BİLİNÇALTI
ZİHİN SANİYEDE 40 SİNİR SİNYALİ İŞLİYOR
Bilinçaltının
davranışlarımız üzerinde bilinçli zihinden çok daha güçlü bir etkiye sahip
olduğuna dair Ünlü
hücre biyologu ve genetik bilimci ProfesörDr Bruce Lipton 'ın bir karşılaştırması; Bilinçli
zihnin prefrontal korteksi saniyede 40 sinir sinyali işleyebilir
ve yönetebilir.
Buna
karşılık beynin bilinçaltı zihnini oluşturan yüzde 90'
ı saniyede 40 milyon sinir sinyali işleyebilir. Bu bilinçaltı
zihnin işlemcisini bilinçli zihnin işlemcisinden 1 milyon
kat daha güçlü kılar.
Yeni
araştırmalar ilk defa, zayıf yaşam tarzımızın çevresel
stres etkenlerinin ve travma izlerinin DNA boyunca gelecek
nesillere aktarılabildiğini, potansiyel olarak çocuklarımızı
zihinsel rahatsızlıklara ve obeziteye karşı daha eğilimli
hale getirdiğini gösterdi.
Kaynak:
Bruce Lipton / Balayı Etkisi
DNA
İLE TRAVMALAR –HASTALIKLAR AKTARILABİLİYOR-BİLİM YENİ
BULUŞLAR PEŞİNDE
Bilim
adamları, kıtlık gibi önemli travmatik olayların
izlerinin bir sonraki jenerasyonlara aktarılabildiğini zaten
biliyordu; fakat ilk kez mekanizmayı onu gerçekleştiren şeyle
beraber gözlemleyebildiler ve daha öncesinde kabul edilenin
aksine yavrularımız için genetik olarak temiz bir sayfa açılmıyor.
DNA'mız
devamlı olarak epigenom olarak bildiğimiz şey boyunca çevremiz
tarafından değişime uğrar. Temelde epigenetik değişiklikler,
DNA'mızdaki hangi genlerin yaşamımız boyunca kullanılıp
hangilerinin kullanılmayacağına etki eden değişikliklerdir.
Bu durum, sağlığımız üzerinde oldukça derin bir etkiye
sahip oldukları anlamına gelir. Fakat bunun öncesinde,
bilim insanları tüm bu epigenetik değişimlerin (diyet ve
stres seviyelerimiz gibi şeylere etki eden) sperm ve yumurta
hücreleri boyunca aktarılamadığını ve her bir
jenerasyonun hayata temiz bir sayfa ile başladığını düşünüyordu.
“Tüm
jenerasyonlardaki bilginin, yeni döllenmiş yumurtanın gelişimini
düzenlemek için daha fazla bilgi eklenmeden önce sıfırlanması
gerekmektedir. Bu, bir bilgisayar diskini yeni veriler
eklemeden önce temizlemeye benzer,” Azim Surani, Cambridge
Üniversitesi, araştırmaya öncülük eden kişi.
Ekibin
insanlardaki bu epigenetik silme sürecini tanımlaması ilk
defa mümkün oldu ve bu çevresel değişikliklerin tamamında
temiz bir sayfanın açılamayacağı gösterildi. Aslında
araştırma, DNA'nın yaklaşık %5'inin yeniden programlamaya
karşı direnç gösterdiğini ve hatalarımızın bir sonraki
jenerasyona aktarıldığını ortaya çıkardı.
Araştırmacılara
göre, bu silinmeye karşı dirençli genler özellikle beyin
hücrelerinde aktif durumdalar ve şizofreni, obezite ve
metabolik bozukluklar gibi koşullar ile de bağlantılılar.“Çalışmamız
bize, bir sonraki jenerasyona aktarılmasa da potansiyel
olarak gelecekteki jenerasyonlara aktarılabilecek epigenetik
bilginin potansiyel genom bölgelerinin iyi bir kaynağını
verdi.” Walfred Tang, Çalışmanın başyazarı. “Şunu
biliyoruz ki bu bölgelerin bazıları farelerdekiyle aynı,
bu durum bize onların işlevini incelemek için büyük bir fırsat
sağlayabilir.”
Cell
dergisinde yayımlanan araştırma, bize iyi genlerin sağlıklı
çocukları sağlamak için yeterli olmadığını gösterdi.
(DNA'mızı sağlıklı bir şekilde korumamız gerektiğini
de...)
Hala
tam olarak neyi aktarıp neyi aktaramayacağımız hakkında
öğrenmemiz gereken çok şey var ve ekip şu sıralar bu çevresel
değişikliklerin birden fazla jenerasyona miras bırakılıp
bırakılamayacağı üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.
http://www.sciencealert.com/new-evidence-suggests-you-can-pass-poor-lifestyle-choices-onto-future-generations
ŞUURUN
UYANIŞI
Şuurun
uyanışı kendi yaşamlarınızda önünüze getirilmektedir;
çünkü sizler şu anda, şu zamanda enerjinizi nasıl yöneteceğinizi
öğrenmek için bulunuyorsunuz. Acaba deneyiminizin tanımlayıcısı
olarak korku programının üzerine çıkabilecek misiniz?
Acaba kendinize ve sezgilerinize güvenerek dönüşüm
macerasını izleyecek misiniz? Kendiniz hakkında düşünmeye,
kendinize güvenmeye ve yaşamınızın tüm sorumluluğunu
kabul ederek gerçekliğin huzurlu ve sürdürülebilir bir biçimini
şuurlu olarak yaratmaya çağrılıyorsunuz. Bu süreçte
*Nanosaniyeler (*Bir saniyenin milyarda biri) bile önemlidir
çünkü herşey yükselmeye devam ettikçe muazzam değişimler
gerçekleşecek ve gerçeklik hakkındaki inançlarınız ve
gerçekliğin kendisi gözü açıp kapayıncaya kadar geçen
sürede değiştirilebilecektir.
The
Sacred of Geometry
BİLGİYLE
ARAMIZDA REZONANS YARATMAK
Belli bir yeri, alanı gözlemlediğinizde o alandaki bilgiyle aranızda bir rezonans yaratmış oluyorsunuz. Ve değişimin meydana gelmesi için araç olan da o bilgiyi gözlemleme
eylemidir.
DNA
AKTİVASYONU
Son zamanlarda popüler olan konulardan
biri de DNA aktivasyonu. DNA'nızı
nasıl aktive edersiniz, ve aktive edilmiş bir DNA'ya sahip
olmak ne anlama gelir?
DNA aktivasyonu yaşamsal mavikopyalarınızın
daha yüksek bir frekansa yeniden bağlanmasıdır. Hayatı yaşadıkça
ve geliştikçe ve deneyimler edindikçe kendinizi daha yüksek
bir farkındalığa açılırken bulabilir ve etrafınızdaki
herşeyin size eskisinden daha fazla anlam ifade ettiğini görebilirsiniz.
Bu
farkındalık herkesin kalbindeki bağlantılar arasında yapılır.
Bu, söylemek istediğinizi söylemek ve söylediğinizi söylemek
istemek gibidir. Nefes almak, sakin kalmak, sorular sormak,
herşeyi en ince ayrıntısıyla görmek ve sevdiğini yapmak,
yaptığını sevmek gibidir.
Sevgi
sadece başkasına hissedilen ya da birinin size hissetttiği
bir duygu değildir, herşeyin arasındaki sonsuz bağlantının
farkındalığıdır. Sizler herşeyle bağlantılısınız,
ben de öyle, ve sevgi alanında olmak demek senin ve benim
tek bir şuur olmam demektir.
http://thespiritscience.net/…/spirit-science-11_11-dna-act…/
BARIŞIN
VE DUANIN GÜCÜ/DNA
“Barışın ve Duanın Gücünün
Bilimi” kitabının yazarı Gregg Braden Kuantum biyologu
olan Dr. Vladimir Poponin tarafından yapılanlara benzer
deneyleri de anlattığı bu kitabında, “bizim
henüz tamamen algılamadığımız bir enerji alanının ve ağının
tüm evrende mevcut olduğunu ve DNA’nın fotonlarla bu ağ
ile iletişim kurduğunu kabul etmemiz gerektiğini söylüyor.
"
Zamansızlık ve mekânsızlık konusuna
örnek olarak Amerikan ordusunda gerçekleştirilmiş bir
deney vardır. Önce DNA için vericilerden lökosit (beyaz
kan hücreleri) toplandı ve elektriksel değişimlerinin ölçülmesi
için kutucuklara yerleştirildi. Verici ise bir odaya yerleştirildi
ve kendisinde değişik duygular uyandıran video klipler vasıtasıyla
duygusal uyarılara maruz bırakıldı. Hem verici hem de
kutucuklardaki DNA örnekleri bu süre içerisinde izlendi ve
elektriksel olarak ölçüldü.
Sonuçta DNA verici ile tam aynı anda
tamamen aynı tepkileri verdi. Daha sonra DNA kutucuğunu 50
mil uzağa yerleştirip deneyi tekrarladılar ve aynı sonucu
elde ettiler. “ISAIAH ETKİSİ” kitabının ünlü yazarı
Mühendis ve Bilim Adamı Gregg Braden’a göre, bu deneyin
canlı hücrelerin bir enerji formu vasıtasıyla iletişim
kurduğuna güzel bir örnek olduğunu söylüyor.
“Bu enerji zaman ve uzaklıktan
etkilenmiyor. "
https://www.youtube.com/watch?v=F4wTdF9_weo
|