Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

GÖRÜNMEZ İNSANLAR

David Spingler
Çeviren: Işık UÇKUN
Yayın Tarihi: 13.Nisan.2010

  Yaşamlarımız görünmez insanlarla doludur. Bununla fiziksel olmayan varlıkları ya da herhangi bir mistik ya da psişik fenomeni kastetmiyorum. Bununla, arkadaşım Robin’in söylediği gibi “İşleri çalışır hale getiren ama işler görüldükten sonra tepeden bakılan ya da değer verilmeyen” insanları kastediyorum. Onlar, örneğin Chicago Müzikali’ne ait bir resim alırken görmezden geldiğimiz ve yanlarından geçip gittiğimiz, hatta orada olduklarını hiç bilmediğimiz Bay veya Bayan Cellophane’ler.

  Peki kim bu insanlar? Onlar restoranlardaki garsonlar, alışveriş merkezlerindeki satış elemanları, giysilerimizi temizleyen veya sokakları süpüren erkekler ya da kadınlar, taksi veya otobüs şoförleri, marketlerde rafları düzenleyen görevliler… Belki siz de onlardan biri olabilirsiniz.

  En büyük çocuklarım onlardan biriydiler. Bir oğlum yıllarca garson olarak çalıştı, diğeri ise bir mağazada satış elemanı oldu, en büyük kızımsa bir restoranda hosteslik yaptı. Her biri bu işlerde çalışırken pek çok kişiyle karşılaştılar, ama çoğunlukla sadece çalıştıkları şirketin bir parçası, birer menüyü ya da hesabı getirme aracı olarak görüldüler.

  Ben çocukken, babam Birleşmiş Milletler Ordusu’nda görevliydi ve ailem babamın görev yeri olan Morocco’ya taşınmıştı. Yerel pazarlarda alışveriş yapmak genellikle bütün gün süren bir işti, pazarlık etmekse istisna değil bir kuraldı. Özellikle kilim veya mücevher gibi özel mallar için alışveriş etmede sosyal iletişim kurmak son derece önemliydi. Babamın dükkan sorumlusu ile çay içmesini ve mallar için pazarlık ederken bir yandan da adamla karşılıklı olarak birbirlerinin aileleri hakkında sorular sormalarını, hava durumunu tartışmalarını, toplumun koşulları hakkında yorumlar yapmalarını beklerken duyduğum sabırsızlığımı hala unutmadım. Bu durum iki saati rahatlıkla bulabilirdi. Babam buna bayılırdı, bense eve dönüp oyuncaklarımla oynamayı isterdim!

  Ama büyüdükçe babamın ve dükkan çalışanlarının yaptıkları şeyin değerini giderek daha iyi anladım. Onlar birbirlerine sadece bir müşteri ve tüccardan daha fazla değer veriyorlardı. Birbirlerine insan olarak değer veriyorlardı.

  Geçen gün izlediğim Dragnet televizyon şovunda Jack Webb Çavuş Friday rolünde, hikayesini anlatmayı biraz uzatmaya çalışan bir tanıkla röportaj yaparken çavuş birden şöyle dedi: “Sadede gelin bayan, sadede gelin”. Başka bir deyişle “Kısa kes ve bana sadece istediğim kısmını ver” diyor. Modern dünyanın hızlılığında bu aynı zamanda hayata nasıl yaklaştığımızı gösteriyor. Genellikle insanların anlatma ihtiyacında oldukları hikayeleri dinlemeye zamanımız, daha doğrusu sabrımız yok. Bütün gün sürecek bir işe dönüştürmek için manava gezmeye gitmeyi istemiyoruz.

  Oysa bu şekilde sadece sonuç kısmıyla ilgilenmek bizi “Görünmez İnsanlara” dönüştürebilir, yani sadece belli bir amaç olduğunda hatta birçok zaman olsa bile görünür olmadığımız bir duruma dönüşmemiz mümkün.

  Yakın zamanda verdiğim bir seminerde bir katılımcı şöyle söyledi “Aramızda karşılıklı sevginin olduğu ilişkiler kurabilsek dünyayı değiştirebilirdik”. Gerçekten de yapabilirdik. Sevginin ilk ve en basit anlamı farkındalıktır; bu da sadece diğer insanın durumuna da değer vermek ve onu canlı hikayelerle dolu bir dünyanın merkezinde duran bir insan olarak görmek ve onurlandırmak demek.

  Her insan diğer bağlantılara uzanan yüzlerce bağlantının bağı demek ve o yüzlerce bağlantı da pek çok başka bağlantılar demek, bunun sonucu da tüm insanlığı kapsayan bir bir ağın oluşması demek. Kalbimin, zihnimin, kelimelerimin, eylemlerimin bir insana dokunuşu o ağın içine ve o ağ vasıtasıyla pek çoklarına yansıyacak ve kimbilir onların etkileri de ne kadar uzağa gidecektir. Hiç bilemeyeceğimiz, tahmin bile edemeyeceğimiz şekillerde etkileşimler yaratabiliriz.

  Ama burada mesele bu şekilde bir etki yaratmak değildir. Mesele, önümüzde duran diğer insanla sevgi dolu bir ilişki yaratmak, onları görünmeyen birer yaratıktan gerçek, mevcut birer insana dönüştürmek. Tanrı bu bağlantılarda açığa çıkabilir.

  Pek çok hikayeyi hatta belki hiçbirini dinleyebilecek enerjiye ve zamana sahip olmayabilirim. Ama önemsemeye ve değer vermeye dayalı bir enerji bağlantısı yaratmak benim sadece bir anımı alır. Bununla birlikte bu ömür boyu bir arkadaşlık kurmak gibi bir şey değil ama burada yaptığınız şuursuzluğu şuura, önemsemezliği önemsemeye, görünmezliği farkındalığa dönüştürmektir.

   Bu, çift yönlü işleyecektir. Bazı dükkanlarda satış görevlisi olarak çalışan bazı arkadaşlarımız var. Otomatik pilota geçmenin; yani gülümseyen ve hoşa giden bir maske takıp müşteriyi bununla karşılamanın oysa tam olarak orada bulunmamanın çok kolay olduğunu söylüyorlar. Ayrıca müşteri de onları tamamen “orada” olarak görmüyor ya da onlarla ilgilenmiyor, yani her iki tarafta da bir şuursuzluk, oynadıkları rollerin içinde kaybolmuş gerçek insanlar var. Ama taraflardan biri mevcut, karşısındakine karşı farkındalıklı bir tavır içinde, düşünceli olduğunda, her iki taraf da daha yüksek bir farkındalığa çekilmiş oluyorlar. Her iki taraf da an içinde daha şuurlu, daha canlı hale geliyorlar ve bunun etkileri insanın bütün bir gününü değiştirebiliyor.

  Bir görevli, bir kasa görevlisi veya garson bana sadece müşteri gibi değil sıradan davranışının dışında bir tavırla yaklaştığında enerjimin ne kadar yükseldiğini biliyorum. Böyle bir nezakete her zaman karşılık vermeye çalışırım. Bir gülümseme, nazik bir söz, bir olumlama veya onlar için bir iyi dilek dileyerek bunu yaparım ve bunların her birini yapmak çok kolaydır. Ve önümde duran bu insanı sadece bir görevin ya da rolün uzantısı olarak değil gerçek bir insan olarak farketmek için gereksinim duyduğum enerji bana diğer eylemlerime taşıyacağım bir farkındalık yükselmesi sağlayacaktır.

  Bu konu bana bir arkadaşımın anlattığı bir hikayeyi çağrıştırıyor. Bir keresinde bir fast-food restoranında öğle yemeği yemek için durmuştu. Acelesi vardı ve zihni o gün yapması gereken belki yüz farklı işle doluydu. Bununla beraber garson kız siparişini almak için geldiğinde ona karşı gerçekten orada olarak çok neşeli davrandı, enerjisi, bir sonraki müşteriyi değil, onu tam bir insan olarak görmekte ısrarlıydı, öyle ki arkadaşım zihninde dönüp duran her şeyi bir kenara bırakıp gerçekten ona baktı. Bana şöyle dedi: “Bana bir insan olarak duyduğu sevgiyi gözlerinde görebiliyordum. Benim için tamamen oradaydı ve o an birden Tanrı’nın görünmesini yaşadım. Tanrı’nın bana olan sevgisinin daha önce hiç hissetmediğim gibi içime aktığını hissettim ve orada o fast-food restoranında sevinç içinde ağlamaya başladım! Ne yediğimi hiç hatırlamıyorum ama tam üç gün devam eden bir kutsanma hissi yaşadım, çünkü garson kız kendi varlığının gücüyle beni kendime çağırmıştı”.

  Birbirimize böyle varlıklarımızı tanıma hediyeleri sunabiliriz ama bunun için öncelikle birbirimizi görmeye ihtiyacımız var. Birbirimize rolleri görmeden, beklentileri, üniformaları görmeden, anı değil birbirimizi görerek yaklaşmalıyız. Başkalarının bizim varlığımızda görünmez olmalarına izin vermememiz gerekir. Bunu yaptığımız zaman kutsamalar akar. Bu belki bize arkadaşıma olduğu kadar keskin hiçbirşey yaşatmayabilir ama dünya o zaman biraz daha güzel, biraz daha şuurlu, biraz daha sevilen ve sevgi dolu bir yer olacaktır.

Görünmez olanı, sevgiyi görünür hale getirmek, bir dünyayı değiştirme yoludur.

 
 

© Astroset 2004-2010