Yaşadığımız
gezegende kaotik sistemlerin işleyişine pek çok örnek vardır.
Örneğin, dünyanın meteorolojik yapısını ele alalım.
Meteoroloji uzmanı Edward Lorenz, 1963 yılında yapmaya
başladığı bazı çalışmalar sırasında, dünyanın meteorolojik
yapısının kaotik bir düzenle çalıştığını ortaya çıkarmıştı.
Bilgisayar simülasyonlarıyla yaptığı çalışmalar sonucunda
Lorenz, meteorolojik düzenimizin doğrusal olmayan kurallarla
işlediğini tespit etmişti. On binlerce değişkenden oluşan bir
atmosferik olayın küçücük bir etki altında bile beklentilerin
tamamen dışında sonuçlara ulaşabildiğini ortaya çıkardı. Bu
olayı açıklayan en ünlü örnek,
"kelebek
etkisi"
adıyla bilinir.
"Kelebek etkisi" olarak tanımlanan meteorolojik
keşif basitçe şunu söyler: Uygun koşullarda Çin'de kanatlarını
çırpan bir kelebek bu hareketiyle aynı anda Amerikan
sahillerini dövebilecek bir kasırgayı başlatabilmektedir.
Yapılan çalışmalar meteorolojik olayların belirli bir sebep
sonuç çizgisini takip ederek geliştiğini ancak doğrusal
olmayan bir sıralamayı takip ettiklerini göstermiştir.
Gerçekliğin yeni düzlemi ve değişen paradigmalar Yaşamın
bütünsel açıdan ele alınması düşüncesi; kuantum mekaniği,
kaotik sistemler ve çatallanma teorilerinin incelenmesi ile
birlikte yeni fizik kuramları arasında da araştırılmaya
başlandı.
Gerçekliğin yeni vizyonu tüm fiziksel, biyolojik, toplumsal ve
kültürel fenomenlerin temelde birbirine bağlı ve birbirine
dayalı oluşunun kavranmasına dayanır. Mevcut disiplinleri ve
kavramsal sınırları aşar ve yeni kurumlar içinde
gerçekleştirilme yolundadır.
Yeni vizyon, atomaltı dünyanın incelenmesiyle ortaya çıkan,
parçacık ve dalgaların bir arada hareket etmeleri ve
birbirlerinden soyutlanamayacaklarının ortaya çıkmasına bağlı
olarak ele alınmıştır. Birbirine bağlı kavram ve modeller
ağını belirli bir süreç içerisinde formülleştirmek, aynı
zamanda ona uygun toplumsal organizasyonlar geliştirmek
demektir. Bu kuram ve modellerden hiçbiri diğerlerinden daha
temel olmayacak ve hepsi de karşılıklı olarak birbirleriyle
uyum içinde olacaklardır.
Atomaltı parçacıklar yalıtılmış birimler değildirler; tam
tersine, çok özel bir biçimde davrandıklarını ifade eden
dalgamsı olasılık kalıplarıdırlar.
Evrenin birbirine örülü bir ilişkiler ağı olarak kavranışı,
modern fiziğin gündeme getirdiği en büyük iki konudan biridir.
Diğer konu kozmik ağın, aslında dinamik olduğunun farkına
varılmasıdır. Maddenin dinamik görünümü, atomaltı
parçacıkların dalga yapısında olmalarının bir sonucu olarak
kuantum kuramında ortaya çıkar ve maddenin varlığının,
faaliyetinden ayrı düşünülemeyeceğini ispat eden görecelik
kuramı daha da merkezi bir yer tutar. Atomaltı parçacıkların
temel kalıplarının nitelikleri, yalnızca dinamik bağlamda bir
hareket, karşılıklı etkileşim ve dönüşüme dayanılarak
anlaşılabilir.
Kuantum ve kaos gibi modem fiziğin inceleme alanına giren
teoriler, bilim dünyasında giderek güç kazandığı anlaşılan bir
değişim düşüncesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu
düşüncenin temelleri yaşamın bütünsel açıdan ele alınması
gerekliliğini giderek daha fazla ortaya koyar gibi
görünmektedir. Sadece varoluşun değil, günlük yaşamın da
bütünsel açıdan ele alınması eylem, sağlıklı ve doğru yaşam
biçimleri kurma açısından; insanın evrensel düşünceyi
tanımasında ve bu bilgilerin anlaşılabilmesinde bizlere yeni
açılımlar yapma olanağı sağlar.
Astro
Fizikçi ve yazar Paul Davies bu görüşleri şöyle ifade ediyor:
"Gerçek şu ki evren yaratıcı bir özelliğe sahip. Onun yasaları
da karmaşık yapıların ortaya çıkmasına ve onların şuur
noktasına kadar gelişmesine imkan tanıyan türde. Diğer bir
deyişle evren kendi kendine şuurlanışını organize ediyor.
Bütün bunlar, her şeyin ardında, bir şeylerin dönüp durduğuna
dair güçlü kanıtlardır bana göre. Bu tasarımın etkisi tam
anlamıyla büyüleyici ve muhteşem."
Özet olarak, kuantum dünya görüşü, kendi temeli olarak dinamik
ilişkiler üzerinde ısrarla durur. Bize, dünyamızın, zihin ve
ruh, birey ve onun kişisel maddi bağlamı, insani kültür ve
doğal dünya arasındaki karşılıklı yaratıcı diyalogdan
oluştuğunu söyler. Bize, özgür ve sorumlu, başkalarına ve
çevresine karşı duyarlı, temel olarak ilişkide olan, doğal
olarak bağlanan ve her an yaratan bir insan benliği görüşü
verir… |