Hayatın iniş ve çıkışları vardır. Çoğumuz bu oyuna kapılır
gideriz. İşler yolundayken kendimizi mutlu hissederiz,
bozulunca üzülürüz. Yaşama bu tür bir yaklaşım güçsüz bir
yaklaşım biçimidir. Dalgalarla sürüklenen dal parçası gibisin
demektir. Akıntıya göre gidersin. Şu anda bir yönde
gidiyorsun, bir sonraki anda başka bir yöne. Oysa yaşam
oyununu iyi oynamanın yolu, tüm yargılardan olabildiğince
kurtulmak ve hafiflemektir. Ve şöyle doğal bir duruşu
gerektirir:
“Başıma gelen her şey güzeldir. Kusurlu oluşumuz, yaptığımız
yanlışlar ve onlardan aldığımız dersler yaşamımıza anlam
katar..."
Başarılı olmak, daha çok şey yapmakla değil, daha çok şey
olmakla ilgilidir. Aslında biz yaşamda istediğimiz yere
varıyor değiliz, gerçekte olduğumuz şeyi gün yüzüne çıkarıyor
ve onu madde dünyasına indiriyoruz.
Doğu Bilgeleri der ki;
“Yaşamında
sevmediğin, sinir olduğun ve sıkıntıya girdiğin şeylerin hepsi
şu andaki sınıfında öğrenmen gereken dersleri içeren
araçlardan başka bir şey değildir. Bu sınıfı geçmelisin ki bir
sonrakine başlayabilesin.”
Özünde
bütün insanlar iyidir. Saldırmak, suçlamak, yargılamak yerine
koşulsuz sevgi ve anlayışa ulaşmayı hedef edindiğimizde, daha
yüce ve aydınlanmış tepkiler vermek zorunda kalır, eskiden
olduğu gibi davranmayı kendimize yakıştırmamaya başlarız.
Yüreğinde gerçek sevgiyle karşılaşan hiçbir insan, yüreğinden
uzak kalmaya dayanamaz. Işık girdiğinde, bütün gölgeler yok
olur.
Değişim
Biz
davranışlarımızı değiştirdiğimizde, insanlar da davranışlarını
değiştirmek zorunda kalırlar... Kendini değiştirmek, enerjini
ziyan edip karşındakini değiştirmeye çalışmaktan çok daha iyi
sonuç verir... Koşulsuz sevginin ilk temel şartı, karşı tarafı
suçlamaktan vazgeçip, değişimi kendinden başlatmaktır ki, bu
günümüz modern terapi yöntemlerinin de temelini oluşturur. Olaylara
ve yaşananlara bizim bakış açımızın değişmesi, olay veya
kişinin değişmesinden çok daha önemlidir. Öfkeyle hareket eden
ya da sevgisiz davranın bir insanın, bunun hemen öncesinde bir
acı yaşadığını göz ardı etmemek, onunla empati kurmak, kendini
onun yerine koymak anlamına gelir. Öfke sergileyen insanların
bunu yapmalarının nedeni, incinmiş olmalarıdır. Koşulsuz sevgi
incinmiş insanlara daha çok sevgi ve merhamet duymayı,
şefkatimizi onlardan esirgememeyi gerektirmez mi?
“Birini
bencil buluyorsan, senin içinde de biraz bencillik olmalı.”
Yaşam yolculuğu, zayıf
noktalarımızı bulmak, onları iyileştirmek, sonunda da evrenle
uyumlu, yasalarla bütünleşen biri haline ulaşmak
yolculuğundan başka ne olabilir ki? “Amacın
kalıcı huzur ve özgürlükse, seçebileceğin tek yol budur.”
Koşulsuz
Sevgi
Her olay ve
insan bir sebeple ortaya çıkar. Rastlantı diye bir şey
yoktur. Bilgeliğin anlamı, hayatımızdaki insanların bizlere
birer ayna oluşudur. Hepsi bizim en parlak ve en karanlık
yanlarımızı yansıtır.
Bir başkasının büyüklüğünü takdir edebilmek demek, o büyüklüğü
kendi içinde görebilmek demektir.
İnsanların kendi tempolarında yürümelerine ve bizimleyken
gerçek benliklerini sergileyecek kadar kendilerini güvende
hissetmelerine izin vermeliyiz.
Koşulsuz sevginin
anlamı budur; Biz onlarla aynı düşüncede olmasak bile onları
dilekleri, sevgileri, hayalleri ve yapmak istedikleri
konusunda yüreklendirmek, o deneyimi yaşamalarına izin
vermektir. “Güçlü
bir düş insana umut verir.”
Unutmayalım ki bu gezegen,
bizim daha iyi ya da daha kötü oluşumuza göre, da daha iyi ya
da daha kötü olacaktır. Onun gidişatında hepimizin rolü var.
Bizler tüm eylemlerimiz hatta düşüncelerimizle aktif
katılımcılarız.
Bu evrensel
gerçekleri inkar etmek ya da görmezden gelmek bize yarar
sağlamaz. İnkar, gerçeği kabullenmenin acısından kurtulmak için
kendine yalan söylemektir. Çünkü insanların yaşadığı en derin
kişisel yenilgi, olabileceği kişiyle olduğu kişi arasındaki
farktan kaynaklanır.
“Dünlerin, bugünlerin
içinde fazla zaman işgal etmesine izin verme.”
İç
dünyanı ne kadar temizlersen, dış dünyan o kadar güzelleşir ve
yaşamın amacı tüm pırıltısı ile açığa çıkar.
Yaşamın
amacı nedir?
Yaşamın
gerçek amacını bulan birine hiçbir hasım etkide bulunamaz.
Nedir Yaşamın
Amacı
dersek ilginç yanıtlar bulabiliriz.
Yaşamın
amacı nedir, diye düşündüğümüzde; Neden yaşıyoruz? Biz kimiz?
Ve bu gezegende ne yapmaya çalışıyoruz? Yetmiş veya seksen
yıllık bir ömür; kendimizi, varoluşu ve evreni anlamak, onun
yasalarını uygulamak için yeterli mi? gibi sorulara da yanıt
arayan insanlar konumunda oluyoruz.
Dışarı bakan, rüya görür. İçeri bakan, uyanır
Yaşamın
amacı olgunlaşmak, genişlemek, büyümek, doğa yasalarını
anlamaya ve uygulamaya çalışmak, özgürleşmek ve hedefe
varmaktır.
“Ben yaşamımın hedefini bilmiyorum ki.”
demeyin;
aslında iç varlığının derinliklerinde herkes hedefini bilir. Hedefimiz; astrolojik doğum
haritamızda da görüldüğü gibi doğarken hazırladığımız yaşam
plânımızın gerçekleşmesidir. Yaşam plânımız önceden, yine
bizim tarafımızdan tespit edilmiştir ve gerçekleşmek ister.
İçinde bize ait mecburi dersler olduğu gibi ödüller, sevinçler
ve yeni fırsatlar da vardır.
Varoluşun
ardı arkası kesilmez, dönüşümleri ve değişimleri, sanki
kulağımıza evrenin en büyük sırrını fısıldar gibidir:
“Kozmik
süreç içindeki rolünü unutma. Sen bir enerji dönüştürücüsüsün.
Ruhun senin aracılığınla her gün bir yenilenme yaratıyor ve
tüm varoluşun değişimine sen de kendi ölçün kadar katkıda
bulunuyorsun." |