Evrenin bize biçtiği
değer, ancak bizim kendimize biçtiğimiz kadarıdır. Biz kendimizi nasıl
görüyorsak, evrende bizi öyle görüyor. Biz neler istiyorsak
onlara karşılık veriyor. Çünkü bulunduğumuz nokta, baktığımız biçim,
içinde bulunduğumuz alanları yaratıyor. Evren bizim gördüğümüz
kadarıdır. Biz ne kadarını görmek istersek ya da ne kadarını görmeyi
becerebilirsek...
Ne kadarını görmek
istiyoruz??? İşte asıl soru
bu. Aslında bu bir şuur
meselesi değil mi? Bizim bakışımızla ilgili değil mi? Ya da bizim
gördüklerimizden ne anladığımızla ilgili değil mi? Ve kendimizce
anladıklarımızdan çıkardığımız sonuçlarla ilgili değil mi? İçinde bulunduğumuz
alanda bazen o kadar kayboluruz ki, sanki olabilecek tek gerçeklik
buymuş, sanki her şey bu kadarmış gibi gelir. Başka hiçbir açı yokmuş,
hepsi bizim gördüğümüz kadarmış gibi... Evrendeki tek gerçeklik noktası,
bizim sahip olduğumuz olanmış gibi... Oysa sonsuz evren
içinde o kadar çok oluşum vardır ki! O kadar çok bakış açısı vardır ki!
Sadece biz kendi gördüğümüz kadarını, bütünün tamamı zannederiz. Kendi
odaklandığımız pencerenin manzarasını,
‘bütün’ün manzarası sanırız. Ve hatta kendimizi
onun içinde bir yerlere yerleştirmeye çalışırız.
Burada önemli
olan, bir an durup düşünmektir. Ve bizim bakmakta olduğumuz, kendimizi
odakladığımız düşünce biçiminden farklı daha pek çok düşüncenin
olabileceğini akla getirmektir. Kendi penceremizden başka pencereler ve
farklı manzaralar olabileceğini anlamaktır. Böylece
odaklandığımız noktayı değiştirerek, diğer pencerelere olanak vermektir.
Onların zenginliklerini, çeşitliliklerini görmektir. Ve kendimizi bu
yeni pencereler içinde yeni noktalara yerleştirmeye çalışmaktır.
Çünkü siz kendinizi
nereye koyarsanız, yaşamda sizi oraya koyar. Siz kendinizi nasıl
görüyorsanız, evrende sizi öyle görür. Ve bakış açınız,
yaşamı algılama biçiminizdir.
Eğer kendinizi
değerli hissetmek istiyorsanız, bu değeri ilk önce kendinize siz
vermelisiniz. Yaşamın sizi anlamasını beklemek yerine, siz onu anlamaya
çalışarak kendi yerinizi ve duruşunuzu belirlemesiniz. Çünkü evren tıpkı
bir ayna gibidir. Bize yansıttığı şey, bizim ona verdiğimizden başka bir
şey değildir. |