Ruhsal öğretilerde varlık, bütün yaratılmış olanlardır (Tin). Her şeyin
özü ruh yani tindir. Madde de ruh da varlıktır. Ve aynı Bütün’ün
değişik yansımalarıdır. Ama ruh varlığı tüm maddî ortamlara canlılık ve
hayatiyet kazandırarak, belli bir zaman-mekân kesişmesi içinde
çeşitli gelişim ortamlarının canlanmasına, ortaya çıkmasına neden
olmaktadır.
Ruh ve Madde topluluğu hâlinde olan bütün
canlılar da varlıktır. Buna insan ve tüm canlılar da dahildir. Özellikle şunu belirtmek gerekir ki,
varlıkları birbirinden ayırt eden, onların varlığını
kimliklendiren nitelik, onların varlığını
oluşturan unsurların genel toplamıdır, yani ruhsal varlıkla maddesel
varlık birbirini birçok noktada destekler. Varoluşları birbirlerini
gerektirecek kadar sıkı irtibat hâlindedir.
EVRİM AŞAMALARI
Varlıklar arasında evrimsel gelişim
anlamında daima bir bağlantı mevcuttur. Bu bağlantı evrenseldir. Her
varlık kendisinden daha üstün bir varlık sisteminin sevk ve yönetimi
altında evrimleşir. En kısa tanımla varlık çeşitleri için şunu söylemek
mümkündür: Tüm canlıların yanı sıra açığa çıkan, kendini gösteren ve
belli eden her olay dahi başlı başına bir varlık sayılabilir, yani
olaylar da kendine has bir ruhsallığı ve maddiyatı olan şeyler olarak
kabul edilir. Çünkü her olayın kendisine özgü bir sebebi ve hedefi
vardır.
Ruhsallıkta etkinliği olan her şey de
varlık olarak kabul edilir. Örneğin zihinsel varlıklar da vardır.
Tamamen sübjektif olgular olmalarına rağmen yine de varlık sayılırlar.
Bir edebiyatçının romanında yarattığı kişiler, bir ressamın vizyonları,
bir müzisyenin içinde hissettiği melodiler gibi. Ruhsal bir varlık maddî ortamlarda tezahür
edemediği sürece, kendisi hakkında herhangi bir bilgiye sahip olamaz.
Madde içinde sürekli tezahür ederek kendi kimliğini meydana getiren
nitelikleri öğrenmek zorundadır. Tekrar
tekrar bedenlenmenin
nedeni;maddi ortamlardaki evrimi tamamlamak, sonsuzlukta ve sonsuz bir
sürecin bilinmeyen bir noktasında özüne dönerek, beş duyu ile
sınırlanmış bir gezegende daha fazlasını asla anlamayacağımız daha
yüksek süreçlere doğru süzülmektir.
Ruh varlığı yaradılışından ötürü
mükemmeldir ama onun maddi dünyalarda ve o dünyaların şartları içinde
ruhsallığını açığa çıkarması, yaşaması ve yaşatması gerektir. Yani
aslında tüm ruhsal öğretiler uygulamaya yönelik öğretilerdir.
Öğrendiklerimizi uygulayamıyorsak, entelekt
düzeydeki bilgilerin kütüphanecilikten hiç bir farkı yoktur. Bu nedenle
yaşam her ortamda kendine has yapısıyla bir sonsuzluk ifade eder.
BEN
KİMİM, AMACIM NEDİR?
“Ben kimim?” “Nereden geldim?” “Nereye
gidiyorum?” sorusunun yanıtı evrimleşmek, gelişmek ve
kapasitesinin aşabildiği kadar aşmak isteyen insanoğlunun temel
sorusudur. Ve ruhsal yol, bu tip soruların samimiyetle sorulup yanıt
aramaya başlamasından sonra açılır. Bu sorulara sadece ruhsal yönden
yanıt vermek ve yaşamdan uzak kalmak bizi istediğimiz olgunluğa
ulaştıramayacaktır. Maddeyle evrimleşmeye
doğduk ve ancak maddeyle olan ilişkimizden doğan birtakım sonuçlar,
bizim kimliğimiz ve niteliğimiz hakkında bazı bilgiler verebilir.Bazı
halk deyişleri uygulamanın önemini kendi sade anlatımlarıyla çok güzel
ifade ederler ve derler ki: ‘Sözle peynir gemisi yürümez’
ya da ‘Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz’. Yaşam evrenin her tarafında mevcuttur ve
yaşamı sürekli bir şekilde maddenin bilgisini alıncaya kadar tekrar
etmek zorundayız, ki buna tekrar doğuşlar diyoruz. Pratik anlamda da
bedene bağlanmış ya da bedenini terk etmiş,
maddeye doğmuş ya da madde ötesine doğmuş
ruha da varlık demekteyiz.
Bizim gibi…
|