İlk
işimiz de günlük basit yaşam pratikleri ile yaşama yeniden
merhaba demek!…
Sonra sırası ile
bilgilenmek, yeni araştırmalara, alternatif tüm bilgilere ve
sağlık metotlarına akıllıca açık olmak ve son olarak da bu
bize verilmiş en büyük hediyeye sahip çıkmak. Siz isterseniz
buna yaşamına sahip çıkmak ya da kendi kaderinin yönetimini
ele almak da diyebilirsiniz… Bu yazı dizimizin amacı sade ve
doğal pratiklerle günlük yaşamda neleri değiştirebileceğimizi
ve bunun hiç de sandığımız kadar zor olmadığını
gösterebilmekti.
Yeni bir
güne uyanırken kendimize ayıracağımız kısa bir sürenin
amacını, doğru nefes almayı, meditasyon ve yogaya gereken önem
vermenin anlamını daha önceki yazılarımızda belirttik. Bu
basit günlük yaşam pratiklerini uygulamak, hem günü daha rahat
geçirmemize hem de stresi yönetip, yaşamın bu dönem bize
anlatmak istediklerini; daha farkındalıkla algılamamıza olanak
tanıyabilir. Güne başlarken kendimize verebileceğimiz en iyi
hediye, bir kaç dakika pencerenin önünde derin nefes çalışması
yapmak olacaktır. Daha sonra küçük egzersizler yapabiliriz. Uzmanlara göre egzersiz yapmak, enerjiyi yükseltiyor ve zihni
açıyor. Özellikle açık havada veya balkonunuzda, hiç olmazsa
açık bir cam karşısında yaptığınız zaman son derece hızlı
sonuç alıyorsunuz. Kendinizi yükselmiş, dinç ve keyifli
hissediyorsunuz. Kan
dolaşımınız hızlanıp beyninize daha fazla kan pompalandığı
için kafanız daha iyi çalışıyor. Açık havada bol oksijen
olduğu için beyniniz daha iyi besleniyor. Koşmak ya da yürüyüş
yapmak da zindelik için çok gerekli ama trafiğin kilitlendiği
caddelerde koşmak, insanı gevşeteceğine aksine insanı daha
gergin de yapabilir. Yürüyüş ve egzersiz yapmak için oksijenin
daha fazla olduğu ağaçlık alanlarda korular, parklar, bahçeler
bulabiliriz. Böyle bir yer bulamıyorsak, odamızın
pencerelerini ardına kadar açıp karşısına geçerek de,
egzersizlerimizi tamamlayabiliriz.
İçsel Yolculuk
Her şeyin
başı hep söylediğimiz gibi istek!... Neden istek bu kadar
önemli diyebilirsiniz ve haklısınız da ama kendimizi ve
yaşamımızı daha olumlu bir hale dönüştürmeyi ve hiç durmadan
büyümeyi, genişlemeyi istemezsek; önce kendimize sonra
başkalarına nasıl yararlı oluruz ki?
İnsanoğlunun keşfetmesi gereken gerçekten çok fazla şey var.
Ama her konuda. Bilim, yaşam, evren, var oluş... Aslında belki
de ilk önce kendinden başlaması daha acil bir durum. Kendini
tanımakla başlayabiliriz içsel yolculuğumuza.
“Ben kimim? İhtiyaçlarım neler? Gerçekten kendim için doğru
şeylerle mi uğraşıyorum? Bu uğraştıklarım benim gerçek
ihtiyaçlarım mıdır? Varlığımı nasıl daha fazla genişletebilir
ve büyütebilirim?” soruları günlük yaşam
pratiklerinin felsefi ama temel soruları ve taşları üst üste
oturtmanın belki da başka hiçbir yolu yok. Eğer bazı soruların
yanıtlarını aramazsak günlük egzersizler de asıl anlamlarına
ulaşamayabilir. Gelişmek, genişletmek, büyümek kavramlarının
doğru ele alınması gerekmektedir. Çoğumuz, varlığımızı daha
maddesel yönlerde genişletmek ve geliştirmek peşinde
koşuyoruz... Ve dolayısıyla sorularımız da, acabalarımız da
çok farklı yönlerde oluyor. Ama ne için? Buradaki mevcudiyeti
büyütmek ve genişletmenin asıl amacı ne olmalı? Kapasitemi
her anlamda genişletmeliyim diyeceksiniz de, içsel büyüme
olmadan, içsel kapasite genişlemeden dışsal büyüme sadece hırs
ve daha fazla daha fazlası benim olsun arzusundan başka bir
şey getirmiyor ki! Gelen
daha fazla da asla kimseyi doyurmuyor çünkü onun da daha bir
fazlası mutlaka var.
Oysa Astrolojinin de işaret ettiği gibi
doğum haritalarındaki bireye has özel verilere göre asıl
geliştirilmesi gereken yön, her zaman bu fazlasını isteyen
hırslı yönle örtüşmeyebiliyor. Bazen bir insanın o yaşamda
sıradan gibi gözüken bir uygulama ve yaşam deneyimleri ile
elde edecekleri çok önem kazanabiliyor. Bazen de yüksek
hedeflere ve ideallere yöneltilmesi gereken yaşamlar
olabiliyor. Bu durumda, “Özümde Ben Kimim” sorusu
yanıtlanmadan bulunacak yöntemler de her zaman işe
yaramayabiliyor maalesef. Yani aradığımız huzur ve güvene
ulaşamayabiliyoruz. Hepimiz
özellikle duygu ve düşüncelerimizin çok karışık olduğu ve
karamsar duygulara kapıldığımız zamanlarda ki, şu sıralarda
dünya genelinde öyle bir dönem içindeyiz, hem psişik, hem
zihinsel, hem de bedensel açıdan yükselmeye ihtiyaç duyuyoruz.
Zihinsel karışıklıklarımız duygularımızın da karışmasına neden
oluyor ve bunların sonucunda isteksizlik, yorgunluk ve
halsizlik ortaya çıkıyor. Yorgunluk, halsizlik ve isteksizliği
yenmek için “Günlük
Yaşam Pratiklerine” çok ihtiyacımız var. Çünkü
her işin başı zihinsel ve fiziksel sağlık. Şayet sağlıklı
olursanız, her türlü sorunun üstesinden gelebilir, her türlü
karışıklığı çözebilirsiniz. Bu nedenle her ne olursa olsun,
kendimizi ne derece yorgun ve halsiz hissetsek bile canlanmayı
düşünebilir ve bunu isteyebiliriz gerçekten. Doğan güneşin
hayat veren ışığının pencereden içeri girmesi için bütün
perdeleri kenara çekelim ve pencereyi ardına kadar açalım.
Aldığınız solukla birlikte yaşam enerjisinin içinize dolduğunu
hissetmeye çalışalım. Ama bu açılan pencere, alınan nefes
yalnız fiziksel olmasın, ruhsal olarak da yenilenmek için
içsel pencereleri açmayı, ışığın içeri girmesini
dileyebiliriz. Evet! Ne dedik? Pencereleri açalım ve
Dikkatimizi aydınlanan güne ve sabahın serinliğine
odaklayalım. Sonra egzersiz yapmaya başlayalım.
Aldığınız
ilk solukla birlikte canlanmaya başladığınızı hissedeceksiniz.
Hatta neşeli bir müzik eşliğinde dans edebilir, böylece doğan
güneşi selamladığınızı düşünebilirsiniz. Böylece güneşin hayat
veren canlandırıcı enerjisiyle bütünleşebilirsiniz. Bu
uygulama, halinizi hemen değiştirecek ve kendinizi enerjik ve
istekli hissedeceksiniz. Bunun üstüne ılık bir duş alın, güzel
bir kahvaltı yapın. Şimdi her türlü karışıklığı çözmeye,
sorunlarla boğuşmaya hazırsınız.
Günlük yaşam için farkındalığı
yükseltme uygulaması
Bakış açımız ve
düşüncelerimiz yani şuur halimiz çevremizdeki olayları doğru
ya da çarpık algılamamızı etkiliyor. Yaşanmakta olan
olaylar hatta çevremizdeki nesneler bizim düşüncenizle olduğu
gibi ya da farklı gözükmeye başlıyor. Örneğin iş yerindesiniz
ve birden olayların akışında bir terslik başladığını
gözlemliyorsunuz. O anda bir farkındalık hali ile,
“Dur
bakalım neler oluyor ve bunlardan etkilenmeden nasıl
soğukkanlı kalabilirim de diyebilir; tam tersine güne bir
beddua ile başlayıp, her kötü şeyin neden sizi bulduğu
konusuna isyan da edebilir, işleri daha çapraşık hale de
sokabilirsiniz.” Belki örnek basit ama yanıtı hiç basit değil.
Bizim günlük yaşam karşısındaki duruşumuzu gösteren bir örnek.
Kısaca "Var olan bir durumun farkında olmayı ve ona hakim
olmayı seçebilirsiniz" ve bütün bunlar sizin yapabilme
kapasitenizin dışında asla değil.
Düşüncelerimizle sınırlı bir dünyanın farkında oluruz. Peki,
bugüne kadar öğrendiklerimizin ötesinde başka gerçekler yok
mudur? Tabii ki var. Biz bilmiyoruz diye olmamasını
düşünemeyiz. İşte bu noktada bilinçsiz farkındalıktan bilinçli
farkındalığa geçilir. Bu bir yaşam bilincidir, uygulaması
da günlük yaşam pratikleri haline dönüşür, önce kendimize
sonra kendimizin dışındaki diğerlerine yardım etmemize, destek
sağlamamıza neden olur. Bazen sıradan gibi gözüken iki çift
tatlı sözün ve bir gülümsemenin neleri, nasıl etkileyeceğini
her zaman bilemeyebiliriz.
İlk başta, bu geçişi yapabilmek çok zor gibi gelebilir.
Aslında çok basit ancak, anlayış uyanmadan farkına
varamıyoruz. En iyisi böyle bir durumda düşüncelerimizi ve
bilincimizi yükseltip uyanık hale geçmek. Yani herhangi bir
beklenti içine girmeden içinde bulunduğumuz durumu kavramaya
yönelik bir uyanıklık içinde bulunmak gerek. Karmaşık ve
aşamayacakmışsınız gibi görünen bir durum veya olayla karşılaştığınızda
şu pratik uygulamaları yapabilirsiniz;
”İçinde bulunduğunuz durum her ne ise, bu durumla tamamen
bütünleşiniz. Önyargısız, hiçbir beklenti içine girmeden ve
duygularınızdan arınmış bir halde olmakta olanın içinde olmak,
sizin kapasitenize uygun tam bir farkındalık içine girmenize
neden olacaktır.
Korku, endişe, sevinç, üzüntü gibi duygular farkındalığı
ortadan kaldıran çok önemli duygular ve etkilerdir. Tabii bu
duyguların yaratıcısı olan düşünceleri durdurmak gerekir.
Derin bir soluk alarak dikkatinizi duyularınıza çevirin.
Bulunduğunuz yerdeki sesleri duymaya, ısıyı hissetmeye ve
kokuları ayırt etmeye çalışın. Böylece sizi engelleyecek
düşüncelerden uzaklaşıp bulunduğunuz yerle
bütünleşebilirsiniz. Ve bu arada da zihninize daha yüksek bir
hedefin, duygunun ya da ruh halinin olumlu resmini
getirebilir, olmak istediğiniz kişiye yönelebilir ve
zihninizi, düşüncelerinizi meşgul eden gereksiz ayrıntılardan
kurtulmayı deneyebilirsiniz. Zihninizde yaratacağınız olumlu
imajı siz seçin ve o imajın sizi rahatlatmasına izin verin!
Çevreniz ve olaylara bütünleşme haline kendinizi tamamen
bırakın. Son derece huzurlu ve sakin bir hal içine girdiğinizi
gözlemleyeceksiniz. Bu noktada, kuşkular, korkular ve benzeri
hiçbir duygu pek fazla hissedilmez. Var olan durumla birlikte
akma ve ondan alacağını alma ihtiyacı daha yoğundur. Çünkü
zihin daha yüksek bir farkındalığa geçmiştir. Bu sırada
çevrenizdeki her şeyin farkına varmaya başladığınızı da
gözlemleyebilirsiniz. Bu gözlemin içinizi sevinçle kaplamasına
izin verin. Hatta önsezi denilen duyunuz da harekete geçer ve
sizin normal halde farkına varamadığınız ne varsa bütün
bunların farkına varabilecek duruma geldiğinizi de
algılayabilirsiniz.
Olmadan önce olacakları sezebilirsiniz. Olacaklar ise, zaten
var olan şeylerdir. Fakat, siz farkında olmadığınız için
yoktur, bilinmeyendir şimdilik. Bilinçli farkındalık haline
geçiş yaptığınız andan itibaren ise, var olan her şeyi sezmeye
ve anlamaya başladığınızı, anlayışınızın ve içsel görüşünüzün
derinleştiğini göreceksiniz.”
Böylesine anlamlı
ruh halleri, bilinçli farkındalık durumları ve her gün daha da
keskinleşen algılar yaşamak için biraz gayret gösterip biraz
çaba harcamanın kime ne zararı olabilir ki? Aksine belki de
böyle anlamlı içsel yolculuklara yönelmek, hiç tahmin
edemeyeceğimiz noktalara gelmemizi, bize yeni kapıların, yeni
algıların açılmasına da neden olabilir. Mutlaka deneyin
diyoruz! Ne söylemeye çalıştığımızı yaşadıkça gözlemleyince
pratik yapmaya duyduğunuz güven de artacaktır. |