Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

NEW AGE  KÜRESEL DÜNYA ANLAYIŞI

  Yeni Dünya anlayışı, dünyamızda hızla yayılmakta olan küresel ilişkiler sisteminin adı. Kaynağını ruhsal görüş ve bütünlükten alıyor; birlik, dayanışma, sevgi ve aydınlanmanın birey olarak her insanın doğal hakkı olduğunu anlatıyor. Küresel anlayışın en temel özelliği, bireysel faaliyete, bireysel değişime önem vermesi. Değişimin bireyden başlayacağına inanıyor ve "bütün" adına hepimiz birbirimizden sorumlu olduğumuz için “bireysel değişime” çok önem vermeliyiz diyor. Yeni Dünya anlayışının en büyük ideali insanlık yaşamını bütünleştirme, bütün insanlığı bir bütün ya da dünya ailesi olarak ele alma idealidir. Son zamanlarda, Yeni Dünya anlayışı, Küresellik, Bütünsel Düşünce ya da Yeni Çağ Akımı adı verilen New Age’den söz ediliyor.

  Yeni Çağ akımının başta gelen en temel özelliği bireyin değişimini ön plâna almasıdır. Bu yüzden de New Age akımının ana sloganlarından biri “küresel düşünce, mahallî eylem” dir. Yani “bütünsel düşün ama bu bütünsel düşünceyi bireysel olarak kendi çevrende hemen yaşama uygula.” Şu anda dünyamız üzerinde yaşamakta olan milyonlarca iyi niyet ve sağlam görüş sahibi insan; BİRLİK, YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA İLKELERİNİN YAYGINLAŞTIĞI BİR ANLAYIŞA ÖZLEM duyuyor. Sizler de bu özlemi taşıyorsunuz. Bu anlayışa duyduğumuz özlem ve istek arttıkça da “kritik sayı” adı verilen bir noktaya ulaşma şansımız artıyor. Yeni Dünya Anlayışının en büyük özelliği düşünce hayatının özgür olmasıdır. Çünkü anlayış ve seziş kabiliyetimiz ancak özgür düşünceyle derinleşebilir, genişleyebilir.

  KÜRESELLİKTE BÜTÜNLÜK
  Küresel anlayışta bütünsellik ön plânda yer alıyor. Ve insan hem iç dünyasına hem de dış dünyaya eşit oranda açılıyor. Bölünmüş bir dünya anlayışı yerine daha  bütünsel bir yaşam için çaba sarf ediyor. Bölünmüş bir zihnî yapıya sahip olan insan kendisini diğer varlıklardan ayrı bir bütün olarak görür. Kendini çevresinden, doğadan, dünyadan ve içinde bulunduğu galaksiden ayrı bir varlıkmış gibi algılar. Oysa evrende her şey bir bütünlük arz etmektedir. Zaten hiçbir varlık tek başına var olamaz.

  İnsan, Varlığın Birliği İlkesinden kaynaklanan evrenin özündeki, evrensel yardımlaşma ve dayanışma yasasını uygulayamamaktan dolayı uyumsuz bir varlık oluyor ve bütünden kopuyor. 90' yıllarda Stockholm’de toplanan Ortak Sorumluluk konferanslarında “Uluslararası Küresel Yönetim Komisyonu kurulmalı” önerisi bildirilmişti. Ve ivedi olarak Dünya Küresel Yönetim zirvesinin oluşturulması istenmişti. Gezegenimizde hala o noktaya gelinmemiş olması oldukça üzücü… Gezegenin bu noktaya gelmesi için bireysel olarak yapacağımız çok şey var…

  Öncelikle davranışlarımız, düşüncelerimiz değişmek zorunda. Yani kendimizi daha iyi tanımalıyız. Kendimizi tanıdıkça, hem dışımızdaki diğer insanları hem doğayı hem de evreni daha iyi anlamaya başlarız ve şikâyet ettiğimiz bu düzensizliklerin, düşüncede meydana gelen kirliliklerin fizik dünyaya yansımasından başka bir şey olmadığını fark ederiz. Çevrenin temizliğinden önce, zihinlerimizde ve düşüncelerimizde meydana gelen kirliliği temizlemeliyiz. Çünkü bazı düşüncelerimiz zarar verici ve yıkıcıdırlar. Kendi rahatımız ve konforumuz için çevreye zarar vermekten vazgeçmede tüm dünyada bir şeylerin değişebileceğini ummak çok yanlış olur. İnsan, zihninde şekillendirdiği, düşündüğü şeyleri hareketlerine yansıtır. Yani her şey ilk önce bizim düşüncelerimizde meydana gelir. İnsan düşüncelerinden sorumludur. Bu yüzden düşüncelerimizi kontrol etmeliyiz.
 Tüm ayrımcı fikirler, kendimizi üstün ya da alçak görmeler, korkular, endişeler, negatif düşünceler, kıskançlıklar, gurur ve nefretler zihni ve düşünceleri kirletmektedir. Sürekli bencil istekler içinde olan insanlar isteklerinin gerçek ihtiyaçları olup olmadığını düşünmezler. İsteklerimizi yerine getirirken başka varlıkların yaşama hakkını çiğniyor muyuz?

  DOĞA HAVA SU KİRLENDİ
  Doğa, hava, su kirlendi, hayvan nesli tükeniyor, insan yerleşim düzenlerimiz bozuk derken, bütün bunların sorumlusunun biz olduğumuzu nasıl unutabiliriz? Dış çevrenin temizlenmesi ve yerleşim düzenlerinin yeniden yapılanmasıyla sorunları çözeceğimizi zannedebiliriz, ama bu yanlıştır. Çözüm, insanın kendini tanımasında ve düşüncelerini temizlemesindedir. Kendini bilmek; sorumluluklarının farkına varmak, ölçüsüz isteklerin önüne geçmek, fizikî konfor uğruna şuursuz davranışlarda bulunmamakla başlar. Sevgi, karşılıklı hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma içinde olan insan, çevresine ve diğer canlılara karşı davranışlarında daha ölçülü olmaya başlar.
  Bizler dünyada olgunlaşan, evrimleşen varlıklarız.
“Bana ne, bu benim işim değil. Kimse bana karışamaz, istediğimi yaparım.” ya da “Herkes yapıyor ben niye yapmayayım ki” gibi sözler insanlığa karşı sorumluluğunu hissedememiş insanın sarf edeceği sözlerdir. Oysa bizler bu gezegende bir arada yaşıyoruz ve şunu biliyoruz ki, “Her koyun kendi bacağından asılmıyor.” Düşünce ve duygularımızın şekli konusunda tüm insanlığa ve kendimize karşı çok büyük bir sorumluluğumuz var.

  ŞEFKAT SEVGİ GÜZELLİK ve UYUM
  Ürünlerimiz şefkat, sevgi, merhamet, karşılıklı yardım, gerçekler, güzellik ve uyum gibi yüce ideler olursa dünyanın görünen ve görünmeyen atmosferine sağlıklı katkıda bulunuruz. Düşmanca ve kötü şekillenmiş idelerle atmosferi kirletiriz. Negatif ideler belirli bir kritik kütleyi aşarlarsa kıyamet adını verdiğimiz büyük yıkıma neden oluruz. Pozitif idelerin belirli bir kritik kütleyi aşması ise Yeni Çağın temel insanlık derslerinin hepimiz tarafından çok daha kolay anlaşılır ve uygulanır olmasını sağlayacaktır. Eğer insan hırs dolu ve kaba bir yapıya sahipse, onun arzular bedeni diye anılan bedeni astral plânın en kaba maddesinden oluşmakta ve rengi koyu olmaktadır. İstek ve iradenin hem enerjetik bedenlerin hem de düşüncelerin oluşmasında çok büyük bir önemi vardır. Örneğin, ihtiras veya çok şiddetli nefsanî bir arzunun tezahür edişine göre irade tarafından kirli yeşil, kırmızı, kahverengi gibi renkler oluşturulmaktadır.
  Gelişmiş bir insanda ise bu beden, astral maddenin en ince tonlarından oluşmaktadır, renkleri parlak ve arı görünümlüdür. Arzunun egemenliği altında olan insanların yarattıkları düşünce formları, mantal plânın, mantal enerjinin yüksek seviyeli, berrak ve pırıl pırıl enerjilerinden mahrumdur. Arzular, dualar, iyilik dolu pozitif düşünceler, üzerlerine gönderdiğimiz kişilere etki ederek onların etrafında koruyucu bir hale oluştururlar. Kötü düşüncelerimiz de aynı etkiyi negatif yönde oluşturarak, bizim çeşitli zamanlarda hiç ummadığımız geri dönüş şokları yaşamamıza neden olabilir.

 
 

© Astroset 2004-2010