Gezi devam
ediyor
Katmandu’yu gezmeye
devam ediyoruz. Hinduların çok sık basamaklı
inşa edilen tapınakları kente inanılmaz bir zarafet
ve incelik katıyor. Mistik havayı büsbütün arttıran
tapınaklar Hinduların çok tanrıcı dinlerine
uygun inşa edilmiş. Tanrılara sunularda
bulunmak onlar için çok önemli. Bu çok sık basamaklı,
ahşap oymalı tapınaklarının içine girmek yasak ama
basamaklarında isterseniz, bütün gün oturabilir ve miskinlik
yapabilirsiniz. Kat kat olan çatılarını süsleyen ve
taşıyıcı görev gören ahşap payandalarındaki o ince
ince oymalar ise gerçekten görmeye değer.
Tapınak önlerinde sebze tezgâhları ile
yaşlı Nepal kadınları oturuyorlar, çocukları ya da
torunları ise basamaklarda koşturup duruyor bütün
gün. Gruptaki arkadaşlarla birlikte Katmandu’da, en çok
hoşlandığımız şeylerden biri, Dubar Meydanı’ndaki
tapınakların tırmanabildiğimiz en yüksek basamağına
oturup, meydanda olup biteni seyretmek oldu. Tabii
tur rehberinden izin aldığımızda. Hatta bir iki biz
diğer turlara katılmayıp, buralarda gezinmeyi tercih
ettik.Turistleri hiç rahat bırakmayan flüt, kilit, merhem ve
biblo satıcılarını, bisikletli keşmekeşe dönüşen
trafiği ve tüm bunlardan bağımsız akan güncel
yaşamdaki kalabalığı, gürültüyü, devinimini
seyretmek öyle eğlenceli ki…
Tabii
bu arada bisikletli taksicileri de unutmamak
gerekiyor. Rickshaw adı verilen bu taksilere, uçan
tekerlekli fayton ya da bisiklet demek çok yanlış
olmaz herhalde… Kaldırımlarda,
bazen de sokağın tam ortasında, taştan Hindu
tapınaklarına rastlıyoruz, küçücük ve öyle sempatikler ki!
İnsanlar tanrılara sunmak için çoğunlukla
kırmızı renkli çiçekler, tozlar, baharatlar ve
pirinç getiriyorlar.
Katmandu'ya ilk geldiğim günlerde, yerli
halkın saçlarına, kulak arkalarına taktıkları
çiçekler ve alınlarına sürdükleri kırmızı boyalar
çok ilgimi çekmişti. Ne anlama geldiklerini sonradan öğrendim.
Diğer arkadaşlar da merak etmiş, tur rehberine
sorduk. Sokaklarda yürürken yere bakmak ve dikkat
etmek gerekiyordu hep. Kaldırımlardaki, kapı
önlerindeki Puca'larin üzerine basmak olmazdı tabii. Puca,
ortası kırmızı boyalı yere çizilmiş bir çember;
kutsal bir noktanın işareti gibi, bir tür ibadet,
her gün yenilenen bir şeydi bu, itiraf etmeliyim ki
çok etkilendim ve bana tasavvuftaki Melamileri anımsattı.
Onlar da dikkat daha doğrusu rikkat halleri
bozulmasın diye ayaklarına baka baka yürürlermiş.
Yere çizilen çember de aynı etkiyi yaratıyor insan
üzerinde, kutsallığını anımsayıp, dikkatinizi
artırmanızı sağlıyor tabi bu gözle
bakarsanız.
Tapınaklardaki ahşap oymalarının yanı sıra, göz alıcı pencere
oymalarından da mutlaka söz etmek istiyorum. Binalar
bakımsızlıktan dökülüyor olsalar bile bu
güzelim el oyması ahşap pencereler görüntüyü öyle
güzelleştiriyor ve öyle mistik bir hava katıyor ki,
görmek gerek, sözcükler her zaman yeterli
değil! Tanrım ne zarafet. Katmandu
vadisinin en güzel şehri olan Bhaktapur'daki binalar
ve tavus kuşu oymalı pencereler insanı bu zamanın
dışına çıkarıyor, bu pencereler bunu nasıl başarıyor anlamadım
ama bakarken bakarken bir anda kendinizi bu zamanın
dışında buluveriyorsunuz.
Stupalar
Budist
tapınaklarına Stupa deniliyor. Yarım küre seklinde,
üzeri kireçle bembeyaz boyanmış, betondan yapılmış
bir kütle üzerine, dört
bir yanına Buda’nın gözlerinin sembolik olarak
çizilmiş olduğu kübik bir yapı oturtulmuş. Onun
üzerinde
ise Nirvanaya ulaşmanın kademelerini simgeleyen
basamaklar yükseliyor. Nirvana budizmin temelini oluşturan
aydınlanma hali. Budistler tek bir Nirvana
öneriyorlar insana, oruç, konsantrasyon, meditasyon
ve arzulardan
kurtulmanın bedeli olan özgürlük ve aydınlanma
kapısının adı Nirvana. Ama tek bir Nirvana yoktur
ki… İnsanın bulunduğu realiteyi aşmasını, o realitenin üstüne
çıkmasını simgeleyen Nirvana yani idrak etme,
aydınlanma hali, hiç bitmez ki! Biz yaşadıkça
Nirvanalarımız olacaktır.
Neyse şimdi bunların düşünmenin hiç sırası değil,
çevremle ilgilensem daha iyi olacak. Nasıl olsa hiç
durmadan bu konuları düşünüyorum ben.
Basamakların en tepesinde, şemsiyemsi bir
şeyin altından dört bir yana açılarak asılmış ipler
üzerinde yüzlerce dua bayrağı var. İnanışa göre bu
bayraklar üzerinde yazılı olan dualar, rüzgârla etrafa taşınıp
insanlara çok sevap kazandırıyorlar.
Katmandu'da birçok stupa var ama kocaman
olanlar en güzelleri. Stupa'nın etrafında yürümek de sevap
katıyormuş insanlara.Yani günahlarınızdan
arınıyormuşsunuz, ‘Ah ah ne mümkün diye güldük ….’.
Keşke bu kadar kolay olsaydı, her şey…
Buralarda, saat yönünde
dualar okunarak veya dua silindirleri çevrilerek
yürünüyor.Bu çok sempatik geldi bu yürüyüş biçimi
bana. Bazı Budistler ise secde hareketini andıran bir hareket
ile dönüyorlar stupanın etrafını. Sayılar da çok
önemli, ne kadar çok sayıda dönülürse o kadar sevap.
Tapınağın etrafında tezgâhlar üzerinde pirinçten
kandiller var, içlerinde yağlanıyor. Tanrılara, Buda'ya
kandil yakıp dilek dileniyor. Geceleri Stupa'nin
etrafındaki kandiller yakıldığında çok güzel bir
görüntü çıkıyor ortaya. Hiçbir şey yapmadan üretilen
dualar kabul olur mu? Onu bilemem, benim işim değil ama
görüntü muhteşem diyebilirim. |