|
Bilgiyi Bölmek |
Yaşamı tek bir
noktadan, tek bir açıdan değerlendirmeye kalkmak, ona karşı yapılmış en
insafsız yaklaşım olurdu belki de. Çünkü onun içinde o kadar çok yaşam
biçimi ve oluşum var ki... Nice biçimle, nice renkle kuşatılmış çok
büyük bir zenginlik o. Öyle ki, sonsuzlukla eş...
Biz çoğu
zaman sadece tek bir gerçeklik noktası üzerinden değerlendiriyoruz onu.
Yani, kendi gerçeklik noktamızdan... Çeşitlilikten yoksun,
zenginliklerden habersiz, olanlara karşı adeta kör gibi. İçinde bulunmakta
olduğumuz gerçeklik noktamız, her yerimizi çepeçevre sardığında, o
andaki algılama şeklimizle, kendi gerçeklik noktamızın bütün evrenin
durduğu nokta olduğunu sanırız.
Ama değildir. Ne
doğrularımız evrensel doğrulardır, ne görebildiğimiz evrenin tümüdür,
nede anlayabildiğimiz bütünün kendisidir. Bulunduğumuz
yer belki bizim o anki gerçeklik noktamızı ya da algılama biçimimizi
yansıtıyor olabilir. Ama ne varacağımız son noktadır ne de bu evrenin
durduğu yerdir. Çünkü yaşam, gelişmek ve değişmek üzerine kuruludur. Ve
böyle büyük bir zenginliği daracık alanların içine sıkıştırmak mümkün
değildir. Yaşanan şeyler hep
bir şeyi tamamlamak, geliştirmek içindir. Yani olmakta olan, icap
edendir. Rast gele değildir. Bunu görememek sadece bir bilgi
eksikliğinin neticesidir.
Bilgi eksik
olunca, bütün görülemez. Bütün görülemezse, küçük parçalar
değerlendirilir. Ve küçük parçalar tek başına ele alındığında gerçekten
manasız olabilirler. Oysaki onların bütün içindeki kıymeti veyahut
faydası sanılandan çok daha büyüktür. O yüzden resmin bütünü önemlidir,
parçaları değil. Bütünü görebilmek
önemlidir. Çünkü bilgi onun içinde saklıdır. Parçalarda değil.
Parçalarda ancak bilginin de parçaları bulunur. Yani eksik
değerlendirmeye neden olur. Bilgi parçalara bölünebilir mi? Bölünse ne
kadarı anlaşılır? Ya da anlaşılanın ne kadarı doğru anlaşılır?
Yaşamı parçalara
bölmek, o büyük bütünü dar alanlara sıkıştırmaya çalışmak ve evrenin
sadece bizim görebildiğimiz kadar olduğunu zannetmek; bilgiyi de
parçalarına bölmek demektir. Bütünün içindeki
faydaları, parçalar içinde bulamayız. Bakışımızı değiştirerek,
zihnimizin odak noktasını, detaydan çekip evrensel Bütün’e yönlendirmek
gereklidir. Ve o evrensel bütünün bize sunmakta olduğu bilgiyi asıl
haliyle anlamaya çalışmalıdır. O zaman yaşamın bize
ne anlatmak istediğini, yaşadığımız kaçınılmaz olayların gerçek dilini
çözmek daha kolay olacaktır.
|
|
|