bilgeleri arasında ben onların
sessizliğiyim”.
Bagavatgita, X. bölüm
Sessizlik pek çok kişi tarafından hiçbirşey yapmamak, ya da
konuşmaktan uzak durmak olarak algılanır, oysa kadim bilgelik
öğretilerine göre sessizlik bundan çok daha fazlasını
yapmaktır. Sessizlik, aslında ruhun güçlerinden biridir ve
insanın yaşamına Yüce Olanın “dizginleme” olarak yansıyan
eylemidir. Ayrıca, birçok zaman hissettiğimiz güçlü konuşma
itilimini; düşünce ve hislerimizi sözel olarak dışarı vurmaya
bizi iten o güçlü harareti düşündüğümüzde, çok zor bir görevi
başarmak için gereken ve o sözlü taşkınlığı engellemeye
yetecek gücün ne kadar büyük olduğunu anlamak da kolaydır.
İnsan
sessizce oturup hiçbir şey söylemediği için, onun işe yaramaz
biri olduğunu söylemek mümkün değildir. Güç imha edilemez ve
kişinin ses organlarından bir çıkış bularak aktardığı
duygular, ifade edilmek için başka bir kanal bulmalıdır.
Bizler hepimiz beş duyumuz üzerinde bir etki yaratmayan bu
güçleri görmezden gelmeye çok eğilimliyizdir ama yine de dünya
böyle etkilerle doludur. Evrenin Çekim Gücü’nü düşünün, dönüp
duran gezegenleri yörüngeleri içinde nasıl da sessizce tutmayı
başarıyor! Güneşin ışınlarını düşünün, bu ışınlar çiçekleri,
hayvanları ve insanı besliyor ve destekliyor oysa bu fayda
yüklü akışları sunan herhangi bir dışsal ses değil. İçinde
yaşadığımız, hareket ettiğimiz ve varlığımıza sahip olduğumuz
sonsuz iyilik, bizimle konuşmaz.
Cahil ve
kaba olan insan her zaman bir öfke gösterisi sunan güç
gösterilerine hayranlık duymuştur ve bu fırtınalı filmi
değerli göstermeyi, öfke sunan kelimeleri tekrar tekrar
söylemeyi yıllarca sürdürecektir. Bununla beraber düşünün ki
bir adam öfke itilimi hissediyor ve konuşmamak için çaba
gösterip dilini tutuyor; bu kişi bir etki yaratmada başarısız
mı oldu dersiniz? Hiçbir şekilde başarısız olmamıştır. Ondan
örtülü bir etki çıkmıştır bile. Bu tavrıyla birlikte ondan
süptil, ince bir etki akmış ve diğerlerinin hayatlarına
girmiş, onların o andan itibaren tutkularını kontrol
etmelerini ve düşük seviyedeki doğalarına hakim olmalarını
kolaylaştırmıştır.
Teozoflar
için sessizliğe değerini veren, sükunetin bu niteliğidir,
onlar insanların gözünde belki de bir hiç olarak görünmelerine
neden olabilecek bu güce gıpta etmektedirler. Bu güce sahip
olmak insanı diğerleri tarafından fark edilmez ve teşekkür
bile edilmeyen biri yapsa da, güçlü omuzları onu, acı çeken
insan ırkının düşmesine veya bir yerlere çarpmasına neden
olacak olan eski günahların ıstıraplı yükünden sakınmasını
sağlayacaktır.
Sessizlik!
Tam bir sessizlik hali ne de etkilidir! Kardeşlerimizin en
acemi olanları, bizlerin huzurunda yarım saat kadar sessiz
kalabilmeyi dilemektedirler. Bizler acı içindeyken yanımızda
sessiz sedasız oturabilen bir arkadaş ne mükemmel bir
merhemdir bizim için! Siz ağlarken onlar sizinle ağlamaz,
ellerini sıkıp durmazlar. Onlar sadece oturur ve kederinizi
hissederler, sürekli bir Ebedi Sessizliğin sarsılmaz sükuneti
içinde güçlü dururlar. Böyle duruşlarının nedeni hissiz
oluşları değil, soğukkanlı olabilişleridir. Onlar, sessiz
duruşlarının içinde sizinle derin bir sempatik dokunuş
içindedir ve yine de bu zemin üzerinde çok emin bir duruşları
vardır, öyle ki duygusal bir kendine acıma halinin karmaşa
yaşayan ruhunuza çarpan fırtınalı dalgaları onun ayaklarında
birer okyanus dalgası misali kırılır. En azından bu dalgaların
etkisi altına girip o mükemmel dengelerini bozmazlar.
Bütün
gerçek çalışmalar sessizce yapılırlar demişti bize
Öğretmenimiz. Kardeşliğimizin en alçakgönüllü üyesi, günlük
rutin görevini tüm dünyaya bahşederek sessizce gerçekleştirir,
kişisel isteklerden kaçınır, eylemlerini tüm yaradılanların
iyiliğine adardı ve böylelikle tüm dünyaya akan güçlü akımlar
üretir, yorgun ve acı çeken insan kitlelerimizin uyuyan
ruhlarını ve hayatı hızlandırırdı.
|