|
Merakla direniyorum zamana, kahramanların tüm çabalarını
dikkate alarak, Vade
uzun mu geldi? İftiralar, yoksulluk ve ölüm acıtıyor mu? Tohum
yüzyıllardır toprakta yatıp duruyor mu önemsenmeden? İşte
Tanrının beklenen fırsatı! Gecenin ortasında yükseliyor, filizleniyor, açıyor, Tüm
dünyayı faydayla ve güzellikle dolduruyor.
Ey
Aşkın olan Sen, İsimsiz kalp ve nefes, Işıkların ışığı, evrenlere saçılan, sen ki hepsinin
merkezinde, Gerçeğin en kudretlisi; iyi olansın, şefkatli olansın, Sen
ki, ahlakın, ruhsallığın kaynağı, sevginin kaynağı, sen ki
bir hazine Ey
benim dalgın ruhum, ey susuzluğu hiç bitmeyen; durup beklemez
misin? Gitmek
için o yere, yoldaşlarımızın mükemmelleştiği; beklemez misin? Sen ki
herşeyin nabzı, yıldızların sebebi, güneşin ve sistemlerin, Dönüp
duran; düzen içinde, güven içinde, uyum içinde, Uzayın
o şekle sığmaz enginliğine karşı, Nasıl
düşünürüm, nasıl nefes alırım, nasıl konuşurum ki, Ulaşamazsam o yüksek evrenlere.
Titriyorum acizliğimle, Tanrıyı düşündüğümde, Hem
doğayı ve tüm harikalarını, Zamanı ve Mekanı ve Ölümü düşününce, Ama
ben dönüp sana sesleniyorum, Ey
ruh, Sen; Gerçek Ben, Ve
işte sen, tüm inceliğiyle dünyalara hükmeden! Sen en
dost zaman, ölümün güleryüzü, Harikalığıyla uzayın
enginliğini dolduran.
Sen ki
yıldızlardan büyük, güneşlerden büyük! Ey
Ruh! Sen ki her yeri kuşatan, devam et yolculuğuna, Hangi
sevgi daha çok yükseltebilir seninle benim sevgimden? Hangi
istek yarışabilir, hangi arzu, seninle bizim olanla? Hangi
arzulanan hayal? Hangi arınma isteği, mükemmele erişme, güce
erişme isteği? Hangi
başkası uğruna herşeyden vazgeçme isteği yaklaşabilir, seninle benim olana? Bir
başkası için mi bu acıyı çekmek?
Düşünüyorum ey ruh, zaman geldiğinde, Tüm
denizler aşılıp tüm burunlar aşındığında,
yolculuğun bittiği işte o zaman, Sarıp
sarmalayan, herşeye çare bulan, en büyük olan Tanrı, O
zaman sen yol verensin, erişilen hedefsin. Dostlukla dolunur o zaman,
sevgi
tamamlanır, ağabey bulunur ve
sevgiyle erir kardeş kollarında.
Hindistan’dan da öteye ulaşmak, Erişmek yerin ve göğün
sırlarına, Siz
denizin sularına, akıp duran derelere, nehirlere, Siz
ormanlara, tarlalara; yüce dağlarına dünyamın, Ulaşmak tüm çayırlara, gri kayalara, Sabahın kızıllığına, bulutlara
ve
yağmurlara ve karlara, Gece
ve gündüz, size ulaşmak
Güneş
ve ay, ve siz bütün yıldızlar! Sirius
ve Jüpiter, Size ulaşmak!
Ulaşmak, hemen ulaşmak! Kanım
damarlarımda yanıyor! Uzaklara ey ruhum! Hemen demir al artık!
Kopar
halatları, vira de artık! Bütün
yelkenleri aç! Yeterince oturup durmadık mı yerde, ağaçlar gibi? Yeterince sürünmedik mi yerlerde, yiyip içip hayvanlar gibi? Yeterince karartmadık mı, sersemletmedik mi kendimizi
senaryolarla?
Yelken
aç ileri, derin sulara çevir dümeni, Kayıtsızca ey ruhum, arayalım;
ben
seninle, sen benimle, Bir
yerlerden bağlıyız birbirimize, henüz
denizcinin korkup gidemediği, Ama
şimdi riske atıyoruz, gemiyi, kendimizi ve herşeyi.
Ey benim
cesur ruhum, Uzaklara aç yelkenini, daha uzaklara Ey cesaretin sevinci, ama güvenli! Hepsi değil mi ki
Tanrı’nın denizleri? Uzaklara, uzaklara, daha uzaklara!
|