Buraya kadar
aktarmaya çalıştığım bilgileri özetlemek isterim. Birçok
örnekleri ile oldukça ayrıntılı bir şekilde belgelediğim yazı
ile dil arasındaki yakın ilişki şu sonuçlara ulaşmamıza olanak
tanımaktadır:
1-
Bereketli bir
coğrafi bölge olan Hazar denizinin doğusundan başlayarak
doğuya doğru yayılan geniş verimli araziler, insanların tarımı
ilk olarak başlattıkları bölgelerdir.
2-
Bu geniş
bölgelerde yaşayan halk sadece gündelik gereksinimlerini
karşılamakla kalmamış, manevi değerler de geliştirmişlerdir.
3-
Manevi
değer üretimine en büyük etken, gökte her gün ısı ve ışık
veren güneş olmuştur.
4-
Güneşe
tanrının bir görüntüsü olarak baktıklarından daire veya spiral
damgaları taşlara resim veya kabartma şeklinde kazımaya
başlamışlardır.
5-
Zamanla
yönetici kişinin de kutsal olduğu inancı ile onun simgesi olan
artı işaretini daire ile birleştirerek “Tengri” damgasını
oluşturmuşlardır.
6-
İklim
şartlarının değişimi sonucu, bölgelerini terk eden bu insanlar
at sayesinde çok uzak bölgelere kısa zamanda dağılmışlar ve
kültürlerini yeni tanıştıkları halklara aktarmışlardır.
7-
Dilleri bir
Asya dili olmasına rağmen yerel dillerin de katkısı ile yeni
dil gurupları oluşmaya başlamıştır.
8-
Bu dil
guruplarından en fazla dile bölünmüş olan iki gurup,
Hind-Avrupa ve Sami dil guruplarıdır.
Resimde görülen
haritada kırmızı daire içindeki bölge bereketli coğrafi
bölgedir. Yayılma bu bölgeden başlamıştır. Çeşitli dalgalar
halinde gerçekleşmiş olan bu yayılma günümüzden binlerce yıl
öncesinden başlar ve çeşitli dalgalar halinde devam eder. Bu
bölgeden yola çıkan insanların en kolay yerleştikleri bölgeler
Asya kıtasının geniş stepleridir. Resimde lacivert ile
gösterilen bölgede konuşulan dil grubuna Altay dil grubu
diyebiliriz. Altay dil grubuna en yakın grup Ural grubu
olup, koyu yeşil gösterilmiştir.
Haritada Hind-Avrupa
dil grubu açık mavi ve Sami dil grubu da açık yeşil
görülmektedir. Bu yayılımın en ilginç örneklerini
Dene-Kafkas dil grubu vermiştir. Çince, bazı Kafkas
dilleri, Bask dili ve Kuzey Amerika yerli denilen halkın bazı
dilleri Dene-Kafkas grubuna dahil edilmektedir. Bu konu ile
ilgili birçok kaynak vardır. Kamçatka dil grubu sadece
kuzey-doğu Asya bölgelerinde kalmamış, Amerikanın kuzey
bölgelerine, hatta Grönland’daki Eskimo (İnuik) halkının
yaşadığı soğuk bölgelere kadar yayılmıştır.
Güney doğu Asya
bölgelerinde konuşulan Ostik-Avustralya ve Pasifik dil
gruplarının kökeni de Altay dilleridir. Keza, orta ve güney
Amerika dilleri de Asya kökenlidirler.
Burada belirtmek
istediğim bir nokta da şudur: Ya,
a) Bu
açıklama ve kanıtlar çerçevesinde insanların, iddia edildiği
gibi, Afrikadan dünyaya yayılmış oldukları savı yanlıştır.
Veya,
b) İnsanlar
Afrikadan dünyaya yayılmaya başladıkları dönemlerde (yaklaşık
1 milyon yıl önce) hiçbir dil sahibi değildiler.
Çünkü, Afrika dil gurubu
olan Niger-Kardofan ve Khosian dil grupları oranın
halkı dışında hiçbir bölgede konuşulmamaktadır. Eğer dil
sahibi olsalardı bu dil gurubunun etkilerine rastlamak mümkün
olmalıydı.
Diğer önemli bir nokta da
şudur: Rus dilcileri Asya dilleri üzerine başlattıkları ve
sonraları Hind-Avrupa ile Sami dil guruplarını kattıkları
araştırmaları sonucunda, ortak bir kök dilin varlığını
kanıtlamışlardır. Asya çıkışlı bu kök dile verdikleri isim
Nostratik olmuştur. Nostratik adının anlamı “Bize ait
olan” olmakta ve “biz” derken Hind-Avrupa dil grubunu kast
etmektedirler. Oysa ki, Asya kaynaklı kök dilin Ön-Türkçe
olarak tanımlanması ve bu adla dünyada kabul görmesi
gerekmektedir. Ancak, böyle bir sonuca ulaşmak kendiliğinden,
hiçbir gayret göstermeden ve bilimsel kanıtlar sunmadan
gerçekleşemez. Benim
Kadim Bilgelik
başlığı altında sunduklarımı sadece bir giriş, bir “mukaddime”
olarak kabul ederek, bundan sonra daha kapsamlı çalışmalar
yapılması dileğiyle bu diziyi sonlandırıyorum.
|