Atom
fiziğine göre, alanından yalıtılmış maddesel parçacıklar
yalnızca birer soyutlamadan ibarettir. Bu nedenle atom altında
yalıtılmış parçacıkların tek başına iken özellikleri
tanımlanamaz. Onlar, ancak, atom altındaki diğer sistemlerle
giriştikleri etkileşimler aracılığıyla gözlemlenebilir.
Parçacıkların bir arada bulunmalarından kaynaklanan ve
bütünsel davranmalarından doğan etki, anlamı; atomaltı
dünyadaki yasaları yaratır ve her parçacık hem anlamın
oluşmasında etkilidir hem de o anlama yani yasalara itaat eden
konumundadır.
Bu, bize inanılmaz bir dünyanın kapılarını aralamaktadır. O
kapının ardında mutlak hükümdar diye bir şey yoktur.
Görünürdeki mutlak hükümdar alanın etkisidir. O alana dahil
olan her parçacık aynı zamanda o etkinin oluşmasında aktif bir
şekilde rol almış olur. Kısacası hem itaat eden hem de itaat
etmelerini sağlayan etkiyi yaratan konumundadırlar. Hem
yaratan hem de yaratılan gibidirler. Atomaltında, her bir
parçacık bir başka parçacığın ne yaptığını bilir gibi
davranır.
Bilmek ve davranmak, şuurluluğun, uyanıklığın, olup biteni
idrak etmenin göstergesi değil midir? Peki bizler birbirimizin
realitelerini dolayısıyla ne yaptığımızı, ne yapabileceğimizi,
birbirimizin dolayısıyla dünyanın gelişmesine ne şekilde
katkıda bulunduğumuzu biliyor muyuz? Birbirimizi anlıyor
muyuz? Yoksa hala anlaşılmayı bekleyen duygusallıkta enerji
tüketmeye devam mı ediyoruz? Niçin, çeşitli düğmelere basarak
kolaylaştırdığımız günlük yaşantılarımızda giderek yalnızlığı
çoğaltıyoruz. Teknolojiyi satın alma hırsı birbirimize
hizmetin, pozitif davranmanın, hal hatır sormanın, niçin bu
kadar önünde? Niçin bizler atom altındaki her bir parçacığın
adeta bütünselliğe hizmet eden anlayışından yoksunuz, bütünden
yalıtılmış, ayrı ve yalnız bireyler olarak sadece kibrimizi ve
gururumuzu beslediğimizi hiç fark etmiyor muyuz? Niçin onlar
gibi
"Ben yok biz varız"
realitesiyle hareket edemiyoruz? Niçin egolarımızı otomatik
realitelere teslim edip kendimizi şuurun derin bilgeliğinden
yoksun bırakıyoruz?...
İçinde bulunduğumuz insanlık ailesi büyük bir hızla çok
çeşitli planların meydana getirmiş olduğu alanlar halindedir.
Bu alanlar hem çok çeşitlidir, hem de birbiri içine girmiş
girift bir görünüm sunmaktadır. Ve hepsi de ellerinden gelen
en yüksek hızla belli bir yönde hareket etmektedir. Bütün
planlar tek tek olarak değil, tüm dünyanın bir plan halinde
yükselmesi için çalışmaktadır.
Hepimiz zaman ve mekanın, yani fizik planın ortaklaşa meydana
getirmiş olduğu bir alan içindeyiz. Hem kendi varlığımız
çevresiyle, yani dünyayla birlikte bir alan içindedir, hem de
zaman ve mekanın bizim içimizde meydana getirmiş olduğu bir
alan içindedir. Birine bedensel diğerine de psişik alan
diyebiliriz. Bu ikisi de aynı zamanda birbirlerini tamamlar
vaziyettedir. Yani bizim hareketimizi sağlayan iki unsur var.
Dünya şartları ve psişik şartlarımız…
Bu şartları da varlık olarak bizler oluştururuz. Bir alanın
oluşabilmesi için çok değişik unsurlar bir aradadır. Sonuçta
ise bir tesir alanı oluşur. Bu alan bir hasır örgü gibidir.
Analizini kesin hatlarıyla yapmak hemen hemen imkansızdır. Çok
çeşitli enerjilerin bir araya gelmesinden meydana gelmiş bir
örgüdür ve bu spiritüel anlayış modern fiziğin atomaltı
parçacık düzeni ile ahenk içindedir.
Alan çalışması ile organizasyon ya da plan çalışması aynıdır.
Planlar bu alanlardan oluşmuştur. Planların çekirdeği
alanlardır. Planlardan hareketle mekanizmalar meydana gelir.
Alanın temel unsuru ise enerjidir. Çok çeşitli enerji
türlerinden meydana gelmiştir. |