Dünya Dışı Zeka
Araştırmaları (SETI) yaklaşık 35 yıl önce başladı. Tohumu
atanlar ise, Giuseppe Cocconi ile Philip Morrison’un
1959’daki, Nature dergisinde çıkan
“Yıldızlararası
İletişimleri Araştırmak”
konulu yazıları ile, Frank Drake ’in 1960’daki Ozmo Projesi
adlı araştırmasıydı. Ancak çok sayıda SETİ meraklıları bile bu
yıldızlar arası iletişim çağının renkli bir gezegenler arası
radyo iletişimi dönemiyle başladığını bilmezler. Öyle bir
dönem ki, şu anki doğuşu olan Seti’nin hayatta kalmasıyla
ilgilenenler için paralelliklere, zıtlıklarla, hatta bazı
derslerle doluydu.
NASA SETİ PROJESİ YENİDEN DOĞDU
Phoeniх’in Dönüşü
Avustralya’da kurulu Parkes radyo teleskopu Phoeniх
Projesi’nin ilk gözlemlerine ev sahipliği yapmaya devam
ediyor. Dünya dışı bir uygarlığın sinyallerini dinleyen bir
teleskop bu. Phoeniх Projesi, zeki sinyaller için yaklaşık
olarak 1000 yıldız sisteminin çevresini sistematik olarak
iyice incelemeye yönelik bir programdır ve SETİ ENSTİTÜSÜ
tarafından yürütülmektedir. Projenin temeli, 1993
sonbaharında, bütçeyi kısma çareleri arayan Amerikan
Kongresi’nin baltaladığı NASA SETI ’sine dayanır. O tutkulu
girişimin iki özelliği vardı; yakınlarındaki yıldız sistemleri
üzerinde hassas gözlemler yapmak ve tüm gökyüzünü taramak ama
daha az hassas şekilde.
Nasa programı için gözlemler yeni başlamıştı ki, kongre’nin
müdahalesi araya girdi. Ama California’da bulunan ve kar amacı
gözetmeyen bir araştırma kurumu olan SETI Enstitüsü, NASA’nın
yürüttüğü bu girişimi sürdürmek için özel kaynaklar bulmayı
başardı.Enstitüdeki mühendis ve bilim adamları,2000’e kadar
sürmesi beklenen gözlemlere hazırlanmak için NASA’dan uzun
vadeli olarak ödünç alınan donanımı yenilemek için bir yıl
uğraştılar.
Phoenix nasıl çalışıyor
?
Projenin gözlemeye yöneleceği yıldızlar arasında özellikle
ekvatorun güneyine düşen 200 kadar yıldız var. Bu yıldızlar
ekvatorun kuzeyine kurulu büyük radyo teleskoplar tarafından
görülemediği için gözlem yeri Avustralya
seçilmiştir. Teleskopun spektrum analizi tümüyle
otomatikleştirilmiş. Yaklaşık her bir saniyede yüksek hızdaki dijital işlemciler
bir sinyal dökümü yapıyor. Önemli miktarda radyo enerjisi
toplayıp toplamadıklarını görmek için 28 milyon kanal kontrol
ediliyor. Tıpkı mektup olup olmadıklarını kontrol etmek için
posta kutularının taranması gibi. Bunların numarası ve içeriği
yazılıyor. Ardından işlem, sonraki saniyede aynı şeyleri
tekrarlıyor.
Sabit bir sinyal aynı kanalı veya posta kutusunu sürekli
dolduracaktır ve böylece kendisini hem dijital işlemcilere hem
de astronomlara belli edecektir. Phoeniх Projesi’nin yüksek
hızdaki donanımı, bu tür gezginci postayı belirlemede eşiz bir
niteliğe sahip. Sinyaller saniyede 1 hertz kadar hızda
dolaşmaktadır. Donanım ayrıca, dönen bir fenerin ürettiği
gibi, darbeleri tanımlayabiliyor. Phoeniх alıcılarını temel
mimarlarından biri olan Jay Duluk,"Bu gezegen dışı varlıkların
bize bir sinyal göndermelerinde kullanabileceği, enerjisi en
yüksek yöntem olacaktır. Darbelenen sinyaller uçaklardaki
yanıp sönen zenon lambalarına benzer. Bu ışıklara çok fazla
güç yükleyebilir ve gereken ortalama güç düşük olmasına
rağmen, çevresindeki şeylerden daha parlak hale
getirebilirsiniz”
diyor. Parkes teleskopuna yağan bilgiler
içinden, iki dakikaya kadar varan tekrarlamalarla belirlenen
darbeler algılanabiliyor. Uzaklardaki bir toplumdan gelecek
sönük bir sinyal, Parkes tarafından hemen tanınacaktır.
Fakat böyle bir şey olacak mı? 30 yıllık şanssız SETI
araştırmalarından sonra, Phoeniх Projesi’nin, diğer akıllı
varlıkların varlığına ait merakımızı sonunda gidereceğine
inanmak için mantıklı bir sebep var mıdır ? Elbette, buna hiç
kimse cevap veremez. Cevap hala ya bilinmeyen ya da spekülatif
özellikteki faktörlere bağlı.
* Çevresinde
gezegenlerin döndüğü kaç yıldız var ? * Bu gezegenlerde
hayatın ortaya çıkma oranı nedir ? * Teknolojik
toplumlar ne kadar süreklidir ?
Bu
sorulara cevap veren güvenilir bir kaynak bulmak pek mümkün
değil. Fakat Avustralya’da araştırmalarını sürdüren 20 bilim
adamı ve mühendis şu gerçeği kesin olarak belirtiyorlar.
‘Eğer
aramazsak evrende yerimizi bulmak mümkün değildir.
Denemeliyiz.’
En yakın yıldızları sistemli araştırmasıyla, çok geniş
frekansıyla, dolaşan ve darbelenen sinyalleri tanımlama
yeteneğiyle ve benzeri görülmemiş hassasiyetiyle, Phoenix
Projesi, şimdiye kadar başlatılmış en yoğun incelemelerden
biridir.
Astro Set olarak, böylesine bilimsel ciddiyet içinde başlatılan
ve tüm olanaksızlıklara ve maddi kaynak sorunlarına rağmen
sürdürülen, insanoğlunun gelişimine katkıda bulunacak projelere
sitemizde yer vererek ve sizlerle paylaşarak katkıda bulunalım
istedik.
Kaynak: The Planetary Report, Mayıs/Haziran, 1995
|