Tekamül yasalarında bir esas vardır. O da; yaşanan
zorluğu alt etme noktasıdır. Üstesinden gelme, başarıyla içinden çıkma,
yenilmeden, yanlış yola sapmadan, gerçekten öğrenilmesi gerekeni öğrenme
noktası yani. Çünkü bu alt etme noktası, beraberinde sıçrayışı getirir.
Bir üst realiteye geçişi ifade eder.
Bazen yaşadığımız olaylar, içinde bulunduğumuz koşullar giderek
ağırlaşır ve zorlaşır. Öylesine güçlü bir hal alır ki; adeta neredeyse
artık dayanacak gücümüz kalmadığını, yakında sonumuzun geleceğini bile
düşündürtür. Oysaki, sanılanın aksine, bunlar bizim sonumuzun gelmesini
kolaylaştırmak için değil; sahip olmakta olduğumuz gerçek gücün farkına
varmamız için olmaktadır. Çünkü çoğu zaman, etrafımızda olup bitenlerle
o kadar çok ilgilenmeye başlarız ki; kendi içsel değerlerimizden
uzaklaştığımızı fark edemeyiz bile. Kendi içsel değerlerimizden
uzaklaşmak, bize mutsuzluğun kapılarını açacağı gibi, bir yandan da
tekamül etme imkanımızı zorlaştırır. Çünkü ne kadar çok suni değerlerle
ilgilenir ve bunun karşılığında da ne kadar çok sahte ihtiyaç yaratır ve
onların peşinden koşmaya başlarsak; ruhumuzun gerçek gelişimi eksik
kalır ve tatmin bulamaz.
Bizi geliştirebilecek olan sadece gerçeklerdir. Ancak gerçek değerler
ve gerçek ihtiyaçlar, bize bir gelişim imkanı sunabilir. Ancak onlar
bizi yeniden kendimize doğru döndürebilir. İşte bazen bu gerçekleri
yeniden hatırlamak, kendi içimizdeki gerçek güce ulaşmak biraz zorlu
olabilir. Bizim gerçek olmayana tutunmak konusundaki ısrarımızla paralel
olarak bir artış gösterebilir. Ve içinde bulunduğumuz olaylar giderek
daha da çetin bir hal alabilir. Bu zorlanma, bizim gerçek anlamda
sürefor yani aşırı efor göstermemize neden olur. Ve böylece normal ve
olağan şartlar altında çıkaramayacağımız bir güç çıkarmamızı sağlar. Bu
aslında zaten, bizim gerçekte sahip olduğumuz bir güçtür. Ancak bazen
açığa çıkabilmesi için zorlu koşullar gerekmektedir. Zaten tüm o zorlu
koşullarda bunun için oluşmaktadır. Kendimize, kendi gücümüze
ulaşabilmemiz için. Çünkü o güce ulaşmak demek, o zorluğu alt etmek
demektir. Ona rağmen, kendi gücüyle ayakta durabilmek demektir. Ve bu
da, varlığın kendi tekamül planı içinde gerçek bir sıçrayış noktasıdır.
Bir üst realiteye, bir üst anlayışa varabilmesi demektir.
Ancak elbette sonsuz evren içinde, bir o kadar da sonsuz anlayış ve
sıçrayış vardır. Her geçişin belki bu kadar ıstıraplı olacağı
söylenemez. Çünkü en zoru, o en kalın olan dış kabukları atabilmektir.
Üzerimizdeki fazlalıklar ne kadar çoksa, onları terk etmek de o kadar
zorlaşacaktır. Bağlandıklarımız ne kadar fazlaysa, onlardan ayrılmak o
kadar ağırlaşacaktır. Her an kendisiyle beraber değişimimizi bizlerden
bekleyen evren, bizi gerçek gücümüze ulaştırabilmek çabası içindedir. Ve
yaşadığımız zor olaylar, bizleri gerçek kimliğimize yaklaştırmaktadır.
Gerçek benliğimize varmak ise, gerçek mutluluğu yakalamak demektir. |