Mars’ta
yaşam olduğu gerçekten doğru mu? Antarktika bulunan bir kaya
içindeki fosillerin Mars gezegenine ait olması ihtimali, komşu
gezegenimiz hakkında tüm dünyada merak uyandırdı. Bazıları
buna, ‘Apollo’nun Ay’ a inişinden
beri en heyecanlı uzay hikayesi dedi. Ve hatta,
The Planetary
Society’nin eskiden beri inandığı
Mars’ın keşfi projesini tekrar
gündeme getirdi.
Bundan 4,5 milyar yıl önce, güneş sisteminin
daha bebeklik çağlarında, Mars’a ait kabuk altındaki erimiş
bir kaya soğudu ve
kristalize oldu. Bir kuyruklu yıldız ve asteroit yağmuru
Mars’ın yüzeyine, sözü edilen kayayı da elementlerine
ayırarak yayıldı. Ardından,
yaklaşık bir milyar yıl sonra sıvı su, atmosferinde bol
miktarda bulunan sıcak ve yoğun
karbondioksit tarafından beslenerek gezegenin yüzeyine
dağıldı. Bir miktar su, bu kayanın içindeki kırıkları
doldurarak süzüldü. Yaklaşık 3.6 milyar yıl önce, Mars yüzeyi
üzerindeki kireç taşlarının ham maddesi
olan kalsiyum karbonat damlacıkları bazı yarıkların içine
doldular. Dünya üzerinde aynı zamanda, ilk basit bakteriye ait
yaşam formları da yeşermeye başlamıştı. Benzer şekildeki
gelişmeler, oluşumlar Mars’ta, bu kaya parçasının içine
kalsiyum karbonat depolamış olabilir.
Mars’ın
atmosferi seyreldi ve soğudu, sıvı su yüzeyden kayboldu.
Ardından 16 milyon yıl önce Mars’a çarpan bir kuyruklu yıldız
ya da asteroit, bu kayayı gezegen
dışına, daha sonra da Dünya’nın yörüngesi tarafından
yakalandığı bu rotaya doğru itti. 13 bin yıl önce
Antarktika’da buzlarla kaplı bir ovaya düştü. 1984 yılında,
Smithsonian Enstitüsünden bir ekip
kayayı buldu ve onu, ALH84001 olarak tanıttı. 1993 yılında
izotopik yapısını inceleyen diğer
bir grup ise onun, Mars üzerinde oluştuğu sonucuna vardı.
Aralarında ALH84001’in de yer aldığı 12 göktaşı ile ilgili
kararda, bunların Mars’tan gelmiş olduğuna kesin gözüyle
bakılıyor. Uzay Merkezinden David
Mckay tarafından gönderilen bir
grup, ‘elektron spektroskopisi
aktarımı’ gibi yeni bir teknolojinin avantajlarını da
kullanarak kaya parçasını mümkün olan en geniş detaylarıyla
incelemeye başladı. Bu araştırmacılar ne buldu? Evet! Bir
buluş vardı doğrusu! Mars üzerindeki geçmiş yaşamın, ikinci
derece delileri bulunmuştu!...
Bu
kaya parçasının ince yarıkları içinde, oluştuktan çok sonra
tortulaşan turuncu-kahverengi karbonat
globülleri bulunduğunu fark ettiler. Bu damlacıklar
koyu silah şerit ve beyaz minerallerle kaplıydılar. Koyu siyah
kenarlar, manyetit ile pirotit
tanelerden oluşmuş ve içindeki taneler manyetit ile
gregit kümeleriydi. Bu
minerallerin hepsi, saf ve düzgün bir şekilde fiziksel
yollarla oluşmuş olabilir ancak, aynı tip çevre koşulları
içinde değildirler. Nasıl bir araya gelip toplanabildikleri
hakkında yapılabilecek en basit açıklama ise,
‘dünyadaki organizmaların
içinde yaptıklarına benzer şekilde’
oluştuklarıdır.
Kalıpların içindeki kimya ve karbonat tortularının içinde yer
alan bu mineraller, fiziksel yolla üretilmiş olandan çok
biyolojik olarak oluşmuş forma
benziyor.
Bazı
araştırmacılar bu minerallerin yakınında kısaca PAH olarak
adlandırılan Polisiklik
Aromatik Hidrokarbonları da
keşfettiler. Bu organik bileşikler, balkonlardaki mangalların
üstündeki yanıp küle dönmüş kalıntılardan tutun da
yıldızlararası toz zerreciklerine kadar her yerde
bulunmaktadır. Bunlar, Antarktika’daki kar motorlarının
egzozları, kamp ateşi ve insanların orada bulunmasından doğan
diğer artıklar yoluyla tortu bırakmışlardır. Ancak,
Antarktika’da bulunan bu meteorda,
karbonat globülleri yakınında
kümelenmiş olarak, örnek parçanın içinde bulundu;dışında
değil. Bu koşullar göstermektedir ki
PAH’lar dünyaya ait değildi ve dünyaya Mars’tan gelen
kaya içinde gelmişlerdi. Dünya kayalarının içindeki
PAH’lar, mikroorganizmaların
fosile dönüşüm sürecinin bilinen kalıntısıdır.
Sonuçta araştırmacılar
globüllere, son birkaç yılda
geliştirilmiş olan yüksek çözünürlüklü, mikroskobik imaj
teknikleriyle baktılar. Karbonat
matrisinden dışarı doğru aşındırılmış gibi görünen
uzamış biçimleri gördüler. Bazı biçimler, dünya üzerindeki
bakteri fosillerinin segmentasyonuna
benziyordu. Araştırmacılar, 3 olasılığı göz önünde
bulunduruyorlar: Şekiller, bir miktar
kurumuş kildir. Bulunan bu madde
karışımları, Antarktika çevre koşullarında oluşmuştur.
Bunlar,
Mars’a ait mikro fosillerdir.
Olasılıkların hiçbiri henüz elenmedi ancak manyetit,
protit ve
gregit artıkları ile PAH’lar
göz önünde bulundurulduğunda üçüncü olasılık, en mümkün
olasılık olarak görünüyor. McKay’ın
ekibi, etkileyici bir performans sergileyerek, Mars’a ait
fosilleri içinde barındırdığı güçlü olarak tahmin edilen
ALH84001’in kanıtlarını sıralıyor. Ancak kanıtlar, ikinci
derecede kalmaktadır. Ekip bunu itiraf ediyor ve diğer bilim
adamlarını da bunu onaylamaya ya
da reddetmeye davet ederek çalışmalarına, hücrelerin bazı
indikatörleri ile
amino asitleri araştırmaya
başlayarak devam ediyor.Ekip üyeleri, Mars’a ait eski yaşam
kalıntılarının bu kayanın içine gömülmüş olduğuna dair kesin
kanıtları araştırıyor.
California Teknoloji
Enstitüsünde çalışan, emekli profesör
ve Viking uzay araçları üzerinde
sıcak etkisiyle erime-buharlaşma deneylerinin önde gelen
araştırmacısı Norman
Horowitz, yıllandır dünya dışı
yaşam olasılığı hakkında çalışmalar yapmaktadır.
McKay ekibinin çalışmasından
oldukça etkilenmiş ve ‘Umut verici, kesinlikle ilginç ve son
derece yetenekli, işinin ehli insanlar tarafından
yapılmış demektedir. Ancak, ‘daha
faza kimya çalışması yapmaları gerekiyor’ şeklinde bir yorum
getiriliyor.
Horowitz,
‘amino asitler,
nükleik asit bazları
ya da bulabildikleri her ne
varsa’, bunların yaşam sürecinin bir göstergesi olmasını
diliyor. Ayrıca, bu kadar eski bir kaya parçasının
yaşam varlığını
kanıtlayabilmesinin pek muhtemel olmadığını söylüyor; çünkü
böylesi kanıtlar zamanla yok olur, uyarısında bulunuyor. LosAngeles/California
Üniversitesinde palebiyolog olan
ve dünya üzerindeki en eski fosillerin bir kısmını bulmuş olan
J.William Schopf, bu çalışmanın
değerini Carl Sagan’ın şu sözleriyle ifade ediyor: ‘Olağanüstü
şeyler, olağanüstü kanıtları gerektirir.’
Schopf, karbonumsu materyallerden yapılmış hücre
duvarlarına ait kanıtlar, kayanın içinde yaşayan bir organizma
popülasyonu olduğuna dair bazı
göstergeler ve hücre bölünmesi örnekleri
ya da olduğu farz edilen bu organizmaların yaşamsal
devrini ortaya koyacak türden belirtileri görmeyi arzu ediyor.
Şu durumda, Antarktika’ya
düşen bir kaya içindeki küçücük formların Mars’a ait fosiller
olduğuna dair kesin bir şey söylenebilmesinden önce yapılmış
olması gereken çok fazla iş var. Ancak bu keşif, Mars’a ait
yaşamın, kapanmış gibi görünen kitabını zorlayarak açacağa
benziyor. Kımızı Gezegen’in araştırılması dünya gazetelerinin
ön sayfalarına taşındı artık ve sık sık
haber var. The
Planetary
Society’nin 16 yıldır araştırılması için yaptığı
savunuculuk, şimdi gerçekleşme yolunda galiba.
Mars’ın öyküsü bizim için
henüz yeni başlıyor…
|