Bugün dahi kullandığımız Latin harflerinin Ön-Türk
damgalarından
türemiş olduklarına dair birçok örnek sundum. Şimdiye kadar O,
T, K,
Z, S, M ve L harflerinin gelişimini gösterdim. Eğer istenirse
tüm 29
Latin harfin Ön-Türk damgaları ile ilişkileri saptanıp
kanıtlanabilir. Fakat asıl önemli olan Ön-Türk damgalarının
soyut
(manevi) anlamlarıdır. Çünkü Ön-Türk toplumlarının derdi
ticaret
değildi. Onlar her istedikleri yiyeceği ya avlıyor, ya
topluyor veya
üretiyorlardı. Onların derdi kim olduklarını sorgulayıp
tanrıları ile
iletişime girmekti.
Şu halde her damga aslında bir ruhsal iletişim aracı, bir
soyut
kavramdır. Önemli olan da bu içsel iletişimi ortaya çıkarıp,
dillerini ve dinlerini yorumlamaktır. Dedim ki, bir kültürü
tanımak
için onların dilini, dinini ve mimari eserlerini incelemek
gerekir.
Buraya kadar dil ve yazı aracılığı ile dinlerine de biraz
dokundum.
Şimdi daha ayrıntılı olarak Ön-Türk dinini inceleyeceğim.
Ön-Türk dini Panteist idi. Yani, çok tanrılı bir dini
inançları
vardı. Doğada gördükleri pek çok oluşuma hakim olan tanrılar
bulunduğuna inanıyorlardı. Fakat tüm bu tanrıların bir lideri,
bir
tanrıların tanrısı olduğuna da inanıyorlardı. Bu hiyerarşik
yapıya
Panteon denir.
Ön-Türk toplumlarının kurdukları her kültürde aynı yapıyı
bulmaktayız. Asya toplumlarında, Mezopotamya ve kadim Mısırda,
Anadolu'da, Avrupa toplumlarında, Etrüsk toplumunda, Amerika
yerli
halklarında ve özellikle Maya ile Aztek kültüründe hep bu
piramidal
yapıyı görüyoruz. Buradan da neden piramit inşa etmiş
olduklarını da
anlıyoruz.
Piramidin tabanı geniş yükseldikçe daralır. Dini inançlarında
da
altta birçok küçük tanrı, yükseldikçe güçlenen fakat sayıları
azalan
tanrılar ve en üstte tek Güneş tanrı. İşte bu yapıyı hem
mimari
eserlerinde hem de toplum yapılarında uygulamaya koymuşlardır.
Maya
Tanrısı Kuri- Kauri
Resimde Maya mısır ve ateş tanrısı Curi-Cauri görülüyor. Onun
tapınağında hiç sönmeyen bir ateş sürekli yanardı. Bu isimde
ben Kuru-Kavuri, yani /Kuruyup Kavuran/ anlamını buluyorum. Bu tanrının
Maya
tanrıları arasında oldukça önemli bir rolü vardı. Zira Maya
toplumunun en önemli besin maddesi mısırdı ve başında görülen
süste 9
adet mısır bulunuyor ve göğsündeki takıda 3 nokta bulunuyor.
Başlığındaki tüy gibi uzantılar onun Güneş gibi göksel bir
tanrı
olduğunu gösteriyor.
Bu tanrıdaki 9 mısır ve 3 nokta bize Tokuz-Oğuz ve Üç-Oğuzları
çağrıştırıyor. Aynı kök kültürden türediklerine işaret
ediyor.
Maya Tanrısı Huhuteotlu
Ayrıca resimde Maya tanrısı Huhuteotlu görülüyor. Kendisi bir
diğer ateş tanrısı olup ona /Yaşlı olan/ da denirdi. Sakallı
oluşu bu
sözü doğruluyor. Başının üzerinde bir Tengri damgası var. Bu
damga
ile Odin haçı arasındaki benzerliğe dikkatinizi çekerim.
Mayalar sakal bırakmazlardı. Hiçbir Maya tanrısını veya
yönetici kralını sakallı göremezsiniz. Buna iki istisna
vardır. Biri
resimde görülen Huhuteotlu, diğeri de Virakoça.
Virakoça bir güney Amerika kültürü olan İnka kültürünün en
büyük
tanrısıdır. Onun sulardan çıkıp tüm evreni yaratmış olduğu
inancı
vardı. Virakoça adını Bir-O-Koca sözü ile ilişkisi olabileceği
görüşündeyim. Zira tek tanrı ve tanrılar tanrısı olarak
Virakoça BİR
=> VİR ile KOCA => KOÇA dönüşümlerine uğramış olması doğaldır.
Türkçe halen yaşlılara /koca/ denir. Kocamış, sözü yaşlanmış
anlamındadır.
Virakoça’nın sakallı oluşu bu görüşe destek olmaktadır. Keza
HU sözü
birçok kültürde Tanrı anlamında kullanılmıştır. HUHU şeklinde
tekrar
edilince /çok yüksek ve büyük tanrı/ demek olmaktadır. Maya
dilinde 1
sayısı için Hun dendiğinden söz ettim. Teotlu sözünün de Tanrı
anlamına geldiğini daha önce söyledim. HU ile ULU sözcükleri
ses
olarak oldukça benzerler. Maya tanrısı olan Hunab-Ku adında da
HU
hecesi vardır.
Sakallı tanrılar Maya kültürüne has olmayıp, Ön-Türklerin
Amerika ve
diğer bölgelere göçleri sonucu yayılmışlardır. Mısır
panteonunda
Osiris, Yunan panteonunda Zeus, Etrüsk panteonunda Tin, Viking
panteonunda Odin hep sakallı olarak görüntülüdürler. Kadim
Türk
panteonunda Tengri eşdeğer olarak tanrılar tanrısıdır.
Türklerin daha
az önemli birçok tanrıları vardı. Bunlara örnek: Ülgen,
Yerlikhan,
Denizhan, vs....bilinir.
Maya yılına Tzolkin denir, Maya günü ise KİN olarak bilinir.
KİN => GÜN ilişkisi vardır.
Ayrıca, Maya dilinde GÜNEŞ = KİNİÇ olduğu göz alınırsa bu
benzerlikler tesadüf olamaz. Çünkü tesadüf bir tane olabilir
ama iki
ve daha fazla oldu mu, tesadüf olarak tanımlanamaz.
Ön-Türklerin takviminde 360 gün vardı ama bir yılın 365 gün
olduğunu biliyorlardı ve geriye kalan 5 güne KALANLAR adını
veriyorlardı. Bu günleri kayıt edenler Kalanlar sözünden
CALANDAR
(Takvim) sözünü ürettiler. /Kalanlar/ bilgisi Etrüskler
tarafından
Romalılara aktarılmış ve /Calander/ şekline Latin diline
geçmiştir.
|