Yaşamlararası yolculuk,
öncelikle hayatın anlamını keşfetme amaçlı olmalıdır. Hayat,
yaşama enerjisi, yaşamın gizli gücü ve doğanın çeşitli
yönlerine canlılık verme eğilimi olarak nitelendirilir. Biz
hayatı veya canlılığı her zaman doğru bir şekilde
tanımlayamayabiliriz. Bununla beraber, her yeri dolduran
hayatın, Gerçek Öz'ün veya Tanrı olarak söz ettiğimiz ve
kişisel varoluş farkındalığımızında yer aldığı daha geniş bir
realitenin varlığını sezebiliriz.
Genellikle bütün organik yaşam
türleri arasında yalnızca insanların evrenin bütünüyle olan
ilişkileri hakkında düşündüğüne ve onu anlama kapasitesine
sahip olduğuna inanılır.Biz yaşamın bütünü ve gerçekliği
bilgisini araştırmaya, öğrenmeye zorlanmıyoruz. Çözümleme
yoluyla düşünmeyi ve aklımızı kullanarak ayırım yapmamızı
sağlayan yüksek derecede arınmış zihinsel kabiliyetlere
sahibiz. Fiziksel olarak bedenlendiğimizde, kullandığımız
akıl, beynimizle ve farkındalığımızın kendini olağan bir
şekilde açığa çıkardığı sinir sistemimizle sıkı sıkıya
bağlıdır. Farkındalığımızın zihinsel işlevlerden geçici olarak
uzaklaştığı tehlike durumları, kendiliğinden meydana gelen
derin düşünme veya doğal aşkınlık anları sırasında fiziksel
veya zihinsel özelliklerden, alışkanlıklardan, geçmişten
bağımsız olan varlıklar olarak kendimizi canlı bir şekilde
deneyimlemek mümkündür.
Bilgiyi, yani gerçeğin doğru
olarak idrak edilişini arayışımız sırasında, şayet ayırt
edemiyorsak veya hormaonal veya kimyasal dengesizliklerden,
psikolojik çatışmalardan etkilenmemize izin veriyorsak,
aldatıcı dinsel yada mistik deneyimlere karışmak, onlara
hayran olmak, onlarla yetinmek ve onları gerçek bilgi ile
karıştırarak yanlış anlamak mümkündür. Böylece gerçek gibi
görünen ama aslında sadece bize uygun gelen kavram ve fikirler
olan iç sezilere sahip olabiliriz. Çünkü onlar sahip olduğumuz
duygusal ihtiyaçlarımızı tatmin ederler. "Nihai çözümler"e
ulaşmada acele ederken, bütünle olan ilişkimizin, Tanrı'nın,
dünyanın ve kendimizin tamamen veya kısmen mantığa aykırı,
saçma yanını kabul edebiliriz. Mistik coşku veya ruhsal
mutluluk zannedilen zihinsel veya duygusal açıdan hoş
durumlara rehberlik eden veya bilgi veriyor gibi görünen
seslere, halüsinasyonlar, görüntülere cezbedilebilir yada
bağımlı hale gelebiliriz.
Günlük yaşantımızda sorumlu
davranışlardan kaçınmaya psikolojik olarak eğilimli olmak
bizi, hayalimizda canlandırdığımız ayrıcalıklı Tanrı
ilişkisine ve daha yüksek bilgiye erişmeye ve bize sahte bir
mutluluk veren bir duruma gelmeye itebilir. Şayet samimiyetle
daha yüksek bir anlayışı elde etmeye çalışıyorsak ve aklı
başında, sağlıklı bir düşünce yapısına sahipsek, aklımızı
kullanarak ayırım yapma gücümüzü kullanmada deneyimsiz
olabilir veya gerçeği keşfetme yolunda nasıl yürüyeceğimiz
hakkında henüz yeteri derecede bilgilendirilmemiş olabiliriz.
Aklın ve duyguların işleyişini iyi bilemeyebilir, felsefi ve
dinsel fikirler ve kavramlar hakkında henüz tam anlamıyla
bilgili olmayabilir, hatta iyi niyetimize rağmen yolumuzu
kaybetmiş ve şaşkın olabiliriz. Henüz arınmamış üstün zekamız
düşündüklerimizi, algıladıklarımızı veya arzulanan ruhsal
özgürlük yerine devam eden kölelik, bilgi yerine aldatıcı
düşlerle sonuçlanan deneyimlerimizi yanlış yorumlamamıza neden
olabilir.
Gizli görüntüler gördüklerini, melekler yada
ruhlardan talimatlar aldıklarını, diğer gezegenlerden zeki
varlıklarla telepatik veya fiziksel bağlantı kurduklarını,
Tanrı tarafından bazı kesin şeyleri yapmaları için idare
edildiklerini, sıradan insanların sahip olmadığı gizli
bilgilere ulaştıklarını beyan edenler, belliki yalnızca
toplumun sinir hastası veya ruhsal rahtsızlıkları olan
bireyleri değildir. Son zamanlardaki çalışmalara göre ABD'nin
yetişkin nüfusunun yaklaşık %50'si de bu tür deneyimlere sahip
olduklarını veya bunların mümkün olabileceğine inandıklarının
beyan etmektedirler.
Anlamlı dinsel deneyimlere sahip
olmayı ciddi bir gayretle arzu edenler, aynı zamanda hayallere
ve aldatıcı görüntülere, düşlere de eğilimlidirler. İsa'nın,
azizlerin bildikleri veya duydukları veya bilmedikleri ruhsal
öğretmenlerin görüntülerini gördüklerini söyleyen kişilerin
beyanlarını sık sık duymakta ve okumaktayım. Pek çok insan,
sağduyu ve aklın ışığında incelendiğinde değersiz bulunan
"yüksek varlıklar"dan önemli ve çok derin bilgiler aldıklarını
iddia etmektedirler. Elbette, sağlıklı düşünen insan bazen
olayların içyüzünü kavrama kabiliyetini deneyimleyebilir,
soruları cevaplanabilir, uyanıkken yada uykudayken görülen
rüyalarda arzu edilen veya ihtiyaç duyulan bilginin doğrudan
yada sembolik olarak açığa çıkmasıyla sorunları
çözümlenebilir. Bu gerçekleştiği zaman, bilginin elde edilme
yöntemini anlarlar, onun ne için olduğunu bilirler ve
mucizevi, doğaüstü sebeplere bağlamazlar.
İnsan beyninde, uyarıldığı zaman
dinsel veya mistik deneyimlerin gerçek gibi görünmesine neden
olan bir bölüm vardır. Bu, ölüme yakın deneyim sırasında ölmüş
akrabaları, arkadaşları ve yardımsever ışıklı varlıklarla
konuştuklarını veya onları gördüklerini söyleyen insanlar
tarafından yaşanan bazı deneyler gibi, meditasyon yapanlar ve
tefekküre dalanlar tarafından yaşanan bazı mucizevi düşlerin
görünmesine neden olabilir. Bu tür deneyler hiçbir şekilde
geçerliliği kabul edilemeyen, uzun süreli izler ve derine
işleyen anılar bırakır ve bu tür deneyimeler yaşamış pek çok
insanın daha anlamlı bir amaca yönelik hayatlar sürdürmeye
motive olmalarına neden olur. İster aldatıcı olsun ister
doğru; çok derin, içe işleyen, şiddetli, öznel algıların
kuvvetli bir şekilde etkisi altında kalmamız
normaldir.
Felsefi düşüncenin ve
ruhsal deneyimin amacı; ister zihinsel dengesizlik ve duygusal
kargaşa, ister biyokimyasal dengesizliklerin bir neticesi
olsun, zihinsel fenomen yaratmak veya onun cazibesine kapılmak
değildir. Esas amaç, aldatıcı görüntülerden ve hayallerden
uyanmak, böylece ruhsal farkındalığı tamamen, yeniden
bütünlüğüne kavuşturabilmektir. Bu amaca ulaşmak için hayatla
ilişkimizdeki yerimizi sıkı sık gözden geçirmek faydalı
olacaktır.
1-BİZLER RUHSAL VARLIKLARIZ:
Bizler muhtelif adlarla hayat, varoluş, Tanrı olarak söz
ettiğimiz bir şuur alanının bireyselleşmiş birimleriyiz. Doğa
alemini, objektif alanlar ile ilişkilerin amacını, yalnızca
aklımız ve bedenimiz ile tanımlar ve kendimizi onunla ifade
ederiz.
2-AŞIRI DERECEDE ÖZDEŞLEŞME
HAYALLERE NEDEN OLUR: Şuur birimleri olan bizler kendimizi
zihinsel işlevler, fiziksel karakterler ile
özdeşleştirdiğimizde ve koşulları, nesneleri duygularımızla
algıladığımızda öz gerçeğimizi unuturuz.
3-DOĞRU KİŞİSEL FARKINDALIK ÖZGÜRLÜK
GETİRİR: Kendimizin farkında olmakla başka bir şeyin
farkında olmak arasındaki farkı ayırt etmek ve deneyimlemek
gerekir. Farkında olduğumuz şeyin kendimiz olduğunu
düşündüğümüz ve hissettiğimiz zaman, farkındalığımız
parçalanır, çatlar veya bölünür. Ayırt etme gücümüzü
kullanarak veya bakış noktamızı değiştirerek şuur alanı
olduğumuz ve kendimizden başkası olmadığımız gerçeğini açıkça
fark ederiz. Kendini tanımayı öğrenir ve huzuru anlarız.
Düşüncelerimiz, duygularımız, hislerimiz ve başkalık
anlayışımız bizim dışımızdadır ve öyle görünüp öyle
bilinecektir.
Genel anlamda iyi davranışlarımızı
besleyerek doğru ruhsal gelişmede kendimize yardım edebiliriz.
Böylece, fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığa kavuşur ve
içinde yaşadığımız dünya ile ilişkilerimizde tatmin
oluruz. Olumlu, sağlıklı ve anlamlı olaylar, yaratcı
ifademiz, hayattan zevk almamız, bilinçli ruhsal
deneyimlerimiz için sağlam, değişmez bir temel ilke edinmemizi
sağlayabilir ve dengeli, aldatıcı düşlerden ve hayallerden
uzak ruhsal bir gelişmeye kavuşturabilir.
|