Nea Diyor ki !

WWW.ASTROSET.COM

Orada bir dağ var içimde

  Hepimizin kendi içinde sakladığı bir hazine var. Tamamen kendimize ait, gizli ve çok kıymetli. Ve onu bulabilecek tek kişide yine kendimiz. Belki bazen onu ararken, etrafımızdakilerden aldığımız yardım ve destekler bizi ona biraz daha yaklaştırsa da yada içimizdeki nice değerleri bazen bizden önce sevenlerimiz görse de, ona sahip olabilecek tek kişi biziz.
  Ona ulaşmak, tıpkı kendi içimizdeki Everest’e tırmanmaya benziyor. Bütün o zorlu koşullar, çetin ve acımasız tırmanış ve ardından gelen o en kıymetli armağan... 
  Nasıl ki Everest’e tırmanmış bir dağcı, onun o karlı zirvesinden aşağıya baktığında kendini çok şeye sahip ama bir o kadar da özgür hissederse; işte kendine sahip olmak da öyle bir şey. Hem her şeyin sahibi, hem de bir o kadar özgür ancak gerçekten kendine sahip olduğunda hissedilebilecek türden bir şey. Çünkü sahip olmak aynı zamanda bağlanmak demektir. Evine, arabana, işine gücüne gereğinden fazla sahip olduğunda, fark etmesen de çoktan onlara bağımlı bir hayat sürmeye başlamışsındır bile.

  Ama bu öyle bir şey değil. Ne kadar sahipliğin artarsa, bağımlılığında o kadar artan türden değil. Bu;
“ne kadar sahip olursan, o kadar güçlü; ne kadar güçlü olursan da, o kadar özgür olursun!”

  Evet, bence hepimizin içinde bir hazine var. Hem de hazinelerin en kıymetlisi. Ve o da, içimizdeki Everest’in zirvesinde bizi bekliyor. Gerçekten kendin olmak, nihayet onu olduğu gibi kabullenip, sevmek armağanların en büyüğü. Sevinçlerin en çoğu. Öyle yeterli, öyle emin bir duygu ki, “ben varım ya benim yanımda, korkacak bir şey yok” dedirtiyor.
  Öyle “tam” bir his ki bu...  Hani bazen ne kadar mutlu olsak da, içten içe yinede bir eksiklik duygusu vardır. Hani “her şey iyi güzelde, birde şu olsaydı” deriz. Sonra belki o da olur. Ama eksiklik duygusu, tatminsizlik hissi yine geçmez. Hep bir şeyler eksiktir. Hem de öyle eksiktir ki, yeri de dolmaz.

  Çünkü içimizdeki o “tam” lık duygusu noksandır. Bütünlüğümüz başkalarına bağlıdır. Kendimiz olabilmemiz için, iç değil dış etkenlerin desteği lazımdır. İnsanlar, olaylar, eşyalar...Onlardan birinde bir eksilme, bir oynama olduğunda bizim “tam” lığımız, bütünlüğümüz sarsılır. Dengelerimiz allak bullak olur. 

  Ama aslında, bu da, içimizdeki Everest’in zirvesine giden yolun bir bölümü. Çünkü önce o bütünlüğü dışarıda aramalıyız ki, olmadığını görelim. En ufak değişimde tuzla buz olduğumuzu bilelim. Ve nihayet, yorulup, bütünlüğümüzü içimizde arayalım.
  İşte bu, bence en önemli dönüm noktalarından biri. O aradığımız her şeyi, kendi içimizde aramamız ve bulacağımız yerinde bir tek orası olduğunu anlamak...
 Çünkü siz kendinizi severseniz başkaları da sever yada siz kendinize değer verirseniz başkaları da verir. Siz aynaya bakınca kendinizle ilgili ne görüyorsanız, inanın başkaları da onu görüyor.

  Sevmek, mutluluk, güven, huzur hepsi, sadece sizin içinizde. Ve size onu sadece “siz” verebilirsiniz.

 "Çünkü bir tek o zaman onları sizden hiç kimse alamaz."

 

© Astroset 2004-2010