“Alemlerin ilk kısımlarında, ilk kaba hidrojen aşamasında
ruhların henüz egemen olabildikleri varlıklar yoktur. Bu bakımdan
da onlar hakkında zaten böyle bir organizasyon sistemi söz
konusu olamaz, hatta bu ruhların toplulukları da düşünülemez.
Burada asli tesirlerle kurulmuş, ruhların mekanik tekamüllerini
sağlayan, insan aklının eremeyeceği bir yönetim sistemi
vardır. İşte bu yönetim sistemi altında ruhlar, ilahi düzene
göre belirlenmiş yollarda mekanik olarak sürüklenirler. Çok
uzun süren ve ruhlar için pasif hallerde geçirilen bu
tarzdaki uygulamalarla bu ilkel ruhlar varlık aşamasına doğru
yavaş yavaş yükselirler.
Varlık aşamasındaki bir bedende bir organizmadır. Bunun da
kendisini oluşturan parçacıkları arasında organlaşmalar ve
sistemleşmeler vardır. Bundan dolayı ona asli ilkenin maddeye
ilişkin asal tesirleri yerine, etraftan ikincil tesirlerle
birlikte tekamül değerleri dediğimiz asli ilkenin ruhlara ait
güçleri gelir.
Bu ikincil tesirler de elbette başıboş değildir. Daha doğrusu
bunlar, VARLIKLARIN MANYETİK ALANLARIDIR. Bu ikincil tesirler,
ruhların bireysel ve toplumsal tekamül ihtiyaçlarına göre
Ünitenin tayin ve takdiri gereğince, doğrultularında en küçük
bir sapma bile olmaksızın tam zamanında, gereği kadar ve
ayarlı olarak hedeflerine ulaşırlar. Hiçbir zaman başlar boş
olmayan bu tesirler kendileri için uygun görülüp belirlenmiş
hedeflere bir sürü yönetim, denetim ve yardım mekanizmalarına
tabi tutularak ulaştırılırlar.” (İlahi Nizam ve Kainat
S:80)
Max Planck der ki: “Gerçekte madde yoktur. Tüm madde kaynağını
bir atomun parçacığının titreşimine neden olan ve bu küçük
güneş sistemini bir arada tutan bir kuvvetten alır. Bu gücün
arkasında bilinçli ve akıllı bir zihnin varlığını
varsaymalıyız.”
Enerji
Beden-Perispri- Biomanyetik alan-Rezonans- Titreşim-Ses konuları
yeni çağın en temel konuları. ..
İlahi Nizam ve Kainat adlı eserde defalarca değinilmiş.
Enerji Beden, yalnızca partiküllerden yapılmış da değil.
Kaotik bir sistem hiç değil. Başlı başına ruh
tarafından birleştirilmiş bir organizma. Bir ünite olarak
hareket ediyor. Bir ünite olması dolayısıyla da, Enerji
Beden, biyolojik alanların temeli olan kendi elektromanyetik
alanını yaratıyor, ölümsüz. Biz fizik bedeni terk ettikten
sonra madde evreninden tamamen çıkana kadar, bizimle birlikte.
Bilim insanlarının, Biyolojik Plazma Beden-Gözle Görülmez
Organizatör Kalıp-Matrix adını
verdiği bu süptil, eterik, ince beden; metafizikçiler tarafından
ahiret inancının bilimsel bir temeli varsayılıyor. Fizik ve
Enerji Bedenler arasında (atomik, moleküler ve plazmik
seviyede) sıkı bir ilişki var. "Bir canlının enerjisi,
fiziki hücrelerinden ve daha hareketli olan biyoplazmasından
yapılır" diyor bilim insanları ve biyoplazmik bedeni
aktive etmenin en pratik yolu, diyaframdan alınan nefes
tekniklerini iyi bilmek. Nefes alırken, oksijenle birlikte bu
plazmik maddede solunuyor ve enerji bedenin asıl yakıtını
oluşturuyor.
Biz, bütün kozmik tezahürata Biyolojik-Plazma Bedenimizle
reaksiyonda bulunuyoruz. ‘Kozmos’dan gelen çeşitli
enerjiler, etkiler, güneş patlamaları ya da güneş ve ay
tutulmaları sırasında oluşan gezegensel enerjilerin
insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde her çeşit biyolojik
reaksiyonların tablolarını değiştirdiğini öne süren Dr.
Inyushin diyor ki. "Bu patlamalar ve enerji
transformasyonlarını hem gezegenin hem de evrenin tüm plazmik
dengesini değiştirmektedir”.
İnsanın doğum saatinde yer ve mekan da belirtilmek kaydıyla
oluşmuş bu
enerji yol haritasının çıkarıp yolu daha aydınlık hale
getirmeye ise kadim bilgelik okullarında astroloji adı
verilirdi. Eski Mısır Menphis Tapınaklarında yetişen kadim
bilgeliğe sahip astrologlar vardı. Ve o dönemde her çocuğun
doğum haritası mutlaka çıkarılır ve yaşamında kendi
kaderine uygun şekilde yol alması için destek verilirdi.
Eskiler mi daha medeniydi yoksa biz mi sorusunu sorduran bir
uygulama bu. Aborjinler de yenidoğan çocuklara hemen isim
takmaz, o belli bir yaşa geldikten sonra kabilenin kahine kadınları
bir yuvarlak daire oluşturur, çocuğu içine alır ve yaydığı
titreşime uygun bir isim verirlerdi çünkü onlar ilkeldiler
ama herşeyin enerjiden ve titreşimden ibaret olduğunu
bilirlerdi.
Astroloji aslında ruhsal bir bilimdir ve sadece gezegen
etkileriyle ilgilenmez, fizikte görünmeyen bazı enerji sirkülasyonlarını
da matematiksel hesaplarla bulmaya çalışır. Hele doğdunuz gün
ve saatteki kesişmeyi ve sizi nelerin etkilediğini hangi
potansiyelleri taşıdığınızı bulmak hiç zor değildir.
Astrolojiye bilimsel bir açıdan yaklaşmayı amaçlayan rus
bilim insanları ise bir çığır açacak gibi görünüyorlar.
Metafizik açıdan ise Evrensel
Bilgelik yolunda ilerlerken, insan enerjilerin birbiriyle uyumlu
bir şekilde çalışması kendi aralarında “Birleşik Enerji
Alanını” oluşturur. Bu
adeta metafizik ve sanatsal bir ahenk, görünmeydende kozmik
danstır.Tüm enerjilerin frekansları bu tip alanlarda birbiri
içerisine geçer. Herşey birleşik enerji alanında bütünlenir.
Bu alanı tanımak ve bu birleştirici etkiyi kullanmak yüksek
frekanslarda titreşmeyi gerektirir. Tüm niyetler bu alanda oluşur
ve oluşa doğru yol alır. Bu yolculukta bağlandığı diğer
enerjilerle rezonansa girer
ve sürati artar veya sakin normal frekans hızında seyreder.
Ama lazer etkisi yaratarak, tayin ettiği hedefe mutlaka ulaşır.
Birleşik enerji alanı değişik frekanslarda pekçok enerjiyi
barındırır ama anahtar sözcük uyumdur. Tüm bu farklı
frekanslar birbirleriyle uyumla çalışır. Yükselen
frekanslar ve oluşturulan olumlu-faydalı niyetlerle oluşa
katkı üretilir. Birleşik Enerji Alanındakilerin ortak enerji
döngüleri, frekansların daha da yükselmesine neden olur ve
her an biraz daha o alana dahil olunulur. Birleşik Enerji Alanı
sonsuz olasılıklar alanıdır. Niyetinize göre bir dizi oluşu
tetikleyebilirsiniz. Işık İşçileri ağı böyle canlı ve pırıltılı
bir ağdır.Birleşik Enerji Alanını kullanma pratikleri
yapmayı öğrenirler.
Kendi yaşamınızı da bu niyetlere uygun olarak her zaman
yeniden yapılamanız olasıdır. O nedenle bir niyet oluştururken
iyi düşünmek, kendimizi ölçüp, biçip, tartmak da gerekir.
Ben bu yükü taşıyabilir miyim? Gerçekten istediğim bir
ışık enerji ağına katılmak mı yoksa kendimi ispatlamak mı?
Yaşamsal arzularımı yeterince tatmin ettim mi? Maddeye çekilim
arzularım ne durumda? Para ile bağım ne? Para tüm ışık işçilerinin
en büyük tuzağı çünkü tüm dünyasala kapıları açıyor
ve insana güç katıyor, ama bizim bu yaşam planımızda
gerekli olan ne? Güç kazanmak mı? Ya da Nasıl bir güç?
Ruhsal anlamda güçlü olmak ne demek? Yaşamın özellikle bu
konudaki çağrıları beni çağırdıklarında yine bu noktada
durabilecek kadar güçlendim mi? Ya da onları bu kadar yok
kabul etmem ne kadar doğru? Yaşamsal ihtiyaçlarımı gidermek
için ne gibi aktivitelerde bulunuyorum? Yoksa oturduğum yerde
hiçbir işim rast gitmiyor diye durmadan şikayet edip, çevre
kirliliği mi oluşturuyorum? Gibi her insanın kendine sorması
gereken temel doğru sorular vardır. Kişi niyetleriyle kendi
frekans yolundaki frekans ağını, Birleşik Enerji Alanına
uyumlandırmaya çalışır, bazıları uyar bazıları da uymaz
ama uyanlarla yeni kapıların açılması son derece doğaldır.
Kendimizi, yaşamı, dünyayı ve evreni sevelim, içindeki tüm
varlıklarla onu kabul edelim, diğerleriyle uyumlu bir yaşam
dileyelim, bunu yaratmayı seçelim… Tüm kalbimizle bu olumlu
yaratıma katıldığımızda minik minik mucizlerin kapımızı
çaldığına tanık olacağız…
Mucizeye giden yolda, karmik temizlik gerektiren durumlarda da
var, karma etkisi öyle kolay çözülmüyor, insan eski hayatından
edindiği negatif alışkanlık kalıplarını değiştirmekte
çok zorlanıyor. Bu tip durumlarda ise çeşitli uyandırıcı
şok etkileriyle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Şok sırasında,
biyoplazmik enerjetik bedende meydana gelen elektriksel fırtına,
bu bedenin bazı yerleşmiş yanlış kalıplarının
matrixlerini, değiştirmeyi amaçlıyor. Genelde de, sizin daha
önce uyguladığınız yanlış bir davranışın, ayna tutar
gibi yansıması olay olarak tekrardan yaşatılıyor. Örneğin
avlanmaktan zevk duyan, bundan hoşlanan bir insanın bu alışkanlıktan
vazgeçmesi için arabasıyla bir hayvana feci şekilde çarpması
ve onun nasıl acıyla can verdiğini gözlemlemesi, onun üzerinde
unutulmaz bir izdüşüm yaratıyor veya küstahlık etmekte
direnen ve bir düzen içinde çalışmayı iyi niyetlerine rağmen
beceremeyen, birlikte çalışma düzenini sık sık altüst
eden insanların, çalıştıkları işyerinin hiyerarşik düzen
ilişkisini sürekli sıfırlamaya çalışma eğilimleri, daha
sonra daha büyük engellere yol açağı için şok veren bir
etkiyle kendisine bir
olay yaşatılarak gösteriliyor, diyelim aniden işten atılıyor,
geçerli neden var mı? Olmayabilir. Çok basit bir neden
kelebek kanadı etkisi yaratarak, diğer birikmiş enerjileri boşaltıyor
ve içinden çıkılmaz sonuçlar oluşuyor. O kişiye başka
insanları zamanında nasıl rahatsız etmiş olduğu; olaylar
aracılığıyla gösterilerek, DNA’larına işleyecek bir
bilgi alması sağlanıyor. Elbette bunlar, İlahi Nizam ve
Kainat’ın S:73-74-75-76-77 inci
sayfalarında belirttiği, Evrensel Yönetim-Organizasyonların
ınTeknik Uygulamaları iyice anlaşıldıktan sonra daha anlaşılır
hale gelir. Çünkü büyük bir orgnazisyon var devrede, sözle
anlaşılacak bilgiler değil. Kısa yoldan ne malum deyip işinden
çıkmak da mümkün…Özellikle S: 75’inci sayfanın
defalarca ve iyi
okunması çok yararlı. Evrensel Yönetim Mekanizmalarının
yani Ruhsal Rehberliklerin, olayları nasıl yönlendirdiğini
hissetmeye çalışmak her insan için bir bilinç sıçraması
yaratır. Tasavvufta Aynel-Yakin olarak adlandırılan bu şuur
hali, bu derin Hakikat’i yürekte hissetmek ya da vizyonda, rüyette,
rüyada görmek; farklı bir bilinç haline ulaşmak anlamına
gelir.Kozmik Bilince doğru yürüyüşün ilk adımları bu sıçrama
dediğimiz olaylar dizisi ile gerçekleşir.
Spiritüalistler için, İlahi Nizam ve Kainat
yayına girdikten sonra farklı bir
bir yolculuk başladı, önce anlaşılmadı, bazıları için
bekleneni vermediği düşünüldü, ama derinine indikçe, ilk
90 sayfanın satır aralarında Evrensel Yönetim
Organizasyonlarının işleyişinden ve Evren Bilim’den
bilgiler verildiği farkedildi. Nice farklı bilinç halleri
bizleri bekliyor, heyecanlı ve sevinçli bir yolculuk başladı.
Ne mutlu bizlere…
Kozmik Düzen içinde, İlahi Nizama uygun olarak enerjetik düzeyde
güzel günler yaşanmaya başlandı henüz fiziğe tam manasıyla
inmemiş olsa da biz de kendi payımıza düşen olumlu dilek,
niyet ve yaratımlarla psişik gücümüzü ‘Büyük Hayır’
için kullanabilir, yaratımlarımızla bu güzelliği ve iyiliği
çoğaltmayı seçebiliriz.
Evrensel Bilgelik Yolunda, bizim yaratımlarımız da önemlidir.
Bunun bilincinde olarak güzel ve uyumlu oluşlar için
niyetlerimizi oluşturmamızda yarar vardır. Elimizde tıpkı
çocuk masallarındaki gibi sihirli bir değnek olduğunu düşünelim
ve sihirli değnekle neler yaratmak isteyeceğimizin bize kaldığını
hayal edelim… Evrenin iyilik gücüne konsantre olma bu
noktada yine karşımıza çıkar, iyi düşünerek Bütün’ün
ve bizim kendimizin hayrına olacak yaratımların niyetlerini
oluşturmayı ve
daha da önemlisi kendi yaşam planımızı gerçekleştirmeyi
dileyebiliriz ki, dileklerin en büyüğü de budur. Kendi yaşam
planımızı biz ona doğum haritası diyoruz, gerçekleştiremiyorsak
ruhsal alemde iken verdiğimiz sözleri burada tutamıyorsak
kendi yolumuzu uzatmaktan başka ne yapıyor olabiliriz ki…
www.astroset.com
|