Meta Bilim

WWW.ASTROSET.COM

Yeni Bilimsel Gelişmeler

Spiral Semboller

En eski spiral sembolleri İrlandada Newgrange megalitik bölgesinde görülmüştür ve bu gizemli sembollerin tarihi yaklaşık İÖ.3200'lere uzanmaktadır. Ruhsal açıdan bakıldığında, spiraller birer birlik ve yükseliş sembollerine dönüşürler.

Yeniden doğuş ve gelişim açısından spiral sembolü merkezden başlayan ve dışa doğru gelişen doğanın şuurunu temsil eder. Bu, çoğu mistik tarafından farkedildiği gibi, varolan herşey için geçerlidir. Bu, Doğa'nın ve Evren'in ebedi gücüdür.

Ruhsallık açısından bakıldığında spiral sembolü dışsal şuurdan (materyalizm, dışrak farkındalık, ego, dışrak algılama) içsel şuura (aydınlanma, görülmeyen öz, kozmik farkındalık) giden yolu temsil eder.

Spiraller yaşam deneyimleri vasıtasıyla gerçekleşen hareketi temsil ederler. Keltler bu sembolü yolculuğumuzu merkeze ve ışığa doğru yaptığımız için özellikle sürekli gelişimin, büyümenin ve genişlemenin sembolü olarak görürler. - The Sacred of Geometry

 

Karadelikler ve Akdelikler Arasındaki Bağ,Kurt Deliği

Teknolojinin gelişmesi ile beraber karadelikler hakkında birçok bilgi öğrendik. Yaptığı esrarengiz ışımaları , olay ufku , karadeliklerin oluşumu ve boyutları , karadeliklerin ölümü (sonları) gibi karadeliğin birçok özelliği hakkında elimizde veri var. Bu noktada ise fark edilen aslında karadeliklerin bütün özelliklerinin tam tersinin akdelikler de de oluşudur. Yani bir karadelikte olan her özelliğin tersi (şu ana kadar yapılan çalışmalar bunu gösteriyor) akdelikler de de mevcuttur. Tabi olaya birbirlerinin zıttı olma açısından bakacak olursak aralarında mutlaka bir bağ olmalıydı.

Einstein’a göre karadelikler ile akdelikler arasında başka evrenlere yolculuk yapabileceğimiz yollar vardı. Bizler bu yollara Einstein Rosen Köprüsü ya da bir başka adıyla ” kurt delikleri ” diyoruz. Tabi bu yolların varlığı hakkında hatta yolları bırakalım bir başka evrenin bile olduğunu bilmiyoruz. Elimizde somut olarak bir veri yok.

Bir başka çıkış noktası ise şu şekildedir: Karadeliklerin çekim gücü kütlesiyle doğru orantılıdır. Bir karadeliğin kütlesi ne kadar büyük olursa çekim gücü de o kadar fazladır. Karadelikler çekim kuvvetleri kadar bir çok gök cisminini içerisine çeker. (yutar) Peki bu yuttuğu gök cisimlerinin enerjisi nereye gidiyor? Karadelikler bu enerjiyi kullanabilseydi inanılmaz bir şekilde büyüyecekti. Ancak yapılan araştırmalar sonrasında bu enerjinin aslında kendisinin tam zıttı olan akdeliklere gönderildiği düşünülmektedir. O yüzden akdelikler bu enerji doğrultusunda yüksek radyasyon yapıp, çok fazla ışık saçmaktadır.

Karadelikler tekillik noktasına ulaştıktan sonra bütün enerjilerini akdeliklere iletirler. Bu sayede akdeliklerde çok büyük enerjiler ve buna bağlı olarak enerji dalgalanmaları gözlenmektedir.  -Ufo And Space Sciences

 

Evren Büyük Bir Projeksiyon mu ?

Fizikçilerden oluşan bir çalışma grubu, evrenin büyük bir projeksiyon olabileceğine ilişkin açık delilleri ortaya koydu.

1997 yılında, teorik fizikçi Juan Maldacena, evrene ilişkin cesur bir model ortaya koydu. Bu modelde, çekim kuvveti, bölünemeyecek kadar küçük stringlerin titreşimlerinden ortaya çıkıyordu ve bu, fiziğin köklü kurallarının yeniden yorumlanmasına yol açtı. İçerisinde çekim kuvveti tanımlanmayan, düz basit evren anlayışının yerine, stringlerin karmaşık matematiği ile dokuz uzay boyutu ve ek olarak zaman boyutu ile evrenin sadece bir hologram olabileceği açıklandı.

Maldacena’nın fikirleri fizikçileri heyecanlandırdı. Çünkü bu model, kuantum fiziği ve Einstein’ın çekim teorisi arasındaki tutarsızlıkları gidererek, henuz ispatlanmamış ancak populer olan string teorisini sağlam temeller üzerine oturtmaktadır.

Modelin fizikçilere önerdiği matematik çözümleme, ikilik diye bilinen problemi, iki temel teorinin birbirlerine uygulanamayan zorlu problemlerini tek bir modelle çözmeyi sağlıyordu. Ancak Maldacena’nın bu fikirleri açık ve güçlü deliller bulunana kadar yeterince ciddiye alınmadı.

Japonya Ibaraki Üniversitesi’nde, Yoshifumi Hyakutake ve ekibi, Maldacena’nın varsayımlarının doğru olduğunu gösteren, oldukça ilgi çeken iki adet çalışmayı ArXiv Bilimsel Çalışma Havuzunda yayınladılar.

Yayınlanan ilk çalışmasında Hyakutake bir karadeliğin iç enerjisini hesapladı. Karadeliğin olay ufku pozisyonunun, entropisinin ve diğer özelliklerinin string teorisinin daha önceden bildirdiği şekilde, parçacıkların sürekli varlık alanına giriş ve çıkışlarıyla belirlendiğini görüldü. Diğer yayında ise, Hyakutake ve ekibi, yerçekimi olmadan evrenin düşük boyutlu koşullarında iç enerjisini hesapladılar. İki hesaplama da birbiriyle uyumluydu.

Maldacena, New Jersey Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü’nde bu hesaplamaların doğru olduğunu, kuantum kütle çekimi ve string teorisine ilişkin bir çok fikrin bu yolla test edilebileceğini belirtti. Bu iki yayının japon takımının çalışmalarının doruk noktası olduğunu, evrenin doğasındaki bu ikiliğin çözümlemeli testleri olarak çok önemli olduğunu da ekledi.

Holografik evrenler fikri üzerinde çalışan ilk teorisyenlerden olan, Kaliforniya Stanford Üniversitesi’nde teorik fizikçi olan Leonard Susskind’in “Karadeliklerin termodinamiği, enerji dönüşümleri, daha düşük boyutlu bir evrenden kaynaklanmaktadır” şeklinde ifade ettiği fikirler, bugune kadar varsayım olarak kabul edilmişti, ancak Japon takımın bu çalışmalarda elde ettiği matematiksel sonuçlarla ilk defa olarak doğru olduğu görüldü.

Japon takımının keşfettiği evrenlerden hiçbirinin bizim evrenimize benzemediğini de Maldacena not olarak ekliyor. Karadeliklerle beraber evrenin 10 boyutunun 8 tanesi, 8 boyutlu bir küre şeklinde biçimleniyor. Yerçekimsiz daha düşük boyutun kuantum parçacıkları, adeta birbirine bağlı yaylar gibi salınım hareketi yapan bir grup parçacığa benziyor.

Mldacena, bu iki rakamsal kanıtın, evrenimizin yerçekimsel özelliklerinin kuantum teorisin terimleriyle basitçe açıklanabileceğine ilişkin umutları arttırdığını da sözlerine ekliyor. http://www.huffingtonpost.com/2013/12/11/universe-hologram-physicists_n_4428359.html

Altın Oran

Altın Oran, biyolojinin ifade ettiği haliyle zamanın-mekanın dinamiklerini modelleyen alanın altında yatan organize edici prensiptir. - The Resonance Project

DNA’nın Ahenkli Işığı

DNA’nın bir tür ahenkli bir ışık formu yayınladığını biliyoruz, bu ışığın hücreler arasında ve hatta daha büyük organizmalar arasında bir iletişim sistemi gibi çalıştığı kanıtlandı. Bu anlamda, ışığın sanatı aynı zamanda ruhun da sanatıdır. Bu, zihnin evrende varolmasını sağlayan mekanizma bir tür sistemin omurgasıdır. DNA tarafından emilen ve yayılan Işığın dili tüm dillerin en orjinali, inisiyasyonun nihai dilidir. - Vincent Bridges Green, Language of Light

 

Eylemler Saniler İçinde Rezonans Etkisiyle Projekte Oluyor!

Boyut yönlendirmenin aslında uzayda değil, evrenin sonsuz sonsuz küçük bir fraktalı içinde büyük holografik sınır koşullarının içinden akar gibi bir ölçeği vardır  ya da uzay-zaman yapısında boyutunu  böyle sonsuz Rus bebeklerinin birbiri içinde yığılmış olduğu bir şekilde düşünülebilir. Sen diyorsun ? ne ölçekte bağlı  derseniz size  diyebilirim ki, biyolojik ölçekli bir varlık veya  bir şey inanılmaz derecede aktiftir, uykuda olması ya da görünüşte “etkin olmaması” birşeyi değiştirmez  çünkü milyonlarca "Eylemler" saniyeler içinde bir  rezonans etkisiyle  projekte oluyor hatta milyarlarca hücre boyutu veya kuantum boyutunda olabilir bu prejeksiyon… -Nassim Haramein

 

Sicim Teorisi Nedir? (Her şeyi birleştirme Teorisi)

Son yıllarda ortaya çıkan; Sicim teorisi, M Teorisi (Her şeyin Teorisi) ve Görelilik Teorisi ile Kuantum mekaniğini içine alarak birleşen yeni bakış açısına göre baktığımızda işler değişiyor. Bu birleşik teoriye göre bizim çok sayıda paralel evrenimiz ve bu paralel evrenlerde yaşayan diğer eşbenlerimiz var. Bu birleşik teoriye göre; evrendeki her şey titreşimlerden oluşuyor. Bu birleşik teoriye göre; atom altı parçacıklar evrenin her yerinde aynı anda bulunabiliyor. Bu birleşik teoriye göre; bu parçacıklar arasında telepati mevcut yani haberleşebiliyorlar. Bu teoriye göre biz, bir başka evrenin yansıma evreninde olabiliriz. Yine bu teoriye göre; zaman ve bilgi aynı anda bizim olduğumuz noktada zaten mevcut. Tıpkı gözümüzün ve kulağımızın görüp duyamadığı ses ve ışık dalgaları gibi… Yani üç boyutlu algılama kapasitemiz yanı başımızda duran bilgiyi ya da titreşimi alamıyor.

“The Fabric of The Cosmos” kitabının yazarı Brian Greene, sicimlere ait kanıtın kozmik mikrodalga fonda (gökyüzünün her yerinden görülebilen ışınım) bulunabileceğini düşünüyor. Greene, “Sicimlerin bize verdiği mesajı anlamayı öğrenmemiz gerekiyor” diyor.

Bu birleşik teoriyi anlayabilmek için sayfalar dolusu bilgi anlatmak gerekiyor. Bu kadar kalabalık bilgi ağının içinde beynin devreleri karışıp, içinden çıkılmaz hale gelebiliyor her şey. Bu yüzden meraklısına mutlaka Kuantum mekaniği, parçacık fiziği, uzay fiziği, paralel evrenler teorilerini ayrıntılarıyla incelemelerini öneriyorum ve Dejavu’yu bu bilgiler prizmasından geçirip biraz sadeleştirerek ele almak istiyorum. Özellikle paralel evrenlerimiz olduğunu düşündüğümüzde birçok şey için kendimize izahlar bulabiliyoruz. -Ufo And Space Sciences

 

Samanyolunda 17 Milyar Gezegen olduğu varsayılıyor

Bilim adamları Samanyolu Galaksisi ve Güneş Sistemi'nde yaptıkları araştırmalar neticesinde dikkat çeken sonuçlara ulaştı.

Gökbilimciler Samanyolu Galaksisi içerisinde yaklaşık 17 milyar gezegen bulunduğunu belirtti. Bu 17 milyar gezegenin ortak özelliği ise hepsinin Dünya boyutlarında olması. Ayrıca bilim adamları elde ettikleri rakamlar doğrultusunda her 1.700 gezegenden 11'inde su ve yaşam bulma ihtimalinin, Jüpiter'in uydusu Europa'da yaşam bulunma ihtimalinden yüksek olduğunu açıkladı.

Burada belirtilen "hayat" kelimesi hücresel formdaki canlılardan çok daha gelişmiş bitki ve hayvan gibi türlerin varlığını temsil ederken, hayat bulunan gezegenleri şuan elimizde olan teleskoplarla izlemenin imkansız olduğu ifade edildi. Ancak önümüzdeki dönemde daha keskin görüşe sahip teleskoplarla belki de başka bir sisteme bağlı bir gezegendeki canlı yaşamı görüntüleyebileceğiz.

Not: Evrende yaklaşık 500 milyar galaksi olduğu tahmin ediliyor.

Torus Şeklindeki Manyetik Alan

Kendinizi, karşılaştığınız her varlıkta canlı olarak gördüğünüzde, bilin ki diğer varlıklar da sizinki gibi ağrılarla ve acılarla, sevinç ve üzüntülerle, zafer ve başarısızlıklarla dolu bir kalbe sahip. Onlara dokunmak ve ilişki kurmak için, onları ışıklandırmak veya dokunmak için her fırsatı kullanın.

Unutmayın ki etrafınızda 2.4 metre kadar uzanan torus (donut gibi) şeklinde bir kalp(manyetik) alanınız var. Bu alanın diğer insanlarla etkileşim içinde olduğunu imajine edin; diğerleiryle karıştıkça sevinç, sevgi, empati, huzur, barış ve birliktelik içinde iletişim kuruyor. Onu görmüyor oluşunuz önemli değil. Bilim onun varlığını ispatladı, bu yüzden onu duyumsamak artık size kalmış. Orada olduğunu bilin ve onu deneyimleyin. Kalp alanınızı neye bilinçli olarak yönlendiriyorsanız o gerçekten gerçekleşiyor, bunu bilin. Bizler ilkel imajinasyonlarımızın ötesinde güçlü varlıklarız.    -The Sacred of Geometry

 

Gezegen Bir Sanat Formuna Dönüyor

"Öyle hissediyorum ki şu anda özgürleştiren ve canlandıran bir dünyanın eşiğinde duruyoruz; bu dünyanın içinde insan ırkı gerçekten tek bir aile haline gelebilir ve insan şuuru mekanik toplumun zincirlerinden sıyrılarak kozmosta gezinme imkanı bulacak. İnsan potansiyelinin büyüyebileceğine ve öğrenebileceğine dair derin ve değişmez bir inancım var; kendi varlığının derinlerine inebilecek ve evrenin orkestrasına kendisini uyumlandıracak gizli şarkıları öğrenebilecek bir potansiyel bu. Derin bir acı ve trajik bir kimlik arayışı içindeki bir geçiş çağında yaşıyoruz; ama çağımızın ıstırabı bir yeniden doğum sancısı. Gelecek yılların gezegeni bir sanat formuna dönüştürmesini bekliyorum; yeni insan zamanı ve mekanı aşan bir kozmik ahenge bağlı olarak duyarlı bir şekilde dünyasal deneyimlerin her bir kesitini adeta bir sanat eseriymiş gibi kucaklayacak ve şekillendirecek ve insan bir organik sanat formuna dönüşecektir." -Marshal Mcluhan Spiritual Evolution

 

Morfogenetik Alanlarla Bilimsel Şifa Tekniği

Morfogenetik Alan, bedenin etrafındaki enerji alanını tanımlamak için kullandığımız bir terimdir ve sinir sisteminin elektriksel enerjisinin bir uzantısıdır. Tıpkı bütün elektrik sistemlerinin kendilerini saran birer elektro manyetik alana sahip oluşları gibi, beyinde de fiziksel bedenden öteye uzanan bir elektrik jeneratörüdür. Pekçok toplum ve disiplin bu alanı farketmiş ve ona başka isimler de vermiştir. İnsanlar auralardan, şakralardan, yaşam gücünden veya chi'den bahsettiklerinde muhtemelen hep bu aynı enerji alanını kastediyorlar.

Bu ismi seçmemizin nedeni, beslenme ve enerjilerle şifa tekniğimizdir. Morphogenetic (morfogenetik) kelimesi bölündüğünde "morph" değişim, "genic" meydana getirmek anlamlarına gelir. Bu bizim herhangi bir sağlık konusuyla ilgilenirken kesin hedefimizdir; bu enerji alanlarını hastanın sağlık durumunda bir değişim meydana getirmek için kullanmak. Bu da bedenin hücresel düzeyde ihtiyacı olan besini almasını sağlayarak gerçekleştiriliyor.

Kullandığımız bu terim Dr. Royal Lee'nin çığır açan kitabı olan "Protomorfoloji'ye giriş"te açıklanıyor. Dr. Lee Protomorfogen"i (PMG) "hücre özelliklerinin morfogenetik tanımlamasından sorumlu olan unsur" olarak tanımlıyor. O, hücre mavikopyalar grubunun en küçük birimidir. Protomorfoloji, Morfogenetik Alan Tekniğinin önemli bir unsudur.

Prosedürümüzde büyük oranda hücre enerji alanından alınan bilgiye güveniriz ve bu bizi hastanın beslenme kurallarını geliştirmede yönlendirir.

Morfogenetik Alan Tekniği geliştirmede yardımcı olan Frank Springob, DC ve Autumn Smith, NTP, Prof. Dr. Nick Lamothe, bedenin hücrelerinde bulunan nükleik proteinlerin pekçoğunun soyut enerjilerini birleştirdi.

Bu enerjiler hem normal hem de normalüstü enerjileri temsil ediyordu. Bunun yapılma nedeni de Morfogenetik alanla ileitşim kurmak için gereken enerjiyi yükseltmekti.

Hücresel iletişim en nihai hedeftir. Hücre seviyesinde beslenme ihtiyaçlarımızı yönlendirdiğimizde, sağlığımızda büyük bir değişim yaratırız. Herşeyden öte, sağlıklı dokular için sağlıklı hücreler gereklidir. Sağlıklı dokular da sağlıklı organlar için gereklidir. Sağlıklı organlar da sağlıklı bir organizmayı oluşturur.

Üç yıl önce bu yeni prosedürü gelişmiş bir beslenmeye dönük şifa alanında ilk kullandığımızda şu anda erişilebilir olan geniş bilginin büyüklüğüne hazır değildik. Merkezimizde hemen her gün yeni beslenme kuralları keşfediliyordu.

Bu da bizi ileri gitmek ve görünmeyen enerjileri tabakalandırmak kavramı ile ilgili daha da ileri deneyler yapmak konusunda teşvik etti. İlerledikçe, Morfogenetik Alan'ın sınırlarını ölçmek için bir yol bulduk. Bu da daha büyük alanları yaratan enerji kombinasyonları bulmamızı sağladı. Morfogenetik alanı hastalara somut olarak gösterebilme imkanına sahibiz, böylelikle onlar kendi alanlarının beslenme biçimlerindeki gelişme sayesinde büyüdüğünü ve dengelendiğini izleyebiliyorlar.

Artık bu yeni enerji alanının tavsiye edilen beslenme ve diyet değişikliklerinin doğruluğunu yansıttığına inanıyoruz.

http://bugsinmybrain.com/about-field

 

Yeni Fikirler Elektromanyetik Frekanslardır

Yeni fikirler gerçekte elektromanyetik frekanslardır ve bunlar büyüklükçe artığında dünyanın etrafındaki enerji alanını güçlendiriyor. Yeni enerjetik fikirler seviyesine uyum sağlayabilmek için hücrelerinizde atomaltı düzeyde bir değişim gerçekleşiyor ve bu, protein moleküllerinin süptil bir etkileşimi yoluyla oluyor. Bu moleküller saklanan algı kodlarını açığa çıkatıyorlar. Protein ve amino asitler arasındaki kompleks bir kimyasal işlem DNA’yı çok derin bir seviyede etkiliyor ve bu da sizin gerçekliği algılayış biçiminizi değiştiriyor. -The Sacred of Geometry

DNA Aktivasyonu

Son zamanlarda popüler olan konulardan biri de DNA aktivasyonu. DNA'nızı nasıl aktive edersiniz, ve aktive edilmiş bir DNA'ya sahip olmak ne anlama gelir?DNA aktivasyonu yaşamsal mavikopyalarınızın daha yüksek bir frekansa yeniden bağlanmasıdır. Hayatı yaşadıkça ve geliştikçe ve deneyimler edindikçe kendinizi daha yüksek bir farkındalığa açılırken bulabilir ve etrafınızdaki herşeyin size eskisinden daha fazla anlam ifade ettiğini görebilirsiniz.

 Bu farkındalık herkesin kalbindeki bağlantılar arasında yapılır. Bu, söylemek istediğinizi söylemek ve söylediğinizi söylemek istemek gibidir. Nefes almak, sakin kalmak, sorular sormak, herşeyi en ince ayrısıyla görmek ve sevdiğini yapmak, yaptığını sevmek gibidir.

 Sevgi sadece başkasına hissedilen ya da birinin size hissetttiği bir duygu değildir, herşeyin arasındaki sonsuz bağlantının farkındalığıdır. Sizler herşeyle bağlantılısınız, ben de öyle, ve sevgi alanında olmak demek senin ve benim tek bir şuur olmam demektir.

http://thespiritscience.net/2012/10/02/spirit-science-11_11-dna-activation/

 

Dünya Diyapozon gibi Rezonans Titreşimine Uyumlanabilir!

Sabit dünya dalgalarının keşfi gösteriyor ki, bütün genişliğine rağmen gezegen tıpkı bir diyapozon gibi bir rezonans titreşimine uyumlanabilir.Dünyanın fiziksel özellikleirne ve boyutlarına uygun olan elektriksel titreşimler engellenmeden onun yapısından geçebiliyor ve basit bir matematik yasasına mutlak uyumunun da şüphe bırakmayacak şekilde ispatladığı gibi, bir "Elektirksel Enerji Aktarma Kanalı" olarak kabul edilen Dünya, ne kadar iyi üretilmiş olursa olsun bir kablodan çok daha yüksek düzeyde iletkenliğe sahip. -Nicola Tesla

 Yayın Tarihi:25 Ağustos 2014 

 

© Astroset 2003-2014