Bizler kendi dünyalarımızın baş aktörleriyiz. Kendi yaşamımızı
yenilemek, değişmek hatta değiştirmek için burada olduğumuzu
hiç düşündünüz mü ? Şu anda gezegende
bu değişimi sağlamak için bulunuyoruz ve
bu değişme/değiştirme kapasitesine de doğuştan sahibiz. Zaten
pek çoğumuzun derin şuuraltında bu zaman/mekan
kesitinde, gezegen enerjilerinin yükseltilmesi için yapılacak
çalışmalara katılmakla ilgili verilmiş bir söz var.
Gezegenimizin bu kritik günlerde daha fazla sayıda, kim
olduğunu, ne olduğunu bilen insanlara ihtiyacı var.
Özümüzde ruhsal ışığın bir kartal gibi
özgür yansıtıcıları olan bizler
kendi üzerimizde çalışmalar yaparak bu olağanüstü ve heyecan
verici oluşuma bilerek, isteyerek, tüm varlığımızla katkıda
bulunabiliriz.
Sözü edilen değişim oldukça köklü bir değişim
ve bizi titreşimlerimizin
seviyesini yükseltmeye çağırıyor. Hücre yapımızı yenilemek,
şeffaf düşüncelerle dolu bir
yaşantıya geçmek, şeffaf düşünce ve eylemlerimiz nedeniyle adeta hücrelerimizi kristalleştirmek, evren enerjilerine tıpkı
bir ayna gibi iyi bir yansıtıcı olabilmek, DNA sarmallarımızı pozitif düşüncelerimizle yapılamak ve ölçüm
aletlerimize sığmayan bu görünmeyen ışık ipliklerinin sisteme
dahil olduklarında yeni oluşan yapının neye benzeyeceğini
deneyimlemek; bu çağın insanı
olarak bizim en doğal hakkımız… Bu değişim ve yenilenme
yine bizim bakış açımıza göre kolay ya da zor olabilir.
Değişim bir serüven gibi eğlenceli, yenileyici
ve rahatlatıcı da olabilir. Bu
kritik noktada değişimin zorlayıcı
etkilerini azaltabilmek için yargılarımızı kontrol
altına almak kavramına çok önem vermeliyiz.
Yargı sistemimizde köklü bir değişiklik olmadığı takdirde
değişimden söz etmek hayal olur. Yunus Emre,
‘Yaradılanı
Hoş gör
Yaradandan
Ötürü’ derken,
insanları yargılamaktan ve onları kendi şablonlarımızı
kullanmaya zorlamaktan vazgeçmediğimiz sürece yetmiş iki
millete tek gözle bakamayacağımızı ifade
etmek istemişti.
Kaynak hepimiz için Bir. Her şeyin kökeni aynı kaynağa
bağlıdır. Dünyada yaşarken farklı kişiliklere sahip
olduğumuzdan gerçeğe giden çok çeşitli yollara da ihtiyacımız
var. Aslında doğru ya da yanlış yol da yoktur. Farklı
ihtiyaçlar, farklı anlayışlar, farklı realiteler vardır. Bu
gezegen henüz üzerinde yaşayanları tek bir
hakikate ulaştıracak düzeyde değil! Bu yüzden çokluğu
ve farklı anlayışları bir çeşni, bir tat, bir renk, bir
titreşim skalası ayrıcalığı olarak
kabul etmek daha kolay olabilir…
Her birimiz farklıyız ne
güzel! Her birimiz bilgiyi farklı
süzgeçlerden geçiriyoruz. Bu noktada
yapılacak tek şey ayırt etme, algılama, herkesi olduğu gibi
kabul etme kapasitemizi devreye sokarak, bilgiyi kendi
süzgecimizden geçirmek ve bizde yankı bulan bilgileri alıp
kullanmaktır. |