Doğal
şekerin hammaddesi olan şeker
kamışının, anavatanı olarak Hindistan, Doğu ve Güneydoğu
Asya kabul ediliyor. Buradaki insanlar 5.000 yılı aşkın
süre şeker kamışından şeker elde ettiler, önceleri şeker
kamışını sadece çiğnerken daha sonra daha uzun süre
dayanması için kaynatma yoluyla konsantre ve
zamanla da pekmez kıvamındaki şeker kamışından kristal
şeker elde ettiler. (MS 350)
MS 7. yüzyılda Araplar
İran’ı istilalarında şeker kamışı ile tanıştılar
ve zamanla şeker üretim tekniklerini geliştirerek; ipek
yolu ticareti ile şekeri Kuzey Afrika ve Avrupa’ya yaydılar
Altın kadar kıymetli ve pahalı olan şeker ancak zenginler
tarafından satın alınabilen ve hekimlerin ilaç yapımında
ilacı tatlandırma ve bitkilerdeki etken maddenin kana çabuk
karışmasını sağlaması için kullanılmaktaydı..
Başkaları
tatlı yiyebilsinler diye … Kölelik sistemi
Avrupa’nın soğuk ikliminin şeker kamışı üretimine
uygun olmaması ve getirisinin yüksek bir bitki olması
nedeniyle Portekiz ve İspanya gibi ülkeler şeker kamışı
yetiştirebilecekleri yeni yerler aramaya koyuldular.
Amerika’nın keşfinden sonra, uygun iklimi nedeniyle özellikle Karayip Adaları’nda
ve Amerika’da çılgınca şeker kamışı ekilmeye başlandı.
Yerli halkın tamamı şeker kamışı tarımı için istihdam
edidi hatta.tarlalarda çalıştırılmak üzere Afrika’dan
köleler getirildi..ve şeker aynı zamanda kölelik
sisteminin tekrar canlanmasına neden oldu. Köle işçiliği
üretim maliyetlerinin düşmesini ve fiyatların Doğu’dan
ithal edilen kamış şekeri fiyatlarının çok daha altında
olmasını sağladı. Köleleri ve yerli halkı boğaz tokluğuna
çalıştırmakla kalmayıp, halkın kendi ihtiyacı olan gıdaları
ektikleri tarlaları da şeker kamışı tarlalarına dönüştürerek
açlık ve beslenme yetersizliğine neden oldular. Sonuç
olarak Aztek ve Maya’lar gibi büyük kızılderili
medeniyetleri yok oldu.
Şeker kamışı maliyetlerinin düşmesi, Osmanlı
ekonomisinin de çökmesine ve Osmanlı İmparatorluğu’nun
duraklama ve gerileme dönemine girmesine sebep oldu.
17. yüzyıl başlarında ise Alman kimyager Marggraf, şeker
pancarından şeker üretilebileceğini buldu.
Şeker
Pancarından Tatlı zehir : Rafine Şeker
19. yüzyıldaki endüstri devrimi ile birlikte, hazır gıda
sektörü büyürken, 1956
yılında Ancel Keys adlı bir araştırmacının, yağlı
beslenme ile kalp krizi arasındaki ilişkiye dikkat çekmesi
üzerine yağsız gıdalar üretildi ancak bu kez de lezzet
azalması nedeniyle satışlar düşmüştü ve satışları
artırabilmek için çözüm yolları aramaya başlandı. Çözüm
olarak, rafine şeker bulundu.
Öncelikle, suni gübreler ve ıslah çalışmalarıyla
pancarlar 5-10 katı büyüklüğe eriştirilerek daha fazla
şeker elde edildi böylece fiyatı ucuzladı.
Başlangıçta şekerin rengini kömür ve hayvan kemiği külü
ile beyazlatırken sonra sentetik
reçine kullanılmaya başlandı. Ve artık, masum şeker
pancarı TATLI
ZEHİR’e dönüştü.
Fabrikasyon şeker üretimine geçilmesi ile şeker tüketimi
çılgınca artmaya başladı. O yıllarda da şeker
tüketiminin insan sağlığına zararları olduğuna dair
onlarca deney olmasına rağmen,1957 yılında Prof. Dr. Mc
Collum, “Beslenme Tarihi” adındaki kitabı ile şekerin
zararlı olmadığını savundu, kitabın müthiş reklamları
yapıldı ve en çok satanlar arasında yer aldı. Kitabın
yayıncısı Nutrition Foundation’dı. Yani Coca Cola, Pepsi
Cola, Nestle gibi dev şeker üreticilerinin ve diğer 45 hazır
gıda firmasının yer aldığı oluşumdu !
Sonuç olarak ABD’de işlenmiş gıda satışları fırladı.
Ambalaja “az yağlı” yazmak ve rafine şeker ilave etmek
işe yaramıştı.
2012 yılında Dr. Robert Lusting şekerin kokain gibi bağımlılık
yaptığını ortaya çıkardı. Çünkü şeker, vücutta
dopamini tetikleyip keyif veriyordu. Bu kez de şekere, esmer
pirinç şurubu, mısır şurubu, glükoz, laktoz, malt şurubu,
sakkaroz vb.yeni isimler vererek kullanılmaya devam edildi.
1970’lerde rafine şekerin zararlarını anlatan yeni araştırmalar
ortaya çıktı. Ve üreticiler yeni bir silah geliştirdiler TATLANDIRICILAR
yani ASPARTAM.
Aspartam üzerine yapılan deneyler, hayvanlarda tümör oluşumlarına
neden oluyordu. Bunun üzerine FDA yani ABD sağlık bakanlığı
kurumu aspartamın kullanılmamasına karar verdi. Buna rağmen
kimi üreticiler kullanınca, olay mahkemelik oldu ve devreye
politik oyunlar girdi. FDA üyelerinde değişiklikler yapıldı
ve bu entrikalardan kısa bir süre sonra aspartamın kullanımı
onaylandı. Coca COLA diet kola üretti ve “hızlı kilo
verdirici” sloganı ile pazarladılar.
2013 yılına gelindiğinde sağlık şikayetleri iyice artmıştı.
Son 30 yılda rafine şeker, yapay tatlandırıcılar,
koruyucular, yapay aromalar besinlerimizde her geçen sene
artarak yer aldılar.
Yapılan araştırmalar ,doğal olmayan tüm maddelerin vücudumuzda
onlarca kronik hastalığa yol açtığını ispatlamakla
beraber üretimleri ve ne yazık ki tüketimleri de devam
ediyor !
Bilinçli
bireylerden, sağlıklı toplumlara…
|