Hepimizin içinde, yeri ve zamanı
geldiğinde keşfedebileceğimiz ilahiliğin bulunduğu bir boşluk hali
mevcuttur. Bu boşluk, negatif bir durum değildir. Daha çok pozitif,
sakin, huzur dolu, sevindirici ve canlandırıcı bir durumdur.
Ruhsallık, tüm yaşamın ondan oluştuğu bu huzur halini ve yaşamla bir
olma durumunu tanımlamak için kullandığımız bir terimdir. Daha çok
alışılmışın ötesinde, bizi günlük yaşamda elde edemeyeceğimiz bir
bütünlük aşamasına ulaştıracak bir şuur durumunu tanımlamak anlamına
gelir.
Ruhsallığı
tanımlamak için kullanılan diğer terimler: Yüksek Benlik, İlk Sebep
(Source), Tanrı, Kozmik Şuur, Rahmet…
gibi terimlerdir. Bu iç huzur hali bizim aracılığımızla
yönlendirilebilir. Biz enerjiye kanal oluruz, fakat bu kanallık
ettiğimiz enerji kendi enerjimiz değil, hepimizin içinde var olan o
ruhsal gücün enerjisidir. Bizi harekete geçiren etki, hissettiğimiz
şefkat; güç veren ruhsallığın doğasındaki neşedir.
Bu açıdan şifacılığı öğrendiğimizde, yalnız bize özel Tanrı vergisi
bir yeteneği geliştiriyor değiliz. Yaptığımız sadece içimizdeki
gerçek huzuru keşfedip bunu başkalarıyla nasıl paylaşacağımızı
öğrenmekten ibarettir. Bu yüzden de gerçek bir şifacı iyileştirdiği
hastaların peşine düşmez. Sabır ve uygulama, deneyimlerimizi ve bu
enerjilere akort olabilme yeteneğimizi derinleştirecektir. Bu bilgi ve
anlayışla uygulanan şifa salt fiziksel deneyimlerin çok ötesindedir.
Bu şefkatli güç, hastalıklarımızın temel nedenlerini ortadan
kaldırmamızı sağlar. Bir şifacı, her ne zaman bir tedavi
gerçekleştirirse; insan olmanın onuru adına, değişimin olası
olduğuna dair güveni tazelemiş olur. Bu, sevgiyi
hissettiğimizde korkularımızı yatıştıran
güven duygusuna benzer. Fiziksel belirtiler olması yani bir kanalın
ya da psişik
süjenin yaşadığı; öngörü, önbili,
duru görü gibi fenomenlerin yaşanması da
şart değildir. Suçluluk, kızgınlık, öfke, sürekli depresyon gibi
olumsuz ruh hallerinin son bulması gibi zihinsel veya duygusal
değişimler hasta kişinin şifa bulmasını sağlar.
Doğaldır ki şifacı
önce kendini iyileştirir, sakinleştirir, huzur ve güven dolu bir
insan olma yolunun ilk adımlarını atar. Bir tohum tam anlamıyla
gelişebilmek için toprağa, yağmura ve güneşe muhtaçtır. O bu
elementleri kullanır fakat büyüme tohumun kendi iç gücünden gelir.
Aynı şekilde biz de büyüyebilmek gıdaya, samimiyete ve sevgi dolu
bir çevreye muhtacız. Temas, bu sevgi dolu çevrenin temel
malzemesidir. Toprak, tohumu nasıl okşayıp büyütüyorsa biz de
okşanmaya ve sarılmaya muhtacız. Ruhsal ve fiziksel temasın gücü,
yokluğuyla ortaya çıkan etkilerde görülebilir. O olmaksızın yalnız
ve dengesiz bir hale gelir, onunla birlikte sağlıklı gelişir ve
büyürüz.
|